Şimdi işletmeler, mal ve hizmet satışından çok, satış bedellerini tahsil edip edemeyecekleriyle ilgileniyorlar. Bazen satmaktansa, malların stokta kalmasını yeğliyorlar.
Mal ve hizmet satışlarından kaynaklanan ancak tahsili şüpheli hale gelen alacakların, aranılan şartların gerçekleşmesi koşuluyla şüpheli alacak sayılmasında ve karşılık ayrılmasında herhangi bir sorun bulunmuyor.
Sorun, mal ve hizmet satışından ziyade grup şirketlerine, diğer ilişkili şirketlere ve şirket ortaklarına verilen ancak tahsil edilemeyen borç paralardan kaynaklanan alacakların şüpheli alacak sayılıp sayılmayacağı ve bunlar için karşılık ayrılıp ayrılamayacağı konusunda yaşanıyor.
Bu konudaki tereddütler, tahmin edilenin çok ötesinde, oldukça fazla!
Şüpheli Alacakla İlgili Yasal Düzenleme
Şüpheli alacaklara ilişkin düzenleme, Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesinde yer alıyor. Söz konusu düzenlemeye göre, ticari kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili olarak dava veya icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine değmeyecek derecedeki küçük alacaklar şüpheli alacak sayılıyor, maddede belirtilen şartları taşıması halinde ise karşılık ayrılarak gider yazılıyor.
Şüpheli alacak düzenlemesi, tahsil edilemeyen alacaklar üzerinden vergi ödenmesinin önüne geçilmesi amacıyla getirilmiş özel bir uygulama. Mükellefler bu uygulamadan yararlanarak, tahsil edemedikleri kazancın vergisini ödemekten kurtuluyorlar.
Bir alacağın şüpheli alacak sayılarak karşılık ayrılabilmesi için belirlenen koşullar şu şekilde:
- Alacak, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve devamı ile ilgili olmalı,
- Bilanço usulüne göre defter tutulmalı,
- Alacak teminatsız olmalı,
- Alacak, dava veya icra safhasında bulunmalı ya da yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenmesine rağmen ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek küçük alacaklar olmalı (alacağın tahsili şüpheli hale gelmiş olmalı),
- Karşılık, alacağın şüpheli hale geldiği yani dava veya icra takibine başlanıldığı hesap döneminde ayrılmalı.
Grup Şirketlerine Verilen Ancak Tahsil Edilemeyen Borç Paralar Şüpheli Alacak Sayılır Mı? Karşılık Ayrılabilir Mi?
Uygulamada, şirketler, finansman ihtiyacı olan grup şirketlerine borç para verebiliyor. Bu oldukça sık karşılaşılan, ayrıca herkes tarafından normal karşılanan bir durum. Borç para veren şirketler, KVK’nın 13. Maddesinde düzenlenen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı uygulaması kapsamında 3’er aylık ve/veya yıllık olarak adat yöntemiyle faiz ve bu faiz üzerinden de KDV hesaplayarak, borç para kullandırılan grup şirketlerine fatura ediyorlar.
Borç para alan grup şirketleri bazı durumlarda borçlarını ödeyemiyorlar. Bu durumda ise, borç para veren şirketler alacaklarını tahsil etmek amacıyla dava veya icra yoluna başvurabiliyor, bu alacaklarını şüpheli alacaklar hesabına alarak karşılık ayırıyorlar.
Maliye Bu Konuya Nasıl Bakıyor?
Maliye bu konuya tabi ki borç para verip tahsil edemeyen şirketler gibi bakmıyor! Konuyu borç verilen ana para ve adat faizi + KDV olarak ikiye ayırıyor, karşılık ayrılacak tutarı da buna göre belirliyor.
Maliye’ye göre,
- Prensip olarak şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmesi için; ortada bir alacağın söz konusu olması, alacağın ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması, bu kapsamda da işletme kayıtlarına hasılat olarak girmiş veya ticareti yapılan/yapılacak mal veya hizmetin doğrudan maliyetiyle ilgisinin olması ve bu mahiyetteki alacağın tahsilinin şüpheli hale gelmiş bulunması gerekiyor.
- İlişkili şirket statüsündeki grup şirketlerine borç verilmesinden kaynaklı alacakların ve bunlara ilişkin kur farklarının, ticari faaliyetin elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmaması nedeniyle bu alacak için şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmuyor.
- Ancak, söz konusu alacaklara hesaplanan adat faizleri ile bu faizlere ilişkin KDV için, Kanunda yer alan şartların yerine getirilmesi durumunda şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün oluyor.
- Borcun döviz cinsinden verildiği durumlarda, döviz cinsinden alacakların dönem sonunda değerlenmesi nedeniyle oluşacak kur farkları da asıl alacağın akıbetine tabi olduğundan, alacak aslına ilişkin kur farkları için, ticari faaliyetin elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmaması nedeniyle şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmuyor. Ancak, adat faizlerine ilişkin kur farkları ve KDV’si için, Kanunda yer alan şartların yerine getirilmesi şartıyla şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunuyor (GİB İstanbul VDB.nin 17.07.2020 tarihli ve 11395140-105 [VUK1-21705] - E.529078 sayılı, Kocaeli VDB.nin 20.06.2013 tarihli ve 70280967-105 [323-2012/12] -111 sayılı özelgeleri).
Maliye’nin Görüşü Sadece Grup Şirketleri Değil, Şirket Ortakları ve İlişkili Diğer Şirketler İçin de Geçerli!
Maliye’nin grup şirketlerine yönelik yukarıda yer alan görüşü, şirket ortakları ve diğer ilişkili şirketlere verilen borç paralar için de geçerli. Yani, şirket ortakları ile diğer ilişkili şirketlere borç para verilmesinden kaynaklı alacakların, ticari faaliyetin elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmaması nedeniyle şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmuyor. Ancak, söz konusu alacaklara hesaplanan adat faizleri ile bu faizlere ilişkin KDV için, Kanunda yer alan şartların yerine getirilmesi durumunda şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunuyor.
Peki, Bu konuda Yargının Bir Görüşü - Kararı Var Mı?
Yaptığımız araştırmada, bu konuda yargı tarafından verilmiş bir karara rastlamadık. Yani, bu konuda yargının açıklanmış herhangi bir görüşü bulunmuyor.
Borç Verilen Paraların Aslı İçin Karşılık Ayıran Yandı!
Grup şirketleri, şirket ortakları ve diğer ilişkili şirketlere verilen ancak tahsil edilemeyen borç paralardan kaynaklanan alacakların adat faizi ve KDV’si dışında kalan kısmı için dava ve icra yoluna başvurulsa dahi, şüpheli alacak karşılığı ayrılamıyor. Şüpheli alacak karşılığı, sadece söz konusu alacakların adat faizi ve KDV’sine isabet eden kısmı için söz konusu olabiliyor.
Bunun aksine davranarak, söz konusu alacakların adat faizi ve KDV’si dışında kalan kısmı için de şüpheli alacak karşılığı ayıranlar yandı! Bunun tespit edilmesi halinde, karşılık giderleri reddedilecek, karşılık giderleri nedeniyle zamanında alınmayan vergi gecikme faizi ve bir kat vergi ziyaı cezası ile geri istenilecek.
Aman dikkat!
Peki, bunun bir çözümü yok mu? Tabi ki var, grup KDV ve grup kurumlar vergisi mükellefiyeti.
Ne dersiniz?