ABD hep aynı idi, Trump sadece maskeyi düşürdü..

Trump seçildikten bu yana ülkemiz ve başka ülkelerde pek çok yöneticiden, gazeteciden ve konuya dair değerlendirme yapanlardan  en fazla işittiğimiz söz ve söylem böyle ve bu minvalde…

Peki gerçekten durum böyle mi.?

Evet, böyle…

Ama ben bu söz ve düşüncenin gerçeği tam yansıtmadığını düşünüyorum.

Neden mi.?

Çünkü kötüye gidişat, dünyanın ayarının bozulması, krizler ve öngörülmezlikler Trump’ın seçilmesiyle başlamadı.

Çünkü ABD, hep bu Amerika idi.

Trump’la birlikte bu hale gelmedi.

Aslında, Trump’la ABD’nin gerçek yüzü ortaya çıktı.

Trump, ABD’nin büründüğü koyun postunu kaldırıp attı ve canavar zihniyeti gizleme ihtiyacı hissetmedi, hissetmiyor.

Aslında, gerçek ABD bu, diyor.

Aslında Trump’a teşekkür etmeliyiz.

Neden mi.?

Bizleri aldatmadığı için,

ABD’nin gerçek yapısını saklamadığı için,

Saldırgan, agresif ve ABD merkezcil vahşi sömürgeciliğine hümanistik söz ve söylemlerle kamuflaj uygulamadığı için,

Saman altından su yürüten ABD zihniyetini, aşikare ve aleni hale getirip görünürlük arzettirdiği için…

Hepimize soruyorum.

Bosna savaşı  ne zaman oldu.?

Gelmiş geçmiş en başarılı ve şefkat abidesi ABD başkanı Bill Clinton döneminde değil mi.!

Clinton, Bosnalı Müslüman katliamına seyirci kalmadı mı.!

Peki ne zaman müdahale etti.?

İş işten geçtikten, ortalık kan gölüne, Bosnalı Müslümanların toplu mezarlıklarına döndükten ve tarihin en büyük soykırımı gerçekleştikten sonra iyilik meleği rolüyle ortaya çıkmadı mı..

Peki katliam silahlarının kaynağı yine ABD değil mi idi..!

Sırp katillerin cesaret kaynağı yine bu ABD değil mi idi.!

Peki sonra müdahale etti de ne oldu.?

Hala devam eden ve yakın gelecekte de tesis edilmesi pek muhtemel görünmeyen kriz, kaos, karışıklık ve parçalanmışlık içinde bir Balkanlar…

Birinci Körfez Savaşı baba Bush, İkinci Körfez Savaşı oğul Bush dönemlerinde olmadı mı.!

Irak’ta oluşan bu kaosun, bölünmüşlüğün ve öngörülmezliğin nedeni kim..

Hep demediler mi; “Irak’a özgürlük, insan hakları ve demokrasi götürüyoruz” diye.

Bugün güney sınırlarımızda yaşanan Suriye savaşı ve bilinmezliğin başlangıcı ne zaman.?

Trump’ın seçildikten sonra mı..!

Seçildiğinde İslam alemi  nezdinde en fazla kabul görüp sempati toplayan Obama zamanında başlamadı mı…

Libya’daki savaş ve bugün hala süren kaos Trump’la mı başladı.?

Suriye’deki terör örgütleri Obama döneminde ortaya çıkmadı mı.!

İŞİD denen terör örgütünün müsebbipi Obama değil de Trump mı.!

Yoksa El Kaide, Eş Şebap, Boko Haram gibi örgütler Trump’la mı ortaya çıktı.

Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır yine  ABD’nin emir ve müstemleksinde değil miydi.!

Ortadoğuda “İngiliz Siyaseti” ve İsrail’in ali ve yüksek menfaatleri'nin realize edilmesi ana amaç değil miydi.!

Yoksa, İsrail Filistin topraklarını Trump döneminde mi işgal etmeye başladı.!

Filistinlileri Trump’la birlikte mi katletmeye başladı..!

Yemen’de Husi’ler hükümete saldırıyı Trump seçildikten sonra mı  başlattılar.!

Ülkemiz bağlamında bakarsak;

PKK, YPG, FETÖ ve diğer terör örgütleri Trump’la mı ortaya çıktı.

Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG’ye silah sevkiyatı Obama zamanında başlamadı mı…

Kuzey Irak’tan Akdeniz’e koridor oluşturma amacı Trump seçildikten sonra mı başladı yoksa Obama’yla birlikte mi eyleme geçti.!

ABD ülkemiz için Obama döneminde şefkat abidesi, iyilik meleği ve gerçek bir stratejik ortak mı idi de bu müttefiklik Trump’ın gelmesiyle bozuldu..!

Hayır, hayır hayır…

Yukarıda da söylediğim gibi Trump’la ekstra bir şey olmadı.

Var olan herşey sadece su yüzüne çıktı.

ABD’nin; NeoCon’ların, Pentagoncuların, Evangelistlerin, maskesi, aslında Trump’la düştü.

Terör örgütleri üzerinden vekalet savaşları yapan ama terör ve terör örgütlerini destekleyip teşvik eden ABD’nin sinsi gerçeğini örten perde kalktı.

ABD’nin niyetini gizlemeden gerçek amacını dile getirmeye başladı.

ABD olarak aslında biz bu idik, dedi ve diyor.

Benim için aslolan ABD’nin menfaatidir, diyor.

Trump aslında ABD nezdinde tecessüm edip icraat bulan, dünyayı kasıp kavuran acımasız ve zalim İngiliz Siyaseti'nin gerçek yüzünü ortaya koydu, koyuyor.

Neydi bu, İngiliz Siyasi”si..

İnşa eder gibi imha eden, desteklerken sırtına hançer saplayan, yardım ederek sömüren, gerçek niyetini demokrasi, insan hakları ve  özgürlük gibi sihirli kavramlarla gizleyen koyun postuna bürünmüş bir canavar dır.

Burada sakın ola ki, Trump’ı savunduğum düşünülmesin.

Asla öyle bir amacım, düşüncem ve niyetim yok ve olmayacak da…

Ben bakışımızı dönemsel ve kişisel mecraya indirgeyerek bakmanın yanlışlığını dile getiriyorum.

İki yanlıştan bir doğru çıkmayacağını göstermeye çalışıyorum.

Yok aslında biribirinden farkları, demek istiyorum.

Ve hatta, Trump’ın diğerlerine göre  “daha az riyakar” bir ABD getirdiğini söylüyorum.

ABD’de hakim zihniyeti farklı ve çeşitli maskelere ihtiyaç duymaksızın, bukalemun gibi renk değiştirmeye gerek olmaksızın, ben buyum şeklinde, dünyaya teşhir ettiğini söylüyorum.

Kaşıkçı cinayetiyle ilgili son açıklamasına bir bakar mısınız…

Prens’in rolü olabilir ama ABD ve Yahudilerin menfaati için Arabistan’la ilişkilerimiz kesintisiz sürecektir.

Bu ne demek biliyor musunuz..

Kaşıkçı’nın öldürülmesinin, parçalanmasının, cesedinin bile kaybedilmesinin bir önemi yoktur.

Önemli olan menfaatlerimizdir.

Aslolan Arabistan’dan elde ettiklerimizdir.

Başkaca hiçbir şey umurumuzda bile değildir.

Peki öncekiler olsa ne derdi..

Mesela, Clinton, Bush ve özellikle Obama…

Olayı şiddetle kınıyoruz. Arabistan çok kötü bir olaya sebebiyet vermiştir ve ilişkilerimizi yeniden gözden geçireceğiz” derlerdi.

Sonra ise; aynı Trump’ın yaptığını yaparlar, bu olayı ranta nasıl çeviririz’in gereği gibi davranırlar ve sömürmeyi maksimize ederlerdi.

Peki bir fark var mı arada…

Evet var.

Birisi açık  ve aleni dile getiriyor düşüncesini,

Diğeri ise riyakarca ve kamufle ederek.

Ama sonuç aynı; yok aslında biribirinden farkları…


Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber