Barış Pınarı Harekatı…

Çünkü Fırat’ın Doğusu bölge ve ülkemiz için bir terör bataklığı ve tehlike yumağına dönüşmüştü.

Kimse kaygı duymasın; Türkiye operasyonda insan olgusunu merkeze koyup sadece terörist ve teröre imha yaklaşımındadır.

Afrin’de böyle oldu, Cerablus’da böyle.

Kimse bu harekat için istila-işgal-saldırı gibi söylemede bulunmasın.

İŞİD için Rakka ve diğer Suriye şehirlerinde operasyon yapanların kentleri nasıl yerle bir ettiklerini hepimiz gördük, gözledik.

Bu nedenle de kimse ahkam kesmesin.

Başta ABD olmak üzere, AB ülkeleri, Rusya, İran, Çin ve diğer küresel başat aktörler Türkiye’nin bu harekatına destek vermeseler bile, saygı duymak zorundadırlar.

Fırat’ın doğusu farklıdır, daha tehlikelidir ve risklidir.

Ve inanıyorum ki silahlı kuvvetlerimiz, istihbarat birimlerimiz detaylı ön hazırlık yapmışlardır ve ona göre azami hassasiyet ve hızla harekatı sürdüreceklerdir.


Bu esnada başka noktalara parmak basmak, dikkat çekmek istiyorum.

Harekat için uluslararası kamuoyu kuyruğuna basılmış gibi zıplıyor ve gerçeği bilmelerine rağmen manipüle etmeyi tercih ediyor.

Bu açıdan kamu diplomasisi, medya, sosyal medya vb. gibi tüm iletişim alternatifleriyle uluslararası etkinliği artırmak zorundayız.

Harekatın amacı, içeriği, gidişatı gibi boyutlarına dair; somut verilerle, görüntü, resim ve diğer enstrümanlarla sürekli bir iletişim ve doğru bilgilendirme kesintisiz sürmelidir.

İktidarı ve muhalefetiyle tek yumruk tek yürek tek fikir olarak; konu milli bağımsızlık ise bizden bir taş düşüremeyeceklerini cümle aleme fark ettirmeli ve göstermeliyiz.

Harekatı olabildiğince hızlı, etkili ve sonuç odaklı yapmalıyız.

Şu anda sessiz kalan karşıtlar, süre uzadıkça aykırı ses çıkartmaya başlayacaklardır.

İçimizden bile bu boyutta olup da henüz sesini çıkartmayanlar olduğu bir gerçek…

Bu nedenle de uzayan süre nedeniyle inisiyatifin aleyhimize dönmesine fırsat vermemeliyiz.

Özellikle etkin olan uluslararası ‘akıl’ sahipleriyle istişare yapmalı destekleri maksimum oranda alınmalı ve dengeler gözetilmelidir.

Arka kapı diplomasi ve gayrı resmi iletişimi en etkin şekilde kullanmalı ve her alternatifi masada tutmalıyız.

Şu anda çok başarıyla geçirdiğimiz bir 24 saat oldu.
Böyle de devam edeceğine dair kuşkum yok.

Allah’ın izniyle bu ordu neler yapmadı ki… Bunu da yapacak ve başaracaktır.

Lakin sahada cansiperane verilen mücadeleyi ve kazanılan alanı masa başında kaybetmemek için akıllı ve akılcı diplomasi yürütmeye özen göstermeliyiz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın bugün yaptığı konuşma, dosta düşmana bir deklarasyon gibiydi.

“Mültecilerle muhatap biziz.
Terörle yüz yüze kalan biziz.
Sen kalkıp bize ahkam kesiyorsun.
Hadi buyur yollayalım mültecileri de gör gününü…
Anla o zaman benim ne çektiğimi” kabilinden söyledikleri, gayet yerinde ve isabetliydi.

Çünkü bıçak kemiğe dayandı.
Başka da yol kalmamıştı.
Hadi hayırlısı bakalım.

Allah silahlı kuvvetlerimizi muzaffer eylesin.
Aklımız, kalbimiz, dualarımız sizlerle…

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber