Yıldırım, Akdeniz'in her gün yüzlerce insanın, çocuğun hayatının söndüğü bir deniz değil, refahın, barışın, dostluğun olduğu bir deniz olmasını istediklerini, bunun için İspanya ve Türkiye'ye çok büyük sorumluluk düştüğünü belirtti.

Suriye'deki sorunun sebebi değiliz ama bedelini ödeyen biziz

Başbakan Binali Yıldırım, Nueva Economia Forum'da yaptığı konuşmada, İspanya temasları sırasında yaptığı görüşmelerde iki ülke ilişkilerini bütün boyutlarıyla ele aldıklarını belirtti.

Yıldırım, İspanya ile Türkiye arasından hemen hemen hiç sorun olmadığını, bunun bazı kişileri şaşırtabileceğini aktardı.

"İspanya, Türkiye'yi AB içinde en iyi anlayan ülke"

Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye ilişkilerinin son zamanlarda sorunlar içermesine, zor günler yaşamasına rağmen "İspanya-Türkiye ilişkileri neden sürekli daha da ileriye doğru gidiyor?" sorusunun sorulabileceğini vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İspanya da AB'nin önemli bir üyesi. Bunun cevabı çok basit. İspanya, Türkiye'yi AB içinde en iyi anlayan ülke. Türkiye de İspanya'yı en iyi anlayan ülke. Neden? İspanya da Türkiye de yıllardır terörden çok çekti. Terörün bir ülke için ne demek olduğunu iyi biliriz. Ayrılıkçı terör örgütü, ülkenin enerjisini sürekli tüketen bir mikrop. Son zamanlarda İspanya'nın yaşadığı olaylar konusunda Türkiye çok açık ve net bir tutum sergilemiştir. Nedir o? Anayasal düzen ve toprak bütünlüğü. Meseleler bu çerçevede çözülmelidir. Bunun dışındaki arayışlar ülkenin birliğine, kardeşliğine, geleceğine zarar verir. Benzer şekilde ülkemizde de bölücü faaliyetler var."

"Asırlardır Türkiye Avrupalıdır"

Kıbrıs sorunu için de 2004 yılında referandum yapıldığını, barış için destek sağladıklarını ancak AB'nin Rum tarafını birliğe üye yaptığını, sorunu, içinden çıkılmaz hale getirdiğini anımsatan Yıldırım, şunları kaydetti:
"Bunların ekonomi ile ne alakası var diyebilirsiniz. Ben sizin hafızalarınızı tazelemek için söylüyorum. Türkiye, Avrupalı mı Asyalı mı tartışmasının hiçbir anlamı yoktur. Asırlardır Türkiye Avrupalıdır. Türkiye'nin jeopolitik olarak özel bir konumu vardır. Avrupa ile Asya arasında yer almış, asırlar boyu medeniyetlerin buluştuğu, çatıştığı bir merkezdedir. Ünlü düşünür İbni Haldun, 'Coğrafya kaderdir' der. Bizim kaderimiz o coğrafyadır, o topraklardır. İspanya ile biz Akdeniz'in iki ucunu tutmuş iki ülkeyiz. İspanya ile iyi anlaşmamızın sebeplerinden biri de Akdeniz kültürünün, Akdeniz ikliminin verdiği ortak özelliktir. Kara Avrupasına göre aramızda böyle bir fark vardır. Bizim amacımız bütün AB ülkeleri, Balkanlar, Ortadoğu ve Orta Asya ile ilişkileri daha da geliştirmektir."

"İspanyol yatırımcılar Türkiye'ye güveniyor"

Yıldırım, İspanya-Türkiye ilişkilerinin her yıl arttığını, iki ülke arasındaki ticaretin geçen yıl 13 milyar dolara ulaştığını söyledi.

İki ülke ticaretinin "kazan-kazan" esasına dayandığını belirten Yıldırım, "İspanyol yatırımcılar Türkiye'ye güveniyor, Türkiye'ye yatırım yapmaya devam ediyor. Bankacılık, alt yapı, bilişim, mühendislik, danışmanlık gibi birçok alanda ciddi yatırım yapan firma var. 600'den fazla firma 10 milyar dolarlık yatırım yapmış durumda. 15 yıl önce bu rakam 3,5 milyar dolardı." diye konuştu.

"60 bin yabancı savaşçıyı sınırlarımızdan geri döndürdük"

Terör ve göçün arkasında yılların yanlışlarının birikimi olduğuna dikkati çeken Yıldırım, şöyle konuştu:
"Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere üzerimize düşen görev, bir yandan bölgesel sorunları halletmek, diğer yandan buralardaki insanların başka yerlere göç etmesinin önüne geçmek. Sorunların kaynağına inerek çözüm üretmemiz lazım. Daha çok güvenlik boyutlu, daha çok silah geliştirerek, daha çok anarşi, terörü tetikleyecek keskin tedbirler alarak bölgesel sorunları çözemeyiz. Avrupa'nın da Türkiye'nin de güvenliğini sağlayamayız. Biz Suriye, Irak bölgesine gitmek isteyen 60 bin yabancı savaşçıyı sınırlarımızdan geri döndürdük. Bunlar Batı ülkelerinden geliyor. Bunu lütfen düşünün. Ne kadar büyük bir tehditle karşı karşıya kaldığımızı düşünün. Bu şekilde 4 bin 500 yabancı savaşçıyı Suriye'den, Irak'tan ülkemize geçerken yakaladık ve cezaevine koyduk."

"Sebebi değiliz ama bedelini ödeyen biziz"

Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:
"İnsanlar niye doğdukları, büyüdükleri yerleri terk etmek için yollara düşüyorlar? Bir bilinmeze, maceraya niye sürükleniyorlar? Daha iyi bir hayat için, daha iyi bir gelecek için. Bu herkesin hakkı. İster İspanya'da, ister Lübnan'da, ister Türkiye'de, isterse Libya'da yaşasın, fark etmez. Bizim yapmamız gereken önce ülkemizde gelişmişlik farklarını asgariye indirmek daha sonra bölgemizde ateşi söndürmek ve o insanların orada kalmasını sağlamak. Düşünebiliyor musunuz bugün dünyada 65 milyon mülteci var. Bunların vatanları yok. Birlemiş Milletler'de 194 ülke var, 20'nci büyük ülke mülteciler ülkesi. Bu sorunlara kulağımızı tıkayamayız. 

Sınırlarımızdaki duvarları, girişleri, çıkışları daha da sıkılaştırarak sorunu çözemeyiz. Bölgede güç gösterisi, rekabet yapmak yerine iş birliği yaparak sorunları çözebiliriz. Suriye'deki sorunun sebebi de biz değiliz, başlatanı da biz değiliz. Ama sonuçlarını yaşayan, bedelini ödeyen biziz. 3,5 milyon mülteciye 8 yıldır kucak açıyoruz. Ekmeğimizi, aşımızı paylaşıyoruz. Onlara sağlık, barınma, eğitim hizmeti veriyoruz. Bütçemizden 30 milyar dolar harcadık. Bunu seve seve yaptık. Çünkü biz 'İnsanı yaşat ki dünya yaşasın.' felsefesini benimseyen bir ülkeyiz. Dolayısıyla dostlarımızdan 'Aferin, iyi yapıyorsunuz.' demelerini bekliyoruz ama bunu da yeterli görmüyoruz. Onların da biraz elini taşın altına koymasını bekliyoruz. 3 milyar avro söz verildi, ikinci 3 milyar avro da verilecek denildi. Üzerinden 3 sene geçmesine rağmen daha 3 milyar avronun 3'te 1'ini alamadık.

"NATO içinde en anlamlı desteği bize İspanya veriyor"

Başbakan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Uluslar arası organizasyonlarda, bölgesel işbirliklerinde İspanya ile aramızda bir görüş farklılığı yok. Hep birbirimizi destekliyoruz. NATO'da iyi bir müttefikiz. NATO içinde en anlamlı desteği bize İspanya veriyor. Hava savunma sistemimize katkı sağlayarak, 2015'ten beri Patriot füzelerini Türkiye'de konuşlandırıyor. Bu bizim için anlamlı bir şey. Bazı dostlarımız sadece konuşuyor. 'Niye tanklarla teröristlerin üzerine gidiyorsunuz? Biz verdik o tankları.' Düşünebiliyor musunuz? Bir süper güç, DEAŞ ile mücadele için Türkiye'nin insanlarını öldüren terör örgütüyle iş birliği yapıyor. Akla ziyan bir şey. Bunu Suriye'de yapıyor. Sorduğunuz zaman 'Bu bir mecburiyet, bu tercih değil.' diyorlar. Nasıl mecburiyet olur? Bir terör örgütüyle bir başka terör örgütü yok edilebilir mi? Onu yok ettiğinizde yeni bir terör örgütü nur topu gibi avucunuzun içinde. Onu yok etmek için başka bir terör örgütü mü üreteceğiz, ihdas edeceğiz? Bir ülkeye bir müttefike bu yakışır mı? Biz bunları anlatıyoruz, anlatmaya da devam edeceğiz. Bizim amacımız bölgede huzur. Huzur, güvenlik, istikrar olmayan yerde hiçbir şey olmaz. Ne yatırım ne üretim ne kalkınma olur."

"Gözlerimizden dökülen damlaların rengi hep aynı"

İspanya ile Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı'nın daeşbaşkanlığını yaptığını, 146 ülkenin buna destek verdiğini hatırlatan Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:
"Biz, bu projenin tekrar küresel barış için canlandırılmasından yanayız. Esasen hepimiz Cenab-ı Allah'ın yarattığı kullarız. Aslında paylaşacak çok şeyimiz var, kavga edecek az nedenimiz var. Sorunun çözümü belli. Tenimizin, gözümüzün, saçımızın rengi farklı olabilir. Ama unutmayalım gözlerimizden dökülen damlaların rengi hep aynıdır. Onun için birbirimizi seveceğiz. Birbirimize empatiyle bakacağız. Olumlu yönleri ön plana çıkaracağız. Bağnazlıktan, radikal düşüncelerden kendimizi uzak tutacağız, dostluğumuzu artıracağız."

Başbakan Yıldırım, Akdeniz'de yaşanan göçmen krizine ilişkin, "İstiyoruz ki Akdeniz, her gün yüzlerce çocuğun, insanın hayatının söndüğü bir deniz olmasın; refahın, barışın, dostluğun denizi olsun. Bunun için İspanya ve Türkiye'ye çok büyük sorumluluk düşüyor."dedi.

"Avrupa'ya karşı hep dürüst olduk" 

Türkiye-AB ilişkilerine yönelik bir soruya cevap verirken de Yıldırım, şöyle dedi:
"Makedonya'yı kim içeri almak istiyor. AB mi? Nasıl alacak? Yunanistan daha Makedonya'nın ismine bile tahammül edemiyor. 'Biz Makedonuz. Ülkemizin adı Makedonya' diyorlar, Yunanistan, 'Yok siz Makedonya değilsiniz' diyor. Nasıl alacak AB? Dürüst olmak lazım. Çifte standardı bırakmak lazım. Biz Avrupa'ya karşı hep dürüst olduk. Biz ödevimizi yaptık. Bundan sonra AB'nin işi. Gelecek vizyonunu belirlemesi lazım. AB, bölgesel, küresel olarak barışı, kardeşliği öngörerek bir büyüme mi yapacak, yoksa sınırlarını dışarıya kapatarak yoluna devam mı edecek?"

Başbakan Yıldırım, Brexit olayının üzerinde AB'nin çok iyi düşünmesi gerektiğini isteyerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bizim AB'den kopmak gibi bir şeyimiz yok, biz NATO üyesiyiz. NATO'nun kurucu üyeleri arasındayız. AB'yi 60 yıldan fazla sırada bekleyen bir ülkeyiz. Bizden sonra gelenler, fersah fersah herkes girdi. Şimdi AB üyeleri arasında Türkiye'nin alt yapısından, ekonomisinden daha kötü durumda ülkeler var. Ama Türkiye'ye ideolojik bir yaklaşım var Avrupa'dan. Dürüst olmamız lazım. Biz sonuna kadar üyelik için kararlığımızı sürdüreceğiz. Bırakan biz olmayız. Rusya ile ilişkilerimizin gelişmiş olması, Avrupa'ya alternatif değil. Bu, Avrupa'nın güvenliği için de lazım. Türkiye-Rusya ilişkileri, Avrupa'nın geleceği için de gerekli. Avrupa, Rusya'yı dışlayamaz. Bunun bilinmesi lazım. İyi ilişkileri hem Avrupa hem Türkiye geliştirmeli. Avrasya coğrafyası bir barış merkez olmalı. Ama şunu da unutmayalım. Fazla naz aşık usandırır."

"Türkiye üzmek AB'nin geleceği açısından çok akıllıca değil"

Yıldırım, "Eski Katalonya Özerk Yönetimi Başkanı Carles Puigdemont, Türkiye'den sığınma talep ederse nasıl bir çalışma yapılır?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Almanya ile işlerinizi bir halledin de sonra bakarız. Biz İspanya'nın zararına olan bir şeyin arkasında olmayız. Dostlarımızın da bize zarar verenlerin arkasında olmalarını istemeyiz. Bu sözüm İspanya'ya değil, bazı Avrupalı dostlarımızadır. Maalesef bölücü terör örgütüne, FETÖ'ye inanamayacağınız kadar alan açıyorlar ve Türkiye'yi üzüyorlar. Türkiye gibi büyük bir müttefiki üzmek, AB'nin geleceği açısından çok akıllıca bir şey değildir. Radikal akımlara çok fazla alan açılması Avrupa için en büyük tehdittir, gelecek tehdididir. Bunun da not edilmesinde fayda var."
OGÜNhaber