Rahatsız olacaksanız okumamanızı tavsiye ederim.
Yine de okuyacağım diyorsan, şimdi elindekini yavaşça yere bırak ve sessizce okumaya devam et.
Son günlerde en çok konuşulan şey.
Olmadığını söyleyenlere karşı olanlar, ne tuhaftır ki olduğunu iddia edemiyorlar.
Yalnızca olmadığının söylenmesine karşı çıkıyorlar.
Bizim geleneğimizde bir şeyin olması ya da olmaması değil,
Dillenip, söylenmesi yanlıştır, ayıptır.
Vakıflarda, kurslarda, okullarda tecavüz,
Yaşlı heriflerin çocuklarla evlenmesi,
Ensestin her yere bulaşması,
Evliliklerin neredeyse üçte birinin, kardeş sayılacak kuzenlerle olması, yani akraba evliliği,
Ve saire ve saire.
Bunların olması değil, konuşulması, bilinmesidir ayıp olan.
Yıllardır, aylardır, haftalardır, günlerdir bu ülkede adalet olmadığından söz edilir.
Kurumsal adalet kastedilir.
Bunun için yakın zamanda yürüyüşler, kurultaylar, çalıştaylar yapıldı.
Ana Muhalefet Partisi, adalet için yürüyüşler, toplantılar yapıyor, bunu eleştiren İktidar Partisi’nin adı adaletle başlıyor diye çok bilmiş ve sığ bir ironiyi gözünüze sokabilirdim.
Bunlar zaten her yerde konuşuluyor, tartışılıyor, ekranlarda aynı kişiler tarafından, aynı sakız çürüyene kadar çiğneniyor.
Aynı çapsız kişileri (Her cenahtan) görmekten gözlerim kanadı, dinlemekten çekiç, örs ve özengi kemiklerim ödem yaptı.
Bu arada bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda kişiyi (Her cenahtan), bu çapsız, IQ su deniz seviyesinde olan, sözüm ona ‘
Kanaat Önderleri’ nden ayrı tuttuğumu belirtmek isterim.
‘
Adalet’in kurumsal, siyasi, ya da hukuki tarafını bu bilmişlere bırakıyorum.
Ben toplumsal adaleti oluşturan bireysel adaletten söz etmek istiyorum.
Kanunlarla belirtilmemiş, yazılı olmayan, hani adına ‘
Vicdan’ dediğimiz içsel adaletten, ahlaktan, dürüstlükten söz etmek istiyorum.
Adil olmak sözcüğünden bile rahatsız olarak, adaletli olmak diye bir şey uydurup bozduğumuzun farkında mısınız ?
Çünkü ‘
Adil Olmak‘ size bağlıyken, içsel bir değeri çağrıştırırken, ‘
Adaletli Olmak‘ başkalarına bağlı, çevresel bir değeri çağrıştırıyor.
Sözcükler düşüncenin imgeleridir ve algımızı, ifadeye dönüştürür.
Tıpkı ‘
Cesur‘ la ‘
Cesaretli‘ arasındki o saç kılı kadar ince fark gibi.
Kaçımız gerçekten adil davranıyoruz?
Kendimize, yakınlarımıza, tanımadıklarımıza, hayata ne kadar adil bakıyoruz ?
Sen, işadamı !
Yedi kuşağın harcayarak bitiremeyeceği milyar dolar olmasına ragmen, bir yemekte harcadığın parayı işçine maaş olarak vermekten çekinip, 500 yerine 300 zam yapmayı kazanç sayıp hala adil olduğunu iddia ediyor musun?
Üçe ürettiğini beş yerine ona satarak, fahiş kar elde ettiğin halde ben adilim diyebiliyor musun?
Kıymetli veliahtını sivrisinek soksa, en baba hastanede, en pahalı doktora götürürken, senin semirmen için ter dökerken kaza geçirip malül olan işçine aynı hassasiyeti göstermeyip, buna ragmen gece rahat rahat horul horul uyuyabildiğin halde kendini adil olarak nitelendirebiliyor musun ?
Sen işçi !
Fabrikada ürettiğin her ne ise, patronla arandaki uyuşmazlıktan azade, onu kullanacak olan, senin gibi garibanı düşünerek emeğini hakkıyla vermeden, kusurlu ürettiğin halde adilim diyebiliyor musun?
Çalıştığın yerde, kaçak işçi, yasalara uygun olmayan hammadde v.s
Yetkililere bildirilmesi gerekenleri patrona yaranmak için gizleyip hala da adilim diyebiliyor musun?
İş yerinde fırçayı yiyince, eve geldiğinde kafayı bulup ya da bulmayıp karını çocuklarını dövüp sonra da adil olduğunu iddia edebiliyor musun?
Sen sporcu !
Penaltı olmadığı ve sen bunu bildiğin halde, hakem penalty verirse “Hayır değildi “ demezsen nasıl adil olabiliyorsun ?
Doping yaparak madalya aldığını biliyorsan sen şimdi adil misin ?
Sen öğrenci !
Çalışmadığın sınavı kopya çekerek verince sabaha kadar yırtın adilim diye.
Hadi guruplandırmalardan çıkıp bireyselleşelim.
Hanginiz bu yazıyı okuduktan sonra ben adil biriyim diyeceksiniz merak ediyorum.
Yakınınızı bir tartışmada yabancılara karşı, haklı mı değil mi anlamadan kayırmadınız mı, arka çıkmadınız mı hiç ?
Böyle yaparak o hiç tanımadığınız insane zarar verdiğinizi düşünmediniz mi hiç ?
Adil misiniz?
Hakkınız olmayan bir şey, hakkı olan yerine size verildiğinde kaç kere kabul etmeyip de itiraz ettiniz ?
Haketmediğiniz halde lehinize bir davranışı, kararı kucak açarak kabullenmediniz mi hakkınızmış gibi ?
Trafikte yaptıklarınızı,
Bir kuyruğun önüne geçmek için sarfettiğiniz çabayı,
Bir işe girmek için başkasının hakkını çalmak için talep ettiğiniz torpili,
Memura verdiğiniz rüşveti,
Vatandaştan aldığınız rüşveti,
Kızınızla oğlunuza, karınızla kendinize eşit davranmayışınızı
Düşünün. Düşünün neler yaptığınızı.
Baştan beri sıraladıklarımın hepsine bahane üretilebilir.
Bu bahaneler size adil yapar mı ?
Ve en kötüsü de ne biliyormusunuz ?
Kendimize pozisyon elde etmek, başkalarına şirin görünmek için tanıdığımız ya da tanımadığımız insanlar hakkında yalanlar uydurup, söylenenleri çarpıtarak dedikodu yapmak.
Bayılıyoruz insanlarını arasını bozmaya.
Bundan tuhaf bir zevk alıyor gibiyiz.
O kadar dedikodu bağımlısı olmuşuz ki, televizyon programlarında başkalarının saçma sapan dedikodularını izleyerek besliyoruz açlığımızı.
En son kimden övgüyle söz ettiniz ?
Ya da sohbetlerinizin yüzde kaçını övgü, yüzde kaçını yergi oluşturuyor ?
Dedikodu üretmeyi, yalan söylemeyi, küçü ya da büyük farketmez iftira atmayı, söylenenleri çarpıtmayı öylesine alışkanlık haline getirmişiz ki, ruhumuz karanlıktan çıkamıyor ve giderek daha mutsuzlaşıyoruz.
Hiç birimiz gerçekten ve yeterince adil değilken, kurumsal adalet nasıl oluşur ki ?
Bin kurultay yapsan da, tüz kere Hakimler Savcılar Kurulu’nun yapısını değiştirsen de Kurumsal Adalet’I sağlayamazsın.
Adalet aşağıdan yukarı olur, yukarıdan aşağı olmaz.
Çünkü her ağacın kurdu kendi içinden ürer.
Sen değişmeden system değişmez.
Yoksa ironilerle boğuşur dururuz.
Adı Adil olan adam ülkenin bir numaralı suçlusu olur,
İsmi ışıktan kaynaklanan kadın karanlıkta boğulur
Adı toplanmak anlamına da gelen ben gibiler yalnız kalır.
Tekrar söylüyorum:
Adaletsizlikten şikayet ediyorsan, suçlu sensing ayağa kalk.
Şimdi, hemen, aklınıza gelen hakkını yediğiniz, dedikodusunu yaptığınız, arkasından dolap çevirdiğiniz insanları arayın, itiraf edin ve arının.
Bu kendinize yapabileceğiniz en büyük iyiliktir ve bedava olduğundan hiç bir yerde satılmadığı için satın alamazsınız.
Üstelik keseceğiniz kurbandan daha çok sevap kazandırır.
Adil olmayı seçmeniz dileğiyle bayramınızı kutlar, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.