Evet olmalı..
Ama bunun sınırı var.
Bir başkasının hürlüğüne ve özgürlüğüne halel getirmemeli.
Peki basın özgür olmalı mı..?
Elbette ve mutlaka…
Bunun sınırı ne.?
Devletin varlığına, birliğine, dirliğine zarar vermemeli ve önüne geçmemeli.
Suriye’de devlet otoritesi var mı..?
Ne gezer…
Can, mal, namus güvenliği sıfırlanmış neredeyse.
Peki hür basın var mı.?
Bırakın hür basını; basın var mı ki diye sormak lazım…
Keza Irak, Libya, Afganistan…
Ben de sizlere düşüncelerimi, duyumlarımı, fikirlerimi bu basın platformundan ulaştırıyorum.
Hür ve özgür basına, basın özgür olsun diyenlerden daha çok inanan ve olması gerektiğini dillendiren biriyim.
Ama bunun ölçüsünü, sınırını ve çerçevesini bilmek zorundayız.
Nerede durulacağını bilmeye mecburuz.
Basın hürdür sansür edilemez diyerek attığımız adım, yaptığımız haber devletin bekasına, birliğine ve istikbaline saplanan bir hançer ise; orada bir durulmalıdır.
Çünkü devlet otoritesinin olmadığı yerde basının esamesi okunmaz.
Hürmüş, özgürmüş, sansürsüzmüş geçin bunları geçin…
Hiçbir özgürlük, sınırsız değildir; olamaz da.
Özgürlükler Ülkesi Amerika’ya bakın…
Julian Assange’yi nasıl mahkum etti; Wikileaks belgeleriyle devlet sırlarını ifşaa ettiği için.
İngiltere, Almanya, Fransa farklı mı…
Gidin o ülkelerde medyatör olun ve bu devletlerin sırlarına dair bir haber yapın da görün başınıza gelecekleri…
Haksızlar mı peki.?
Kesinlikle haklılar.
Çünkü hiçbir ülke-devlet bekasına halel getirecek, sırlarını ifşaa edecek ve otoritesini sarsacak basın ve yayına müsaade etmez, etmemesi de son derece isabetlidir.
Hele de bizim gibi dostu az düşmanı çok, haini de kahramanı da bol topraklarda basının kılı kırk yararcasına haber yapması ve kimi hayati anlarda ve haberlerde devlet yetkilileriyle istişare etmesi şarttır.
Anayasa Mahkemesi Cumhuriyet Gazetesi'nin "17-25 Aralık" ve "MİT Tırları" haberlerine getirilen yayın yasaklarına ilişkin başvurusunda "ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine" hükmetti.
İfade ve basın özgürlüğünün ihlali denilen konu ne peki..!
Türk Devletini dünyaya teröre silah desteği veren ülke olarak gösteren haber.
Buradan Anayasa Mahkemesine de birkaç söz söylemek istiyorum.
Ey Anayasa Mahkemesi'nin bu karara imza atan üyeleri.
Anayasası olan bir ülkenin Anayasa Mahkemesi olur.
Anayasa ise bağımsız bir devlette olabilir.
Bağımsızlığına yönelik hareket, haber ve yorum ise devletin varlığını zedeler, zayıflatır ve bekasına zarar verir.
Aslında siz aldığınız kararla oturduğunuz koltukları, temsil ettiğiniz Mahkemenin varoluşsal dayanağını ve sizin-bizim-hepimizin nefes almasına sebebiyet veren Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığına ve dirayetine halel getiriyorsunuz.
Unutmayın ki devletin olmadığı veya Suriyevari bir devletin olduğu topraklarda bırakın özgür basını; ot bile bitmez, ot.
Güney komşumuz Suriye’de devlet otoritesinin kaybının nelere mal olduğunun canlı şahidi değil miyiz, hepimiz.
Can Dündar gibi Almanya’ya kaçmış birisi oradan caka satıyor, AYM üzerinden.
Adam oradan twitt atıyor ve "Türk Devleti suç işledi" diyor.
Hala pişman değil, hala küstah.
Lütfen bir başınızı kaldırıp bakın; bu kararınıza kimler seviniyor…
Can Dündar gibi kaçak jurnalistler, FETÖ’cüler, PKK ve Avrupa ülkeleri gibi hiçbir zaman büyümemizi istemeyen, her dara düştüğümüzde bir tekme de kendileri vuran, terör örgütlerine kucak açan iki yüzlü ve sinsi -sözüm ona- demokrat ülkeler.
Kaygılıyım cidden…
AYM’nin son dönemlerde aldığı kararlardan endişeliyim.
Sureti haktan görünmek için, cilveli demokratlık taslayarak aldıkları kararlar Türk Devletinin varlığına bir hançer olmaktadır.
Devlet çınarına saplanan hain baltalar gibidir.
Unutmayalım ki; bu devlet hepimizin ve herkesindir.
Kaybedince değerini anlayanlardan olmayalım.
İşte o zaman herşey için geç demektir.
Çünkü sövecek, şikayet edecek, baltalayıp hançerleyecek bir devlet de kalmamış olur.
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.