Bu güzel ülkeyi ve bu garip milleti bir seçime kurban etmeyelim!

Küresel Ekonomiyle ilgili geldiğimiz noktada karşımıza iki gerçek çıkıyor.
Birincisi;
ABD ve Avrupa Birliği enflasyonla mücadeleye devam edecek,
İkincisi ise;
Bu mücadelede yeni enstrümanları da devreye sokacak…
İlki neydi?
Faiz artırmak…
Bu şıkta Amerika ve Avrupa Birliği arasında minik bir fark doğdu.
Nedir bu?
Amerikan enflasyonu Ekim ayında beklenenin altında çıktı.
Gerçekçi bir durum mu?
Ben öyle düşünmüyorum,
Eğer ki, FED bu durumu dikkate alarak 24 Aralık toplantısında faiz artırımına gitmezse; Amerikan enflasyonunun, beklenenin ötesinde arttığını hepimiz göreceğiz.
Neden böyle söylüyorum?

Arkadaşlar,
Başka bir yazımda, ünlü ekonomist Friedman'ın, "para basarsan enflasyon kaçınılmazdır" sözünü aktarmıştım.

Bu bağlamda bakarsak;
Pandemi'ye girerken FED'in bilançosu yaklaşık 4.9 trilyon dolardı.
Fakat pandemiyle birlikte 4 trilyon dolar daha bastı ve bu miktar 8,9 trilyon dolara çıktı.
Bunun kaçınılmaz sonucu ise enflasyondu,
Ki, bence şaşırtıcı bir durum değildi ve beklenendi!
Peki, FED'in faiz artışlarını yüzde 4 bandına çıkartması enflasyonla mücadelede beklenen etkiyi gösterdi mi?
Hayır!
Ama bu esnada, FED'in bilançosu 8,6 milyar dolara indi.
Yani 300 milyar dolar azaldı.
Bu ne demek?
Piyasadaki dolar azalıyor,
Yani Amerika doları çağırıyor ve topluyor,
Yani, FED dolar yakıyor demektir.
Bu neyi getirir peki?
Doların değerlenmesini…
Önümüzdeki günlerde ne olabilir?
FED faiz artışını azaltabilir ama bu defa da, farklı finansal enstrümanlarla parasal sıkılaştırmayı artırabilir.

Özetle,
Faiz artırımı veya başka politikalarla da olsa; her surette FED'in bilançosu daralacaktır.
Bu ise, ekonomik döngüsü için dolara endeksli ekonomilerde ciddi sıkıntılara sebebiyet verecektir!

Avrupa Birliği'ne ve bundan sonraki politikalarına gelince;
AB, belki de mecburen beklenenden daha sert bir faiz politikasına girişti.
Ama bence daha önemlisi, dile getirilmese de küçülmeye/daralmaya giderek talebi kısacak olmasıdır.
Hep söyledim; Avrupa'da resesyon başladı ve artık ne kadar derinleşeceği söz konusu diye…
Yeni yılın ilk çeyreğinde Avrupa Birliği ülkelerinde durgunluk artacak ve tüketim daha da azalacaktır.
Kaldı ki, Avrupa devletleri de enflasyonla mücadelede faiz artırımlarının yetmediğini/yetmeyeceğini ve küçülerek bu mücadeleye katkı sağlanmasının kaçınılmaz olduğunun farkındalar.
Bu neyi getirecek?
Avrupa'da ithalat daralacak,
Yani Türkiye gibi ihracatının büyük kısmını Avrupa'ya yapan ülkelerde ihracat düşüşlerine ve dolayısıyla ciddi sıkıntılara sebebiyet verecek demektir!
Ki, Türkiye açısından diğer bir sıkıntı da, hammaddeyi dolarla alıyor olmasıdır.
Amerika/FED politikaları nedeniyle dolar maliyetinin artmasını veya dolara ulaşmanın zorlaşmasını da nazarı dikkate alırsak; yeni yılla birlikte çift boyutlu ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kalacağız demektir!

Arkadaşlar,
Çok üzgünüm ki, tablo hiç iç açıcı değil ve vahim!
Hal böyleyken, bir de özel ve öznel durumumuzdan kaynaklı bir sıkıntımız var.
Seçim…
Etkileri öngörülemeyen ve küresel boyutlu gelişmeler barındıran ekonomik sorunlarla uğraşırken ve iç siyasi saiklerden bağımsız karar alınması gereken bir süreci yaşarken Türkiye'nin seçime gidiyor olması bana göre, en büyük şanssızlığımızdır!
"Umarım daha genel ve küresel gelişmelere bigane kalınmayan yaklaşımlar sergilenir" diyeceğim ama pek de umutlu olduğumu söyleyemem.

Tam da bu zamanda İstiklal caddesinde bir patlama oldu.
Ölenlere rahmet, yaralılara şifa ve tüm milletimize başsağlığı diliyorum.
En şiddetle kınıyor ve lanetliyorum.
Bu arada, olayın hemen ertesi günü şüpheli ve ona yardım-yataklık edenlerin yakalanması ve bu vesileyle de, yaratılmak istenen korku iklimine müsaade etmemeleri nedeniyle İstanbul Emniyetini kutluyorum.

Arkadaşlar,
Zaten kaygılı ve endişeliydim,
Zaten içimde bir korku ve tedirginlik vardı!
Ve maalesef bu olay, huzursuzluğumu daha da artırdı ve yarınlara dair endişelerimi çoğalttı.

Seçime beş kala, buradan ülkemizin tüm siyasilerine sesleniyorum.
Kimse ateşle oynamasın,
Kimse toplumsal korku yaratacak ve halkı tedirgin edecek olayları, siyaset malzemesi olarak kullanmasın.
Kimse, bu tarz elim/can acıtan ve kanımızı döken olaylar üzerinden, sırf iktidarı suçlamak amacıyla provokatif/manipülatif yorumlarla güç ve korku devşirmeye kalkmasın!

Hanımlar/Beyler,
Bakınız,
Bu olayların sağı solu, dini dili, vatanı memleketi olmaz!
Bu olayların tek özelliği var; o da, cinayet ve caniliktir!
Bu vahametlerden siyasal sonuç veya getiri beklemek ve pragmatist mülahaza içine girmek; gayrı insanidir/gayrı ahlakidir/gayrı millidir!

Hal ve ahval böyleyken;
Yapmayın, etmeyin!
Bu ülkeyi/toplumsal huzuru ve bu ülke için hala samimi duygulara sahip bu milleti siyasal hesaplara kurban etmeyin!
Bazı haklı gerekçelere dayansa bile, lütfen polisimizi/jandarmamızı/askerimizi ve diğer güvenlik birimlerimizi zemmetmeyin ve yıpratmayın.
Son tahlilde, güvenliğimizi sağlayacak ve toplumsal huzuru tesis edecek olan yine onlardır.
Emin olun, yapacağımız her şey bastığımız dalı kesmekten başka bir şey olmaz/olmayacaktır!

Son günlerde maalesef yine, "bu seçim çok önemli/Türkiye'nin belki de en kritik seçimi" gibi sözleri işitmeye başladım…
Yahu, bu sözleri her seçim öncesi işitmedik mi!
Her seçim için önem atfedilen aynı sözler edilmedi mi!
Bunları söylerken de siyasetçilerimiz alınmasın ve siyaset yapmayın filan gibi bir amaç güttüğümü düşünmesin.

Yapın,
Siyasetinizi tabi ki yapın ama siyasetinizi yaparken bu ülke ve milleti yok saymayın/zarar vermeyin ve enseyi karartmayın diyorum sadece!
Şunu asla unutmayın;
Hiçbir seçim, ne bu milletin bir ferdinden önemlidir ne de bu ülkenin bir nebze huzurundan!..

Dediğim sadece şu;
Germeyin/kasmayın ve daha fazla kutuplaştırmayın!
Bu güzel ülkeyi ve bu garip milleti bir seçime kurban etmeyin!..

Not:
Hatırlarsınız,
Rusya-Ukrayna savaşının nirengi noktası Herson kenti ve düğüm orada kopacak demiştim.
Fakat ilginç bir gelişme oldu ve Rusya Herson'dan çekildi.
Neden?
Niçin?
Ve nasıl oldu?
Önümüzdeki günlerdeki gelişmelere bakarken bu soruları da unutmayın derim!



Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber