Baba'ya mektup!..


Merhaba Sevgili Ogün gazetesi ve Ogün haber okurları, yeni bir haftada daha sizlerle olmanın huzuru ile satırlarıma başlıyorum. Bu hafta sizlere Bayramda gezip dolaşmanın nasip olduğu Kastamonu, Cide ve Pınarbaşı ilçeleri ile, Samsun, Amasya il gezilerimden başlayarak ilk durağım olan Ata memleketi Kastamonu’yu portremize taşıyacaktık ancak, iki gün önce yaşadığım bir olay bu seyahat portrelerimi haftaya ertelememe sebep oldu.

Kısaca anlatayım, geçen iki gün önce çok sevdiğim bir kardeşimle bir cafede sohbet ederken onunla buluşmaya gelen 20 yaşındaki Sercan Özcan kardeşimle burada tanıştım. Sohbet sırasında bu genç kardeşimin 40 ay önce çok genç yaşta babasını kaybettiğini öğrendim. Bendenizde babamı 17 yaşında iken kaybetmiş ve hayatın ağır yükünü bu yaşta yüklenmek zorunda kalmıştım, bu yüzden babasızlığın ne anlama geldiğini çok iyi bilirim. Sanırım aynı kaderi paylaşmış olmak beni çok etkilemişti ve konuştukça daha çok sevdim bu genç adamı.

Hele babasından bahsederken gözlerindeki akmak isteyipte bir türlü akamayan göz yaşlarını hissettikçe ah be güzel oğlum hayat şimdi omuzlarında senin der gibiydim ona, sonunda bu genç adamın babasını şiirsel anlatışı öyle etkiledi ki beni, ona "Bana satırlarda babanı anlatırmısın?" deyince oda düşünmeden "Olur ağabey" deyiverdi.

Ertesi gün bu genç adam Sercan Özcan babasına yazdığı bir kısa mektubu getirdi bana, ona bunu Portrede kullanabilirmiyim? deyince tereddütsüz tabi dedi ve bu nedenle bende gezi Portremi değiştirerek Portremizi Sercan ve rahmetli babası Selahattin Özcan’a ayırdık.
Adına da Baba'ya mektup dedik.

Sanırım bu kısa mektubu okuduğunuzda hepinizin Sercan’ın bir türlü akıtamadığı bir damla yaş süzülecektir gözlerinizden. Sözü fazla uzatmadan Sercan’ın babasına yazdığı mektubu okuyalım…


BABA’YA MEKTUP…
Soğuk ve karlı bir kış gününü seçmişim doğmak için. Biliyorum ansızın geldim ben ve sen çok mutlu olmuşsun geleceğimi öğrendiğinde. Hele beni kucağına ilk aldığında anneciğim hep gözleri dolarak anlatır o anı, bana ilk bakışını, daha güçlüyüm ben demişsin, “iki erkek babasıyım artık’’. Aramızdaki bağ böyle başlamış işte. Hep çok sevmişsin beni, çok şımartmışsın. Sen geldiğinde boynuna atlamak, kucağına oturmak, yerimi kimselere vermemek… Beraber yürürken elini tutup gururla sağ sola bakmak, ‘’Bu adam benim babam’’ diyerek güvenle gülümsemek… En çok bunları özledim baba. Güneş parmaklarıma dokunduğunda, öperdin ya yanaklarımdan, bıyıklarından anlardım senin olduğunu; seninle, tekrar çocukluğumu yaşamayı çok özledim baba! Adam olmayı sen öğretmiştin bana, senin tarafından takdir edilmek, inan hiçbir şeye benzemiyor. Benim okumamı ve iyi yerlere gelmemi çok isterdin ya şimdi üniversite 2. Sınıftayım kimya bölümünde okuyorum. Beyaz önlük o kadar yakıştı ki keşke görebilseydin beni. Omzuma dokunup ‘’Aferin benim oğluma’’ diye onurlandırabilseydim keşke. Ne yapsam, hep eksik kalıyor bir taraf… Ama baba, ben işte o tarafla hayata tutunuyorum. Eksiklerimi günden güne gidererek büyüyorum. Seninle olan her şeyi çok özledim. Beraber heyecanla izlediğimiz Fenerbahçe maçları artık o kadar heyecanlı gelmiyor bana. Ya da omzuna yatarak martıları izlediğim Bostancı-Eminönü vapur yolculukları… Artık o martılar bile ilgimi çekmez oldu. Sensiz geçen tam 40 ay… Dile kolay baba. Hani sen bana dışarı çıkarken "Oğlum, paran yoktur şimdi senin, al bakalım" derdin de cebinden para çıkartıp elime tutuştururdun ya. Onu da çok özledim. Yanımda değilsin belki ama bir yerlerden beni izlediğini hissediyorum. Annem bana emanet gözün arkada kalmasın babacığım… Sen benim rol modelimsin ve hep öyle olacaksın. Seni çok seviyorum…
Oğlun, Sercan Özcan...


Sevgili okurlar ben fazla söze gerek duymadan, Sercan’a öncelikle okul hayatında daha sonrada tüm yaşantısında, başarı diliyor, ona her zaman babanı gururlandır ve layık olmaya devam et dedikten sonra, rahmetli Selahattin Özcan’a da yüce Allah’tan şefaat ve bol rahmet diliyorum. Hepimize Yüce yaratan böyle gençler yetiştirmek nasip etsin inşallah.
Haftaya başa Bir Portre'de buluşmak üzere sağlıcakla kalın.




OGÜNhaber