Çok büyük bir inşaat alanı düşünün…
Mesela 3. Havalimanı gibi.
İş başlar.
Alanın muhtelif yerlerinde, birbiriyle alakasız gibi, kopuk kopuk ve hatta çalışan işçilerin bile anlamadığı bir faaliyet vardır.
Maketi gösterilen eserle, başlatılan iş arasında bir benzerlik yok gibidir.
Ama uzun zamandır düşünülen, tasarlanan, planlanan, projelendirilen ve karara varılan bir eserin temeli atılmaya başlanmıştır.
Ve tıkır tıkır işliyordur.
Adeta nakış nakış, ilmek ilmek dokunan halı gibi…
Faaliyet, ortalama insanın çıplak gözle anlam veremediği, birbirinden alakasız ve sanki bağlantısız gibi gördüğü; ancak mühendislik bilgisine sahip deneyimli uzmanların anladığı, nereye varacağını bildiği ve işin finalini öngörebildiği her ayrıntısı ince ince düşünülmüş bir çalışmadır.
Günler, haftalar, aylar geçer.
Bir an gelir; o birbirinden kopukmuş gibi görünen çalışma havadan görüntülenince; artık gördüğümüz bir havalimanıdır.
Pist, apron, yollar, yönetim yerleri, kule, yolcu geliş-gidiş bölümleri belirginleşmiş ve alaka kurulamayan çalışmalar arasında bağlantı oluşturulmuş, entegrasyon başlamıştır.
Çünkü hattî çalışma sathî'leşmeye dönüşmüştür.
Hatta "yahu maketini, simülasyonunu görmemiş olsaydım burada yapılan çalışmadan böylesi bir görüntü çıkacağına inanmazdım" gibi şaşkınlık ve hayret ifadelerini bile duyarız.
Son tahlilde artık havalimanı -uzman veya değil-, herkesin görüp, fakedebileceği bir şekil ve görüntüye kavuşmuştur.
Bu örnekten "Yeni Dünya Düzeni ve Koronavirüs" Pandemisine gelirsek;
Yıllardır, dünya genelinde birbiriyle bağlantısız bölgesel, etnik, dini, ekonomik, siyasi, tarihsel, jeneretif gibi görünen kaos, çatışma, savaş, sıkıntı ve karışıklık gördük.
Artçıları da hala devam ediyor.
Ortalama insan birikimi ve çıplak gözle bakınca lokal ve birbirinden alakasız, spontane ve tarihsel doğallık içinde dünden bugüne olagelen rutin durum, olay, savaşlar diye düşünürdük.
Ama zaman zaman; "kesin vardır bunların altında bir şey" derdik.
Hissederdik ama somutlaştıramaz; "yaaa amaaannn… Bana ne arkadaş. Yine Amerika birşeyler yapıyordur, kesin." der ve geçiştirirdik.
Noktasal olan, kimi yerlerde kronikleşen, kimi bölgelerde nesilden nesile geçen kavga ve husumetin nedenini bile unutup kanıksamaya başlamıştık.
Hatta tarihsel ilinti ve metaforlarla;
"Kuzey Kore zaten Güney'i sevmez,
Çin'le Hindistan dünden bugüne düşmandır,
Ortadoğu bataklıktır, çatışma bitmez,
Yunanistan ve Makedonya hasımdır,
Rusya'nın hayali, sıcak denizlere inmektir,
Afrika dün de yoksuldu, bugün de öyle ve insan hayatının değeri hiç yok.
ABD, Küba ve Meksika'yı bir türlü sevemedi…" gibi gibi klişelerle olayları izaha çalışırdı.
Bunların doğruluk ve haklılık payı yok mu, peki.? Tabi ki var…
Ama bu defa durum çok daha farklıydı. Tüm bunları aşan daha büyük bir plan, proje ve hedef vardı.
Yıllardır düşünülen, üzerinde çalışılan, ince mühendislikle sahaya sürülen yeni, yepyeni bir hedef vardı.
"Yeni bir Yüzyıl ve Yeni Dünya Düzeni".
Ne zaman ki, 2019 sonu ve 2020 başı itibarıyla "Koronavirüs" denen olgu hayatımıza girdi; işte o zaman herşey, bir farklı anlam kazanmaya ve spontane, bağlantısız ve alakasız görülen herşeyin bir anlamı, esprisi ve amacı olduğunu farketmeye başladık.
Hatta Koronavirüs'ün ilk başladığı anlarda pek farkedememiştik…
Ama geldiğimiz noktada, sanki havadan çekilmiş havalimanı görüntüsü gibi netleşmeye başladı.
Plan, hedef ve nihai amaç öyle büyüktü ki; yaşanılan herşeyin "bir şey"e ulaşmak için döşenen taşlar olduğunu farketmeye başladık.
Siyaset bilimciler, uluslararası ilişkiler uzmanları, düşünürler bu noktaya parmak basarken bir ütopyadan bahsettiklerini sanıyorduk.
Hatta bu insanları biraz paranoyakça görürdük ama nezaket gösterip söylemezdik.
Ama Koronavirüs geldi herşeyi "bir şey"e fokusladı, bütünleştirdi, entegre etti ve "Yeni Dünya Düzeni" fotoğrafı çıplak gözle görünür hale getirdi.
Ve Korona; hattî, noktasal, münferit çalışmaların ilk kez sathîleşmesi, görünürleşmesi ve varılmak istenen nihai amacın gösterilmesi açısından dönüm noktası oldu.
Bu yeni etapta lokal olaylar yine olacak,
Kaoslar yine yaşanacak,
Savaşlar yine yapılacak…
Hatta daha beter, daha acımasız, daha fazla şekilde…
Ama daha radikal, daha keskin, daha belirgin şekilde…
Yok edici, inşa edici, açık ve aleni şekilde..
Çünkü küresel muktedirlerin artık zaman kaybına tahammülü yok.
Yeni Dünya Düzeni'nin "Yeni Kitap"ını baskıya vermek üzereler…
Ne gerekirse yapılacağını Koronavirüs'le gösterdiler.
Ölümse ölüm, yaşamsa yaşam.
Ölmesi gerekenler ölecek, plan notlarında yaşasın dediklerini yaşatmaya çalışacaklar.
Ülkeler de ölecek, yeni ülkeler doğacak, haritalar değişecek, bazı yönetimler gidecek yenileri gelecek.
Para el ve nitelik değiştirecek,
Zengin fakirleşecek, bazı fakirler zenginleşecek.
Bazı klasik ve geleneksel değerler önemsizleşecek, haz ve hızın öne çıktığı, üretim ve tüketim alışkanlıklarının değiştiği, beyin ve aklın kontrol edilmek isteneceği yeni bir süreç başlayacak.
Hani Koronavirüs'le ilgili; "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" deniyordu ya; kesinlikle doğru.
Ama nasıl..?
Öyle veya böyle; bir kısmını söylemeye çalıştım.
Bu daha aysbergin görünen kısmı.
Yaşarsak eğer veya yaşayanlar görecek ki; 25 sene sonra bugünlere bakarken; 25 değil de sanki 100 yıllık bir eskimişlik algısı hissedeceğiz.
Demodelik düşüneceğiz.
"Yahu neler yaşanmış neler" diye basitlik ve önemsizlik algısıyla bakacağız.
Bireyler bile 25 yıl öncesi ve sonrasına dair kendi kendindeki değişimi bile algılamakta zorlanacak.
Nesiller arası kopukluk ise korkunç bir hal alacak.
Eğer yaşarsa; şuanda 40-50 yaşlarında olanlar 80'li yaşlara geldiğinde torunlarıyla iletişim için evlatlarını tercüman yapacaklar.
Bu "Korona" denen virüs adını tarihe altın harflerle yazdıracak.
Büyük ihtimalle de kanlı altın harflerle tabi.
Şunu unutmayalım ki; Koronavirüs sadece bir virüsten ibaret değildir ve olmadığını yaşayanlarımız yaşayıp görecektir…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.