Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Lafa geldiği zaman, 'Barış, barış, barış.' Bu nasıl barış? Gel vur burayı ondan sonra 'barış' de. Olmaz olsun böyle barış. Dürüst olalım. Samimi olalım.' dedi.

Olmaz olsun böyle barış

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hilton İstanbul Bomonti Hotel'de düzenlenen Global Girişimcilik Kongresi'nde konuştu. Erdoğan, yaptığı konuşmada, Türkiye'de ve yurt dışında sayısız defa elinde bir çanta ile yola çıkıp 5-10 yıl içinde çok ciddi cirolara ve varlıklara sahip işletmeler kurmuş, ticaret ağları oluşturmuş insanlara rastladıklarını söyledi.

Her biri bir başarı hikayesi olan örneklerin istisna değil, oldukça yaygın olduğunu anlatan Erdoğan, insanların ruhunda zaten var olan bu girişimcilik mayasının, doğru yöntemler ve yönlendirmelerle çok daha büyük başarılara dönüştürülmesi gerektiğini belirtti. Türk milletinin aynı zamanda her işi el yordamıyla yapma, her şeyi sıfırdan inşa etme alışkanlığı olan bir millet olduğunu dile getiren Erdoğan, "Dünyada ve ülkemizde her konuda olduğu gibi girişimcilik hususunda da çok ciddi bir birikim var. Bu birikimi değerlendirmeyi öğrenmek mecburiyetindeyiz. Kongremizin bu bakımdan girişimcilerimiz için bir milat olacağına inanıyorum." dedi.

"Türkiye, 180 milyar dolarlık uluslararası yatırım çekti"

Geçen 15 yılda yaptıkları reformlarla Türkiye'ye demokraside ve ekonomide adeta sınıf atlattıklarına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu sayede Türkiye sadece 2006 yılından 2017 yılına kadar, yaklaşık 180 milyar dolarlık uluslararası yatırım çekmiş bir ülkedir. Bu tabii her şeyden önce bir güvendir. Eğer bu güven olmamış olsa bu 180 milyar dolarlık yatırımı, küresel sermayeyi siz ülkenize çekemezsiniz. Bu başarının 2008 küresel finans krizine, Irak ve Suriye'de yaşanan hadiselere, 2013 yılından bu yana neredeyse kesintisiz bir şekilde maruz kaldığımız saldırılara, 15 Temmuz darbe girişimine rağmen, elde edildiğinin unutulmaması lazım. 

Şayet daha stabil bir gündemle bu dönemi geçirebilmiş olsaydık, inanıyorum ki uluslararası yatırım rakamlarını 2-3'e katlayabilirdik. Yaptığımız yatırımların bir başka önemli yanı var. O da şu; yatırımlar, dünyadaki tüm yatırımlar içerisinde örneklemede ilk 10'a giren yatırımlar var. Bunlardan en önemlisi, bu yıl sonuna doğru açılışını yapacağımız havalimanımız, İstanbul'da dünyanın bir numarası veya iki numarası olacak. İlk açılışı itibarıyla yıllık yolcu potansiyeli buranın 90 milyon olacak. 2. etap 2023'te orası bitecek. O bittiği zaman bu 150 milyon, hatta hatta 250 milyona kadar bir yolcu kapasitesine yıllık olarak ulaşabilecek. Herhalde dünyada bu şekilde bizim havalimanımızla birlikte 3 tane var. Peki bunu biz mi yaptık? Hayır. Biz ufuk açtık ama girişimcilik ruhunu verdiğimiz, girişimciliğini teşvik ettiğimiz, onlara adımı attırdığımız 5 tane girişimcimizi bir araya getirmek suretiyle onlar yaptı."

Göreve geldiklerinde devlet olarak tüccarlık yapmayacaklarını, artık ticaretin içinde olmayacaklarını söylediklerini, bu alanı girişimcilere bırakacaklarını, onlar vasıtasıyla büyümeyi sürdüreceklerini söylediklerini anlatan Erdoğan, inanmayanlara rağmen bunu başardıklarını kaydetti.

"Yüzde 7,4 büyüme oranıyla Türkiye G20'de birinci"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl elde edilen yüzde 7,4 büyüme oranıyla Türkiye'nin G20'de birinci, OECD ülkeleri arasında ikinci sırada yer aldığına işaret ederek, şöyle devam etti:
"Türkiye geçmişte G20 ülkeleri arasında yer alan bir ülke değildi. Ama şimdi biz G20 ülkeleri arasında yer alıyoruz. AB ortalamasının yüzde 2,4 olduğu dikkate alındığında Türkiye'nin büyüme başarısı daha da iyi anlaşılacaktır. 2003-2017 yılları arasında da yüzde 5,8 büyüme oranını elde ettik. Bu yıl kamu ve özel sektör yatırımlarının tutarı, tarihimizde ilk defa 1 trilyon lirayı aşacak. Bu da 2002 yılına göre yaklaşık 4 katlık bir artışı ifade ediyor. Milli gelirimizde 4 kata yakın bir artışla, 236 milyar dolardan 860 milyar dolara çıktı. Bu, nereden nereye geldiğimizi göstermesi bakımından çok önemli.

Bugün Türkiye, gayri safi milli hasıla bakımından dünyanın 17'inci, bunu bir de satın alma paritesine göre değerlendirirsek 13'üncü sırada yer alan büyük bir ekonomi. Burada güven var, istikrar var. Eğer bu istikrar, bu güven olmamış olsa küresel sermayenin de Türkiye'ye girmesi mümkün değil. Kendi girişimcilerimizin de bu alanlarda adım atması mümkün değil. Şimdi küresel sermaye de buraya giriyor, kendi girişimcimiz de rahatlıkla adımlarını atabiliyor." 

Bunun bir başka önemli gelişmeyi de sağladığını dile getiren Erdoğan, "Kendi girişimcimiz, üçüncü dünya ülkelerinde onlar da kendilerine ayrıca piyasa bulabilme, pazar bulabilme imkanı yakaladılar. Çünkü güçlüydüler. Karşı tarafa güven veriyordu, karşı taraf da onlara inanıyordu." diye konuştu.

Erdoğan, ihracatın 36 milyar dolardan 160 milyar dolara, istihdamın da 19,6 milyon kişiden 28,3 milyon kişiye yükseldiğini söyledi.

"Turist sayısında 36 milyon yakalanabilir"

Erdoğan, bu yıl turizm alanındaki beklentilerinin yüksek olduğunu, turist sayısında 36 milyonun yakalanabileceğini söyledi. Şu anda özellikle ciddi manada başka işaretlerin de geldiğini, 40 milyonu bulabileceğinin belirtildiğini anlatan Erdoğan, şimdilik 36 milyona kilitlendiklerini ifade etti. Döviz rezervlerinin 17,5 milyar dolardan bir ara 130 milyar dolara kadar çıktığını ancak son dönemde bu rakamın 110 milyar dolar seviyesine, özellikle darbe girişimi ertesinde indiğini belirten Erdoğan, "Bunu tekrar çıkarmaya muktediriz, o gücümüz var." dedi.

Türkiye'yi büyütürken, kamu mali disiplinini de elden bırakmadıklarını anlatan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Kamu borç stokumuzun milli gelire oranını, yüzde 60 seviyesinden yüzde 8,5'a kadar indirdik. Fakat biz bunlarla yetinebilecek bir ülke değiliz. Çünkü ülkemizin potansiyeli büyüktür. Ciddi bir genç nüfusumuz var ve bu genç nüfusumuz dinamiktir. İyi yetişmiş bir genç nüfusa sahibiz. Bu genç nüfusu sürekli söylüyorum, aramızdaki gençlerden birileri de diğer gençleri kıskanmasın, bütün ailelere en az üç çocuk istiyorum diyorum ülkem için. Niye? Çünkü genç, dinamik bir nüfusa ihtiyacımız var. Eğer genç dinamik, nüfusa sahip olmazsak, bak dünya yaşlanıyor. Yarın biz de yaşlanacağız. Yaşlı bir nüfusla bir yere varmak mümkün değil. Ekonominin temel taşı, insandır. "

"Genç nüfusa Türkiye'nin ihtiyacı var"

Ekonomi derslerinde "İnsan, emek, sermaye, yatırım" konusunun ele alındığına değinen Erdoğan, "Tamam da bu anlattıklarınızın hepsi birbiriyle çelişkili. Çünkü bunların temelinde ne yatıyor? İnsan yatıyor. İnsan varsa emek var. İnsan varsa sermaye var. İnsan varsa yatırım var. İnsan yoksa bunların hiçbiri yok. Diğerleri insanın türevi. İnsanın türevi olduğuna göre, yatırımı nereye yapmamız lazım? Öncelikle insana yapmamız lazım. Öyleyse diyorum ki genç nüfusa Türkiye'nin ihtiyacı var." dedi.

Uluslararası camiaya da buradan mesajını verdiğini belirten Erdoğan, "İnsandan çekinmeyelim. Bütün bu girişimciliğin ruhunda ne var? İnsan var. Öyleyse girişimci insanlara ihtiyacımız var. Bu girişimci insanları el ele verip, yetiştirmek zorundayız." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin sadece Asya ile Avrupa'nın geçiş noktası olmadığını vurgulayan Erdoğan, aynı zamanda ticaretten sanayiye, eğitimden sağlığa, turizmden tarıma kadar çok geniş bir alanda milyarlarca nüfusu ve çok geniş bir coğrafyaya hitap eden stratejik bir bölgesel merkez olduğunu söyledi.

Hedeflerinin, bu konumu en iyi şekilde değerlendirerek, Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirmek olduğunu anlatan Erdoğan, bunun için daha çok yatırım yaparak, daha çok üreterek, daha çok ihraç ederek, daha çok istihdam oluşturarak yola devam etme kararında olduklarını kaydetti.

"Büyük hedefler, büyük reformlar gerektirir"

Büyük hedeflerin, büyük reformlar gerektirdiğinin farkında olduklarını belirten Erdoğan, bunun için girişimcilere, yatırımcılara çok önemli destekler, teşvikler sağladıklarını anlattı.

Son bir kaç hafta içinde, önce yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili ardından da stratejik yatırımların teşvikiyle ilgili çok önemli iki adım attıklarını belirten Erdoğan, "Proje bazlı teşvik uygulaması kapsamında, ilk etapta toplam yatırım tutarı, 135 milyar lirayı bulan 23 projeye teşvik belgelerini bizzat verdik. Bu yatırımlar ihracatımıza 6 milyar 318 milyon dolarlık katkı sağlarken, ithalatımızın da 12 milyar 312 milyon dolar azalmasını temin edecek, aynı zamanda 34 bin doğrudan 134 bin de dolaylı istihdam ortaya çıkaracaktır."

"Siyasetin ve ticaretin odak noktaları değişti"

Erdoğan, vergi muafiyetlerinden arsa hibesine kadar geniş bir yelpazeye yayılan bu teşviklerin iş dünyasına ve girişimcilere hayırlı olmasını diledi. Yatırım ortamının iyileştirilmesi konusundaki düzenlemelerle de şirket kuruluşundan banka ipoteklerine kadar pek çok alanda yatırımcılara yeni kolaylıklar sağladıklarını ifade eden Erdoğan, bu çalışmanın devamının da olduğunu, tamamlandığında süratle uygulamaya geçirileceğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada hem siyasetin hem de ticaretin odak noktalarının değiştiğini, geçmişte küresel politikalar, küresel şirketler ve küresel üretimin ön planda olduğunu, ancak dünyanın tek bir merkezden tek bir yaklaşımla yönetilemeyecek kadar büyük olduğunun yavaş yavaş anlaşılmaya başladığını kaydetti. Bugün artık giderek belirginleşen bir şekilde bölgesel ve yerel odaklı yaklaşımlarla hareket edildiğini dile getiren Erdoğan, eski sistemin ekonomiyle siyasetin birbiriyle çok fazla karıştırılması olduğunu, ekonomide elde edilen gücün siyasi müdahalelere kadar varan sıkıntılara yol açmasının devletleri ve toplumları çeşitli tedbirler almaya ittiğini anlattı.

"IMF'nin ruhunda vesayetçilik var"

Türkiye'de de bu sıkıntıların yaşandığını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ekonomimizi düzeltmek için IMF ile yaptığımız anlaşmaların adeta ülkemizin siyasi olarak vesayet altına alınması noktasına gittiğini gördük. Davos'ta bir toplantı yapıyoruz. O dönemin IMF başkanıyla bir görüşme yapıyoruz. Kendilerine o zaman 23,5 milyar dolar borcumuz var. Ben hafıza kaydını öyle bir kenara itip konuşmam. Hafızamda ne varsa açık ve net konuşurum. Burada uluslararası camianın temsilcileri olduğuna göre açık konuşayım. Belki sizler başı şeyleri yaşamıyorsunuz, yaşamadınız. Ama ben yaşıyorum. Onlar bizim ekonomimizle ilgili masaya oturup bunları konuşmuyor. Siyaseten de bizi idare etmek istiyorlar. 

Dedim ki bakın, 'Siz Türkiye'ye belli bir borç verdiniz. Teşekkür ederim. Taksitleri alıyor musunuz? Alıyorsunuz. Zaman zaman hesapları gelip kontrol ediyor musunuz? Ediyorsunuz. Bunlar sizin doğal hakkınızdır. Ama siyaseten de idare etmek istersen bu ülkenin başbakanı benim, kusura bakma ona karışamazsınız.' Şimdi IMF'nin ruhunda vesayetçilik var. Dünyanın zavallı o garip ülkelerinin birçoğu bunların bu vesayetçilik anlayışından bugüne kadar kurtulamadıkları için onları inim inim inletiyorlar. Biz size taksitimizi öderiz, ama siyasete asla karışamazsınız."

"Devletleri kur baskısından kurtarmamız lazım"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2013'teki 23,5 milyar dolar borcun IMF'ye ödendiğini belirterek, sonrasında da onların Türkiye'den 5 milyar avro bizden borç istediklerini, kendisinin de paranın verilmesini söylediğini, ancak onların "Türkler bu parayı verecekler" diye şaşırarak bu borcu almaktan vazgeçtiklerini söyledi. Şu anda Türkiye'nin IMF'ye bir kuruş borcu olmadığını dile getiren Erdoğan, "Borcumuzu ödedik, anlaşmayı sonlandırdık. Bunu niye söylüyorum? Girişimci ruhu olan devletler topluluğunun bu dünyada kendi kurduğu kurumları da çok iyi dizayn etmesi lazım. IMF'yi kuran kim? Bu devletler. Mesela G20 toplantısında bir teklifim oldu. 'Niye bu borçlandırmaları dolarla yapıyorsunuz. Gelin buraya başka bir para birimini kullanalım.' Ben diyorum ki bu borçlandırmalar altınla olsun. Çünkü altının bu noktadaki ayarı hiçbir şeye benzemez. 

Biz dolarla sürekli olarak dünya bir kur baskısı altında kalıyor. Devletleri ve milletleri bizim bu kur baskısından kurtarmamız lazım. Altın tarih boyunca hiçbir zaman bir baskı unsuru olmamıştır. Dolayısıyla da altınla bu adım atılsın. Bazı emperyal ülkeler Afrika'nın o topraklarındaki altınları, elmasları, gittiler oralardan topladılar. Oralara bir faydası oldu mu? Olmadı. İşte girişimci ruhunu insanlık için kullanan siz değerli dostlara da bunu özellikle hatırlatmak istiyorum. Buradaki dayanışmamız da çok önemli." şeklinde konuştu.

"Niye sadece kimyasal silahı değerlendiriyorsunuz"

Doğu Avrupa'dan Kuzey Afrika'ya kadar geniş bir alanda küresel planlamalarla siyasal değişimlere özellikle gidilmesinin bu art niyetler sebebiyle başarısız olduğunu ifade eden Erdoğan, bunun bedelini de dökülen kanlar, çekilen acılar ve yıkılan şehirler olarak o ülkenin insanlarının ödediğini kaydetti.

Erdoğan, şu anda Suriye'de yaşananlara değinerek, şöyle devam etti:
"Suriye'de yaşananları neyle izah edeceğiz. Suriye'de 7 yıldır bir süreç var. Bu 7 yıllık süreç içerisinde bu emperyal güçler acaba Suriye'den ne kadar insanı kendi ülkelerine çekip aldılar. Almadılar. Ama Türkiye 3,5 milyon insanı şu anda kendi ülkesinde barındırıyor, onlara misafirperverliğini gösteriyor. Peki onlar ne yaptı? Onlar geldiler, 'Kimyasal silah' dediler, vurdular. O çocuklar bize geliyor. O çocukların ne halde olduğunu ben görüyorum. Ama diğerleri bunu görmüyor. Tutturdukları tek şey var. Kimyasal silah kullanıldığı için vurduk. Ben de diyorum ki, 'Niye sadece kimyasal silahı değerlendiriyorsunuz, konvansiyonel silahı niye değerlendirmiyorsunuz'. Kimyasal silahla bir kişi öldüyse konvansiyonel ile 10 öldü. Bire on. Dolayısıyla konvansiyonel silahlarla ölenleri bir kenara koy, sadece kimyasal silahlarla öldürülenlere bak. Böyle adalet olur mu?"

Erdoğan, bu konuyu uluslararası toplantılarla birçok kez gündeme getirdikleri halde, kimsenin umurunda olmadığını belirterek, "Diğeri basit çünkü. Biz diyoruz ki gelin bu dünyada yeni bir barışın temelini atalım ve böyle rastgele bu ülkelere bombaları yağdırmayalım. Varil bombalarını yağdırmayalım. Bunun bedelini şöyle bir çıkarttığınız zaman, bu kadar büyük rakamların kullanıldığı öbür tarafta sefaletin, maalesef aşırı derece yüzdüğü bir dünya bizim için reva mıdır? Ama lafa geldiği zaman barış, barış. Nasıl barış? Gel vur burayı, ondan sonra barış de. Olmaz olsun böyle barış. Dürüst olalım, samimi olalım." diye konuştu.

Şu anda 31 milyar dolar Türkiye'deki mülteciler için harcama yaptıklarını dile getiren Erdoğan, Avrupa Birliği'nin verdiği 3 artı 3 milyar avro sözü olduğunu anımsattı.

Erdoğan, "Bizim hesaplara derken milli bütçemize girmiyor. Ya UNESCO vasıtasıyla Kızılay'a, AFAD'a geliyor. Şu ana kadar gelen rakam 1.850 milyar avro. Diyorlar ki bir o kadar da şu anda geliyor. Gelen bir şey yok. Ben gelene bakarım. Bütün bunlara rağmen gelse de gelmese de biz o mültecileri evimizde özellikle misafir etmeye devam edeceğiz. Birçok tekliflerimiz oldu. Gelen, bizim sınırımızda olabilir, Suriye tarafında olabilir, buralarda onlara yeni şehirler kuralım. Güvenli bölgeler oluşturalım.' Ama bunlara da hiçbir zaman olumlu yaklaşmadılar. " şeklinde konuştu.

Bu insanların çadır kentlerde, konteynır kentlerde kalmaması için, oralarda kurulacak yeni şehirlerde iskan edilmesine yanaşmadıklarını vurgulayan Erdoğan, "Ama bombaya gelince bombalar yağıyor. Bunun maliyeti ne? Bunun maliyetinin hesabını girişimci ruhuna sahip olan siz değerli dostlarım şöyle biraz düşünürseniz çıkartırsınız. Milyarlarca dolar bunda kullanılıyor. Sayın Trump da ifade etti. Trilyonlar konuştu. Baba Bush değil, oğul Bush. Göreve geldiğimde Amerika'nın başında oğul. İlk Irak'a onunla vurdular. Daha sonra Obama aynı şekilde devam. Birçok şeyleri yine konuştuk." dedi.

Erdoğan, artık bu noktada deneyimli olduklarını belirterek, bu iş bittikten sonra bunları kaleme alacaklarını, tecrübe edilmiş olarak ortaya koyacaklarını söyledi.

"Kimse bize sus diyemez"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa'nın mülteci göçü karşısında yaşadığı panik ve aldığı insanlık dışı önlemlerin unutulamayacağını belirterek, Suriye ile 911 kilometre sınır bulunduğunu anımsattı.

Erdoğan, şöyle konuştu:
"Kimse bize sus diyemez. Peki 12 bin kilometre mesafeden buraya niye gelinir. Öbür taraftan bakıyorsunuz, Avrupa'dan buraya vurmak için niye gelinir bunların hepsi düşündürücü. Kimseyi zalimlerin insafına veya denizlerde boğulmaya terk etmeden herkese kapımız ve soframızı açtık. Ülkemize verilen sözlerin tutulmamasına rağmen bu insani tutumumuzdan asla taviz vermedik. Bununla kalmadık ülkemize gelen mültecilerin sebebi olan, aynı zamanda Suriye topraklarından ülkemize yönelen tehditlerin kaynağı durumundaki terör örgütlerinin üzerine de kararlılıkla gittik. Burada bir kez daha ifade ediyorum. Türkiye'nin kimsenin toprağında gözü yoktur. Yaptığımız operasyonların iki amacı vardır. Birincisi; ülkemize yönelik tehditleri ortadan kaldırmaktır. İkincisi; hayatlarını ülkemizde sürdüren mülteciler için Suriye'de güvenli, huzurlu ve yaşanabilir bir bölge oluşturmaktır. Nitekim güvenli hale getirdiğimiz Suriye topraklarına yüz binlerce mülteci geri dönmüştür. Fırat Kalkanı harekatında Cerablus, Bab, Rai'ye 160 bin mülteci geri döndü. Şimdi Afrin'de de en az onun kadar dönecek. Bunu görüyoruz. Suriye'de sadece ve sadece Türkiye'nin Türkiye'nin kontrolündeki yerlere böyle bir dönüş şu anda yaşanmaktadır. Rejimin ve terör örgütlerinin baskıları, zulümleri ve cinayetleri devam ettiği müddetçe Türkiye'nin normalleşmesi mümkün değildir. Biz hem kendimizin hem Suriye halkının, hem de Avrupa başta olmak üzere tüm dünyanın güvenliği için bölgedeki barış operasyonlarını sürdüreceğiz. " 

Savunma sanayisindeki gelişmeler

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin savunma sanayiinde arttığı ciddi adımları hatırlatarak bu adımları sürdüreceklerini vurguladı. 

Erdoğan, şöyle devam etti:
"Silahlı İnsansız Hava Aracı istedik, İnsansız Hava Aracı istedik, bize Batı hep şunu söyledi; 'Kongre'den izin çıkmıyor' ama istediğiniz yere istediğiniz izni çıkarıyorsunuz. Türkiye'ye gelince çıkmıyor. Bu tür komşular bizi mülk sahibi yaptı, ev sahibi yaptı. Şimdi bunları biz üretir hale geldik. İyi oldu. Diğerleri de üretilecek. İnanıyorum ki Ali Sabacı artık Pegasus'unu gidip de yurt dışından almayacak. Artık onları biz burada üretir hale geleceğiz."

Sabancı'ya seslenen Erdoğan, "Ali Bey, mesele bu. Bunun adımını da atmamız lazım. Girişimci diyoruz ya, bunu yapmamız lazım. Çünkü girişimcilik ruhu sıradan bir olay değil." dedi. 

Yerli otomobil konusunda 5 girişimcinin adım attığını hatırlatan Erdoğan, "5 girişimcimizle yüzde 100 yerli otomobilimizi kendimiz üreteceğiz ama uçağımızı da üreteceğiz. Bunlar idealler, büyük hayallerle gerçekleşir. Bunu da gerçekleştireceğiz." ifadelerini kullandı. 

Devam edecek olan iki günlük çalışmanın tüm girişimcilik dünyası için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, yabancı misafirlere İstanbul'u gezmelerini de tavsiye etti. 

Konuşmaların ardından kongre organizatörleri Erdoğan’a iki özel yapım tesbih hediye etti.
OGÜNhaber