Demokrat Parti (1950-1960)

(Ülkesinin yetimi Türk demokrasisinin simge ismi bir ailenin üyesi Aydın Menderes, halkı bilirdi, halktan ve haktan yana idi. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun!.)

"Yoksul evlerde milyonlarca çocuğun sinirli, hırçın ve problemli yetiştiği bir ülkede yaşıyoruz. Ben geleceğe o evlerden bakmaya çalışıyorum."

İdris Küçükömer'in, Düzenin Yabancılaşması ismini taşıyan ve 1969’da yayımlanan kitabında, Türk siyasal kültüründe 'sağ' ve 'sol' kavramları konusunda şoke edici açıklamalarda bulunmuştu. Küçükömer, esasen Marksist bir aydındı. Bu tepkileri daha da katmerleştirmişti.

Küçükömer, Hürriyet ve İtilaf Partisi, Birinci Meclis’in İkinci Grubu, Demokrat Parti ve Adalet Partisini ‘sol’ kavramları çerçevesinde; İttihat Partisi, C.H.P ve Milli Birlikçileri 'sağ' kavramları çerçevesinde değerlendirmişti.

1950 yılına kadar Türkiye’de iktidarı 3 zümre paylaşmıştı. Bunlar kalemiye (Bürokrasi) ilmiye (Medrese) seyfiye (Ordu) idi.

Cumhuriyet döneminde de bu durum, ta ki 1950 seçimlerine kadar değişmedi. 1950 de 'yeter söz milletin' diye D.P (Demokrat Parti) çıktı ve artık yeni bir kudretin varlığı ilan edildi: HALK.  

Çok partileri hayata geçiş ile birlikte toplumsal ve siyasal hayata katılımın ölçeği büyüdü. Demokrat Parti (DP), yıpranmış ve 'ahlaki anlamda çökmüş' olarak nitelendirdiği, tek parti iktidarını müstebit ilan etti. 'Demokratik' vaatlerle dolu bir programla bir programla sahneye çıkan DP, tek parti(CHP) iktidarı döneminde canı yananlar, DP’nin içinde yer aldılar.

İşte o tarihte bu yeni kudrete aynı zamanda, daha önce iktidarı paylaşan unsurları da tanzim etme yetkisi de verildi.

Bu noktada sosyolog İdris Küçükömer’in 'düzenin yabancılaşması' kitabındaki tespitleri önemlidir.

"Lale Devrinde, yaşantısı ve devletçiliği ile bugünkü ortanın solu denen hareketin çok küçük bir çekirdeği görülebilir. Aynı zamanda, bu devreye bütünüyle karşı çıkan esnaf, yeniçeri, ulema birliğinde bugünkü halk cephesinin bir geçmişi bulunabilir. Burada Osmanlı toplumundan bugüne dek süregelen ikileşmenin belirmeye başladığı görülüyor." İdris Küçükömer "Düzenin Yabancılaşması" adlı eserinde (s.51) haykırıyordu.

Küçükömer’in düşüncesinde, kendi saptamasıyla, sol kavramları Lale Devri’nden beri devlet tarafından beslenip korunan resmi sol anlayış ile taban tabana zıttır. O, sol ve sağ kavramlarını yeniden gözden geçirmek gerektiğini söylemiş; bir anlamda solda sayılanların sağda, sağda sayılanların solda olduklarını ileri sürmüştü. “Düzenin Yabancılaşması” adlı kitabında DP-AP(Yeter Söz Milletin Diyen Halkçı) çizgisini sola, CHP çizgisini sağa yerleştirmiştir. Küçükömer, DP-AP geleneğinin halka dayanan sol bir hareket olduğunu; İttihat Terakki-CHP çizgisinin de jakoben, seçkinci, dayatmacı bir sağ hareket olduğunu iddia etmektedir.

Ancak, tüm bu olumlu yanlarına rağmen ’46 Ruhu’ adı verilen Demokrat Parti, somut bir siyasal proje ortaya koymamıştı. Çıkışı ve dayandığı toplumsal dinamikler göz önünde bulundurulduğunda, bu siyasal çizginin liberal özgürlükçü bir anayasacılık talebinin olması da beklenirdi. Oysa DP, o güne kadar dışlanan toplumsal kesimlerin sisteme katılımını sağlamış, ancak bu toplumsal kesimlerin ve taleplerinin kalıcı ve etkili olması için gerekli kalıcı düzenlemeleri es geçmiş ve/veya bunları yapacak vakti bulamamıştı.
 

 

OGÜNhaber