Gezgin olma hayali kurarken işten çıkarılmasıyla yollara düşen 40 yaşındaki Didem Mollaoğlu, gezdiği 35 ülkenin ardından yeni rotaları için para kazanmanın yollarını arıyor.
Bir süre önce Türkiye'ye dönen ve AA muhabirinin sorularını cevaplayan Mollaoğlu, yaklaşık 15 yıl kadar özel şirketlerde iletişim alanında çalıştığını, beyaz yakalı olarak çalışmanın kendisini mutlu etmemesi ve hayalinin dünyayı gezmek olması nedeniyle son çalıştığı işinden istifa etme kararı aldığını anlattı.
Kararını arkadaşlarına da bildirdiğini kaydeden Mollaoğlu, "Karar verdim 'Altı ay daha çalışıp, paramı biriktirip seyahate çıkacağım' dedim. Bunu söyledikten 5 saat sonra yöneticim beni odasına çağırıp işten çıkarıldığımı söyledi. Sevinsem mi, üzülsem mi? bilemedim. Beklemediğim bir şeydi. Yapmak istediğim birikimi işten çıkarılarak tazminatımla elde etmiş oldum." dedi.
Mollaoğlu, var olan düzeni bozarak alışılmış konforun dışına çıkmanın o an için zor geldiğini de belirterek, şöyle devam etti:
"Alıştığınız o konforu bırakmak hiç kolay olmadı. Dört ay kadar 'Ne yapacağım?' diye gezdim. Benim gibi seyahat eden arkadaşlara sorular sordum. Bir arkadaşım kiralık ev arıyordu. Yedi senedir oturduğum ve eşyalarını yeni aldığım evimi oturması için arkadaşıma teklif ettim. Kirayı ödeyecek, kedime bakacaktı. Böylelikle düzenim bozulmayacaktı. Bu kararı aldıktan birkaç saat sonra ev sahibim aradı ve evi satmaya karar verdiklerini söyledi. 'Evi boşaltıyorum' diyerek o an kararımı netleştirdim. Eşyalarımı satarak Nepal'e tek yön bilet aldım ve yolculuğum başladı. Kader beni itti. Bunu bir işaret olarak gördüm."
Eski işvereninin bilmeden kendisine sponsor olduğunu dile getiren Mollaoğlu, ''Bana tazminatımı vererek sponsor oldular bu gezide. O, seyahatlerimde çok büyük bir kaynak oldu. Olabildiğince günlük harcamalarımı kısarak, konfor alanımdan keserek nasıl ucuza seyahat edildiğini öğrendim. Maddi destekte bulunan insanlar, dostlar sayesinde de yola devam edebildim." diye konuştu.
Mollaoğlu, ilk seyahatini Nepal'e yaptığını ve 3 gün kalacağı yer dışında adeta bir belirsizliğe gittiğini aktararak, "Yolculuğumun ikinci gününde Katmandu'da gazeteci Coşkun Aral'la karşılaştım. Kendisine duyduğum kaygıları ilettim. Aral da bana 'Henüz daha yolculuğunun başındasın, korkman normal. Biraz kendine zaman ver, sabret. Bir ay geçsin her şey çok daha kolay olacak' dedi. Hakikaten 1 ay sonra her şey daha kolay oldu benim için. Yola alıştım, yol da bana alıştı." ifadelerini kullandı.
"Birkaç değerli eşyamı çaldırmam bana ders oldu"
Malezya'da kaldığı hostelde dolabının kırılarak yanına aldığı bilgisayar, profesyonel fotoğraf makinesi ve tabletinin çalındığını kaydeden Mollaoğlu, "Eşyalarımı satarak özgürleştiğimi söylerken, maddi değeri yüksek eşyalarla yola çıktım. Bu bana en büyük ders oldu." dedi.
Yalnız başına seyahat etmenin zorluklarından da bahseden Mollaoğlu, gittiği ülkelerin fiziki şartları doğrultusunda birtakım araçlar kullanmak zorunda kaldığını da kaydederek, Asya ülkesi Laos'ta bir motor gezisi yapmaya karar verdiğini söyledi. Kullandığı motorla bozuk yolda kaza yaptığını kaydeden Mollaoğlu, "Omuzum kırıldı. Yaklaşık 90 kilometre omuzum kırık halde motor kullandım. Benim için hayatın en zor zamanıydı herhalde." şeklinde konuştu.
"En düşük sınıf tren yolculuğundan, dünyanın en lüks cipine"
Didem Mollaoğlu, seyahatlerinde zaman zaman otostop çekerek yola devam ettiğini anlatarak, şöyle devam etti:
"İnsanlar genelde haklı olarak otostop çekmekten korkuyorlar ama dünyanın o kadar da kötü olmadığını seyahat sırasında deneyimledim. Myanmar'da bir akşam en son otobüsü kaçırdım ve otostop çektim. Duran araç lüks bir cipti. Myanmar gibi fakir bir ülkede cipe denk gelmek şaşırtıcıydı. Araca bindiğimde kimse İngilizce konuşmuyordu. El yordamıyla anlaşmaya çalışıyorduk. Bir süre kadar gittik. Bir yerde durduğumuzda aracı değiştirdiler ve daha lüks bir cipe geçtik. Üç gün önceki seyahatimde en düşük sınıfta tren yolculuğu yaptım. Gübrelerle dolu bir vagonun içinde 13 saat yolculuk ettim. Üç gün sonra dünyanın en lüks cipindeydim. O kişinin evine gittik. Bir malikaneydi. Tahminim o kişi belediye başkanıydı. Her yerde balya balya paralar vardı. Bana araç tahsis ettiler. Otobüs biletimi ve yiyecek alarak beni yolcu ettiler."
Sydney'den Tazmanya'ya gideceği bir başka yolculuğunda ise taksi parası vermemek için geceyi havalimanında geçirdiğini söyleyen Mollaoğlu, "Hava soğuktu ve üzerimdeki kıyafetler inceydi. Çok üşüyordum. Ne yapacağımı düşünürken İranlı bir adam yanıma gelerek 'bende fazladan battaniye var' dedi. Ben bir bankta o bir bankta sabahladık. İyi insanlar hep var." diye konuştu.
"Tekrar kurumsal hayata dönmek istemiyorum"
Yeni rotaları için maddi gelir elde etmek zorunda olduğunu ve bütçesinin şu an için yola çıkmaya müsaade etmediğini söyleyen Mollaoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Döndükten sonra kendi çektiğim fotoğraflardan oluşan bir takvim hazırladım ve satmaya çalıştım. Beklediğimin altında gelir elde ettim. Tekrar yola çıkmama yetecek bir bütçe değildi. Tekrar kurumsal hayata dönmek istemiyorum çünkü bambaşka bir dünyanın varlığını gördüm. Hem çalışıp hem de gezebileceğim bir iş yapmak istiyorum. Yoga eğitimine başladım. Aynı zamanda takı yapmayı öğreniyorum. Bu çalışmalarla bütçe sağladığımda yeniden yola çıkma hayalim var. Şu ana kadar 35 ülke dolaştım. Bundan sonraki hayalim kara yoluyla İran, Pakistan, Hindistan ve yeniden Nepal. Paulo Coelho'nun 'Macera tehlikeli sanıyorsan rutini dene öldürücüdür' diye bir sözü var. Ben de seyahat etmek isteyenlere - Bosna atasözünün dediği gibi... 'Seyahatin önündeki tek engel, kapının eşiğidir.'- o eşikten adım atmalarını ve kendilerini o bilinmeyen, aslında çok da güzel olan yola bırakmalarını tavsiye ediyorum. Rutin hayatımızda o mucizeleri çok da göremiyoruz. Ama yolda her an bir şeyler değişiyor. Dünyanın mükemmelliğini ve insanların ne kadar iyi olduğunu tecrübe ediyorsunuz."