Yıl 1999,
Türk Milli Takımı Avrupa Şampiyonasına katılmak için İrlanda ile baraj maçı oynayacak.
Teknik Direktör Mustafa Denizli.
İlk maç, deplasmanda 1-1 sonuçlanmış,
Türkiye’deki maç, 0-0 bile bitse bize yetiyor.
Ama Türk medyası/yorumcular/futbol lobisi Mustafa Denizli’yi öyle bir hedefe koymuş ki neredeyse, “İrlanda, bizi elese de Denizli mahcup olsa ve biz haklı çıksak.” havasındalar…
Maç oynanıyor ve Türkiye İrlanda’yı eleyerek şampiyonaya katılmayı hak ediyor.
Spiker, Denizli’ye düşüncelerini soruyor,
Verdiği cevap oldukça manidar:
“Biz, burada sadece İrlanda’yı değil; içimizdeki İrlandalıları da yendik!”
Bunu neden anlattım?
CHP’nin hal-i pür melalini anlatmak için anlattım.
Arkadaşlar!
CHP’de bir kesim var.
Parti organlarında yer alanlardan tutun da yazar ve yorumculara kadar…
Bunlar, partiyi babasının malı,
Devletin sahibi gibi gören bir kesim.
Kendini beğenmişlik/ukalalık ve müzmin muhalefet konusunda patolojik düzeyde kronikler.
Yaptıkları tek bir şey var:
İktidarın iyi-doğru-isabetli icraatına bile kulp takmak…
Sadece iktidar mı?
Hayır,
Bu kesim için,
Özgür Özel de İmamoğlu da Yavaş da eksik/acemi/beceriksiz…
Bunlar CHP’nin birinci parti olmasından ve yeni belediye başkanlıkları kazanmasından bile rahatsızlar.
Çünkü seçkinci/müzmin hazcı ve sadece yıkıcı eleştirmen olan bu efendilerin konforu bozuldu,
Müesses otoriteleri sarsıldı,
Ve demode olmaya başladılar!
Kılıçdaroğlu varken onu eleştirirlerdi,
Özgür Özel geldi, onu da eleştiriyorlar.
İktidarın, 2011 yılındaki Suriye politikasını başarısız gördüler,
Ve eleştirdiler.
Şimdiki politika mevcut koşullarda isabetli,
Ama bunu da eleştiriyorlar.
Bunlar, sadece “Karşıyım karşı; her şeye karşı.” zihniyetinin kelaynak kuşları gibidirler.
Yapıcı eleştiri denen şey, bunların lügatında yok.
İktidarın mahcup olması için Türkiye’nin kaybetmesi falan umurlarında bile değil.
Abarttığımı düşünseniz de söylemek zorundayım ki
Suriye’de düzen kurulmayıp kargaşa çıksa,
Öcalan’la görüşmeler sonuç vermeyip terör alevlense,
Bu kesim “Biz demiştik, biz biliyorduk!” diye zil takıp oynayacak sanki!
Özgür Özel,
Aslında ona üzülüyorum.
Ne desin/ne yapsın ki adam?
Terör konusunda gündemde olan sürece dair konuşurken “Toplumsal mutabakat/şehit yakınlarının rızası/şeffaf bir süreç…” gibi sözlerle hem İsa’yı hem Musa’yı incitmemeye çalışıyor…
Öyle bir kıskaçta ki ne aşağı ne de yukarı tükürebiliyor.
Zaman zaman söylemiştim,
Yeni CHP’nin en büyük problemi “Küçük olsun, benim olsun.” diyen ve CHP’li olmaktan ziyade CHP’cilik fantezisi yapan, bu tuzu kurulardır.
Özgür Özel’e tavsiyem şudur:
Kendilerini “En CHP’li” olarak lanse eden ve CHP’ye çöreklenen “içinizdeki İrlandalılardan” bir an evvel kurtulun!
Ak Partiyi, “Fesli Kadir” diyerek Kadir Mısırlıoğlu’nun söylemleri üzerinden eleştiriyorsun ama senin partinde onlarca “Fötr Şapkalı Kadir” var.
Ama tüm bunlara rağmen,
Yeni CHP’nin,
Yani Özgür Özel CHP’sinin, Öcalan görüşmesiyle başlayan yeni sürece engel olmayacağını ve hatta destek vereceğini düşünüyorum.
Bu durum, partide bazı kırılmalara sebebiyet verebilir.
İstifalar, Kurultay çığlıkları gelebilir.
İlk anda karışık bir görüntü oluşsa da; bu durum, CHP’nin kabuğunu kırması/ayrık otlarını temizlemesi ve CHP’cilerden sıyrılması bağlamında hayrına olacaktır.
Sürecin başarıyla sonuçlanmasına gelince;
Maalesef bu sürece taş koymak isteyenler olabilir.
Bu bağlamda,
Birilerinin organize ettiği planlı terör eylemleri,
Adres saptırıcı bombalı saldırılar vb. dramatik olaylar bile yaşanabilir!
Kim yapabilir/yaptırabilir?
Mesela İran,
Mesela terörün rantını yiyen ve terörden güç devşiren Türkiye/Irak ve Suriye’deki baron ve baroniçeler,
Mesela Kuzey Suriye’de PYD ile hareket eden müzmin Türkiye karşıtı Amerikalılar…
Sonuç:
Son 5-6 yıldır anlatmaya çalıştığım Küresel değişim,
Yani, ‘’Yeni Dünya Düzeni/Yeni Parasal Sistem Planı’’ hızla devam ediyor.
Gidişattan, coğrafyaların/ülkelerin/devletlerin,
Uluslararası ticari ilişkilerin,
Ülkeler arası kurulan siyasi/askerî/ticari ittifakların etkilenmemesi mümkün değildi.
Ve aynen de öyle oluyor.
Sadece bu kadar mı?
Hayır!
Çünkü daha mikro düzeyde etkileri de kaçınılmazdır.
Nedir?
Mesela, Türkiye özelinden bakarsak:
14-28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimi ile başlayan,
31 Mart Yerel Seçim sonuçlarıyla devam eden,
Suriye’de gelinen son durum ve PKK sorunuyla ilgili ortaya çıkan yeni realiteyi de büyük resmin, yerel/ülkesel yansımaları olarak görmek zorundayız.
Bir önceki yazımda “2025 çok şeylere gebe.” derken bunu görmek için müneccim olmaya gerek yoktu.
Oluşan yeni konjonktür ve yeni küresel konsept çerçevesinde iktidar partisi ve ortakları da,
CHP ve diğer muhalefet partileri de, adaptasyon içerikli revizyonlar/yenilenmeler/değişimler yaşamak zorundadır.
Bu bir tarihsel mecburiyettir ve buna karşı çıkanlar tasfiye olmaktan kurtulamayacaktır.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.