Maalesef öyle oldu.
Bakın etrafınıza şöyle bir. Bilginin para etmediği, alçakgönüllüğün kibire yenildiği, saygı duymanın eski usul olduğu, sıra kapmanın uyanıklık, başkalarına buyrun demenin salaklık olduğu, kibarlığın ‘batı özentisi, godoşluk,lavukluk v.b’ aşağılamalarla karşılık bulduğu bir genelgeçer toplumsal kültür kabulüne doğru hızla erozyonel akış içindeyiz.
Tüm bunlar da en çok değerlerimize dönme, sahip çıkma, muhafazakarlaşma iddiaları, çığlıklarının yükseldiği dönemde oluyor.
Çünkü insan okudukça, öğrendikce cahilleşiyor, cahil ise kulaktan dolma bilgileri tekrarlayınca kendini bilge sanıyor.
Dışlanması gerekenler kahraman ilan ediliyor, kahraman olması gerekenler, örnek olması gerekenler dışlanıyor.
Basit iki örnek vereyim; Trabzon’da sahaya inip, hakeme ‘arkadan’ saldıran densiz, mahallesinde kahraman gibi karşılanıyor. Kimse, en azından “Delikanlı arkadan saldırmaz” raconunu hatırlatıp dışlamıyor. Yaptığını esastan bırak, usulden bile reddetmiyor.
Metro Turizm muavini, tek başına seyahat eden bir genç kızın yüzüne iğrençliğini fışkırtıyor ve emin olun çoğunluk tarafından alkışlanıp, kabul görüyor.
Çünkü genç bir kız tek başına seyahat edemez mantığıyla.
Şimdilerde saldırılan genç kızlar, çocuklar, benim gençliğime denk düşen yıllarda korunurlardı. Sahip çıkılır, sağ salim gidecekleri yere bırakılırdı.
Çünkü dünya egemenleri artık cahil toplumlar istiyorlar. 70’lerin sonlarında bu kararı verdiler. Cahil toplumları yönetmek ve yönlendirmek, haydi kandırmak demeyelim ama kendi düşüncenize inandırmak kolaydır.
Yalnızca siyasi değil, iş, spor, aklınıza ne gelirse her konuda böyle.
Bir kaç hamasi söz, bir kaç parlak proje, kulüp, şirket ya da ülke lehine saçma ama milliyetçi, aidiyeti vurgulayan ve yeterli kılan lafla taraftarı, müşteriyi, çalışanı, vatandaşı kendinize bağlarsınız.
Yeni stad, yeni ambalaj, yeni yol v.s.
Oysa insani değerleri yükseltmek, oluşturmak, yaratmak, milli değerler yerine evrensel değerleri koymak zaman, emek, mücadele, bilgi ve pek çok özellik, zorluk isteyen, üstelik gözle de pek görülmeyen, kolay ölçülmeyen yatırımlardır.
Bakın yapılan bir takım sosyolojik, psikolojik, bilmemneolojik pek çok bilimsel araştırmanın egemenler tarafından fonlanması insanlığın hayrı için değil, kitleleri nasıl kandırıp, yönlendirip yöneteceklerini keşfetmeleri ve sonucunda daha fazla oy, daha fazla tüketim içindir.
Buyrun size ciddiye alınması gereken bir araştırma. Sıkıcı değil. Okuyun.
Kendinizi ve çevrenizi içinde bulacaksınız.
İki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori ortaya atmış şöyle ki ;
"Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır."
Ve bunun üzerine bir araştırma başlatıldı. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşıldı:
*Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
*Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimin-dedir.
*Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.
*Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.
Cornell Üniversitesi'ndeki öğrenciler arasında bir test yapıldı ve klasik "Nasıl geçti?" sorusuna öğrencilerden yanıtlar istendi.
Soruların yüzde 10'una bile yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” müthişti. Onların "testin yüzde 60'ına doğru yanıt verdiklerini" düşündükleri; hatta "iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları" ortaya çıktı.
Soruların yüzde 90'ından fazlasını doğru yanıtlayan-lar ise “en alçakgönüllü” deneklerdi; soruların yüzde 70' ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlardı.
Tüm bu sonuçlar bir araya getirildi ve Dunning-Kruger Sendromu'nun metni yazıldı:
“İşinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!
Ancak bu ‘cahillik ve haddini bilmeme’ karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur.
‘Eksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür.
Sonuçta, ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler…
Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında ‘fazla alçakgönüllü' davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler... Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler... "Muhtemelen üstleri tarafından da ‘ihtiras eksikliği’ ile suçlanırlar..."
N'olur fazla mütevazi olmayın!...
"Siz de çevrenize şöyle bir bakın" diyeceğim ama eminim bu satırları okurken bile aklınızdan bir dolu yüz, bir dolu isim geçti...
Bence Dunning ile Kruger'in, bu çalışmalarıyla 2000'de, Nobel yerine Harvard Üniversitesi'nin Ig Nobel'ini alma nedeni "cahil olmamalarıydı".
Gönlümün nobelini bu ikiliye vererek yazımı Bertrand Russel'in bir sözüyle bitiriyorum: “Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır."