Amerikan Üniversiteleri’nde İsrail protestosu ve Filistin’e destek gösterilerinin nedeni…

7 Ekim’de Hamas’ın İsrail saldırısı sonrası 12 Ekim’deki yazımda şöyle demiştim:
"Nasıl 11 Eylül sonrası dünya 11 Eylül öncesine dönemediği gibi bu saldırıyla başlayan süreç de aynen öyle olacaktır.
Birileri, harekete geçirdiği "Yeni Düzen Treni"ni hızla hedefe doğru ilerletirken buna mâni gördüğü her güzergahta tavizsiz mıntıka temizliği yapıyor.
Ve buna devam da edecektir.
"Daha bunlar da ne ki?" kabilinden diyeceğimiz daha öyle olaylar göreceğiz ki…
Neden?
Çünkü 2024 senesi "Küresel Olağanüstü Hâl" ilan senesidir!”

Hemen tartışmalar/değerlendirmeler/yorumlar havada uçuşmaya başlamıştı.
Hatta İsrail’in güvenlik zaafından bile dem vuranlar olmuştu.
Bunun üzerine 12 Ekim’de "Hamas'ın İsrail'e saldırısı önlenemedi mi, önlenmedi mi?” sorulu bir yazı daha yazdım ve dedim ki:
"Sakın ha sakın, bu olayı klasik anlamda bir intifada veya Filistinli mücahitlerin Siyonistlere başkaldırısı gibi düşünmeyin!
Bu olay, çok ince hesaplanmış ve bunun sonuçlarına dair detaylı projeksiyonların çoktan yapılmış olduğu bir olaydır!”
Şimdilerde ne oluyor?
Amerikan üniversiteleri İsrail aleyhtarı gösterilere sahne oluyor.
Peki, dünyanın jandarması olan bir ülke kendi ülkesindeki protestolara engel olamıyor mu? Üstelik, Amerikan polisinin pek de şefkatli ve vicdanlı davranmamasına rağmen…

Arkadaşlar!
Takriben iki yıl önceki bir yazımda '’Düzenin Efendileri’’ için hiçbir ülkenin imtiyazlı olmadığını ve hatta gerekirse yönetim merkezleri gözüken Amerika’yı bile karıştırmaktan imtina etmeyeceklerini söylemiştim.
Bu bağlamda, Amerikan yönetimi her ne kadar İsrail’i/Netenyahu’yu destekliyor gözükse de/Amerikan Kongresi’nden yardım paketleri çıkartılsa da topun ağzındaki sadece Gazze/Filistin değil, aynı zamanda İsrail ve Netanyahu da hedeftir.
Amerikan Üniversitelerinde yaşananlar tesadüfî ve spontan şekilde doğal ve doğaçlama oluşan heyecanlı/maceraperest öğrenci hareketleri değildir.
Planın bir vetiresidir ve önümüzdeki günlerde/aylarda çeşitlenerek ve genişleyerek devamı gelecektir.
Dünya büyük ve blok göçlere hazırlıklı olsun.
Sizce Gazzeli Filistinlilerin başka ülkelere yerleştirilmesi için yapıldığı söylenen ülkesel pazarlıklar yalan mı?
Mesela: 500 bin Filistinlinin Ürdün’e; 800 binlik bir kesimin Türkiye’ye teklif edildiği sadece söylentiden mi ibaret?..
Bence, ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
Yakında Avrupa ülkelerindeki üniversitelerde de Amerika benzeri öğrenci hareketleri ve Filistin içerikli gösteriler/İsrail protestoları olursa şaşırmayın, derim!
Büyük orman yangınları da minik bir kıvılcımla başlar.
Hele de kıvılcımı çakan kişi yangının büyümesi konusunda rüzgarın yönü/ormanların özelliği ve hava koşulları konusunda bilgi sahibiyse bir kıvılcımın nelere sebebiyet vereceği hepimizin malumu…

Son aylarda Türkiye iç siyasetinin yüksek ateşi cazip geldiği için küresel yangını da gözden kaçırdık gibi…
Ama öyle değil işte, önümüzdeki günlerde ülkesel boyutlu yaşananların hiçbir şey olduğunu hep birlikte göreceğiz.

İç siyasete gelince:
Erdoğan-Özel görüşmesi gerçekleşti.
Olmasından yanaydım,
Çünkü ülkemizin buna ihtiyacı vardı.
Ki her iki liderin de yaptığı açıklamalarda bu görüşmenin faydalı olduğuna parmak basması önemliydi.
Özel, Türkiye’nin yaşadığı sıkıntılardan bahsettiğini söyledi,
Erdoğan ise "Türkiye'nin, Türk siyasetinin buna ihtiyacı var.
Türkiye'de siyasetin yumuşama sürecini başlatalım istiyorum. Bu adımı da atacağız." diyerek; farklı bir boyutla görüşmenin önemini vurgulamasını çok değerli buluyorum.
Önümüzdeki günlerde Özgür Özel’in bu görüşmede dile getirdiği sorunlarla ilgili Erdoğan’ın somut birkaç adım atacağını düşünüyorum.
Mesela, tutuklu olan/mahkumiyetini çeken bazı kişilerin serbest bırakılacağı veya hükümlerinin ev hapsine çevrileceği kanaatindeyim.

Ekonomik önlemler ve gidişata gelince:
İtiraf edeyim ki gecikmedeyiz,
Zaman kaybına zerre tahammül olunmayacak bir süreçteyiz ama gecikiyor, yavaş hareket ediyoruz.
Mehmet Şimşek’e en üst düzeyde destek sözleri gelse de siyasal hesap ve güncel istikbal kaygısından ari ve ayrı tutulması gereken '’Ekonomik Önlem Paketi’’nin pratiğe geçirilmesi hâlâ başlamadı.
Bu durum, başarı sürecini erteliyor maalesef.
Umarım kısa zamanda yerli ve yabancı yatırımcılara/finans ve kredi kuruluşlarına cazip gelecek zemin oluşturulur!

Sonuç:
Dünya ve hatta dünyaya yön veren ülkeler bile zor durumda ve zorluklar yaşıyor.
Hal böyleyken içe kapanmacı/iç siyasal çekişmelerle muzdarip ve kayıkçı kavgasını önceleyen Türkiye, sadece kaybeder.
Ve hatta büyük kaybeder!
Benden söylemesi…



Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber