HÜDAPAR Diyarbakır İl Başkanı Şehmuz Tanrıkulu, 28 Şubat süreci ve Diyarbakır'da son yıllarda yaygınlaşan uyuşturucu, alkol tüketimi ve fuhuş olaylarını ele aldı.

HÜDAPAR uyuşturucu alkol tüketimi ve fuhuş olaylarını ele aldı

OGÜNhaber/Diyarbakır / Mehmet Yasin ASLAN -Tanrıkulu, 'AK Parti hükumeti maalesef bu konularda sınıfta kaldı.' dedi. Çocuk istismarlarının artmasını da medyada ki program ve dizilere bağladı.

"İş çevrelerinin destek verdiği ve tabiri caiz ise bu kesimleri itibarsızlaştırdığı bir dönemdi. Dolayısıyla Türkiye’nin tarihine baktığımızda darbeler bayağı var. Yani hemen hemen 10 yılda bir darbe var. Fakat 28 Şubat bunlardan biraz daha farklı. Halkın iradesi ile seçilmiş meşru bir hükümeti devirmeye yönelik tehditlerin açıkça yapıldığı, askeriye, medya, yargı mensuplarının açık bir şekilde tehdit ettiği ve bununla birlikte yüz binlerce kişinin mağdur edildiği, on binlerce kişinin sırf baş örtüsü yüzünden okuldan atıldığı, batı çalışma grubu adı altında insanların fişlendiği, dindar kesimlerin fişlendiği hatta kuruyemişçilerin ve seyyar satıcıların bile fişlendiği, karanlıklı yıllar diyebiliriz. Gerçekten İslami kesimlere ve dindar insanlara bir haksızlık ve vurgun yapıldı. Vakalarda diyebiliriz ki 28 Şubattan dolayı mağdur olan insanlar hala var. Gerek işten atılanlar olsun gerek cezaevlerine atılan insanlar veya benzeri durumlardan mağdur olan insanlar var. 

Dolayısıyla 28 Şubat açık bir şekilde bir darbeydi ve bu gün her ne kadar bazı askerler yargılanıyorsa bile bu yargılamalar eksik. Askerlerin yanında onlara açık bir şekilde psikolojik bir destek veren iş adamlarının, iş sendikalarının, medyanın ve brifing alıp ayakta alkışlayan yargının da o dönemde 28 şubat post-modern askeri darbeye destek veren, hepsinin yargı önüne çıkarılması gerekir. Yani şu an da sadece askerlerin yargılanması eksiktir. Yani bir bütün olarak ele alınması lazım. 15 Temmuz emperyalist işbirlikçi darbe zamanında da biz söyledik. Nasıl ki onlara destek veren iş adamları ayağı, medya ayağı ve sadece siyasi ayağına dokunulmamışsa bu eksikse ama 28 Şubatın hemen hemen asker dışında hiç bir ayağına dokunulmadı. Dolayısıyla bunların da yargı önüne çıkarılması lazım ve en önemlisi de bu süreç içerisinde mağdur edilmiş olan insanların en azından mağduriyetlerinin giderilmesi lazım. Cezaevlerine atılanlar varsa tekrar yargılanması ve önünün açılması lazım, memur olup da işten atılanlar varsa onların özlük haklarının teslim edilmesi ve işe alınması lazım. Okullardan uzaklaştırılanlar varsa tekrar o imkanların onlara verilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Bölgemizde; Türkiye’nin ortalaması üzerinde işsizlik oranları mevcut. Hem uyuşturucu kullanımı hem alkol tüketim, ve fuhuş gibi inancımıza tamamen aykırı ve ahlaki değerlerimizi dejenere eden bir durumla karşı karşıyayız. Bunun sebeplerini iyi bir şekilde analiz etmemiz gerekiyor. Hatırlarsanız çözüm sürecinde hükümetin Pkk ile HDP anlaşması ve oturmasıyla birlikte 2013 yılında yine Deaş denilen bir çete kuruldu. Bu çete tamamen uyuşturucu satıcılarını kendi hakimiyeti altına alarak ve bunun reklamını da o dönemler yapıyordu. Tırnak içerisinde sözde fuhuş yapanlara yönelik operasyon yaptıklarını iddia ediyordu. Ama bu süreç içerisinde bunların etkisi kırıldı. 

Çukur ve barikat siyaseti ile birlikte bu etki kırıldı fakat uyuşturucu kullanımı ve satılmasının bu dönemde artması dikkat çekici. Dolayısıyla bir ülkede bir bölge de bir şehir de uyuşturucu satılıyorsa bunun devlet içerisinde mutlaka almış olduğu bir destek var. Bu yüzden biz daha önce yapmış olduğumuz açıklamalarda hükümete de bu konular da tavsiyelerde bulunduk. Sadece uyuşturucu kullanımının önüne geçmek değil satımının da önüne geçmek gerekir.  

Aynı zamanda bunlara destek veren belki devlet içerisinde bazı kişilerinde olduğunu göz önünde olduğunu bulundurarak bunların tespit edilmesi lazım. Şimdi uyuşturucu, içki tüketimi, evlilik yaşının yükselmesi, boşanma oranının artması sadece Diyarbakır olarak değil ülke olarak büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu görmemiz lazım. Dolayısıyla bu gün Avrupa’nın genç bir neslinin olmadığını çocuk sahibi insanların olmadığını, çocuk yapmak istemediklerini, evlilik dışı ilişkilerin revaçta olduğu bir dönem de o hastalığın ülkemize gelmesi ve Türkiye’nin batısından doğuya doğru gelmesi ülkemiz açısından büyük bir tehlike arz etmektedir. Bu yüzden kalıcı çözümlerin, tedbirlerin alınması lazım. 

Bunun başında da eğitim gelmektedir. Eğitim de ilk okuldan itibaren başlar. Dolayısıyla milli eğitim, sağlık bakanı, emniyet, güvenlik vesaire bir araya gelerek bu tehlikeyi nasıl düşürebiliriz, çocuklarımızı nasıl muhafaza edebiliriz diye ortak bir eylem planı hazırlamaları gerekiyor. Yani eğitimde bu ahlaki değerler öğretilirse inancımızın değerleri çocuklara öğretilirse çocuk büyünce yolsuzluk yapmayacaktır, rüşvet almayacaktır haram bir şey yemeyecektir, fuhuş yapmayacaktır, hırsızlık yapmayacaktır, uyuşturucu gibi kötü şeyler kullanmayacaktır. Dolayısıyla eğitimde önemli bir husus şu ve diğeri ise ; güvenliktir. Eğer bu gün uyuşturucu kullanımı ilkokul seviyesine kadar düşmüşse ve okul önlerinde de açık bir şekilde bu yapılıyorsa yani hükümetin güvenlik güçlerinin ciddi olarak bu konunun üzerinde durması lazım. Toplumu her taraftan saran bu tehlike Allah muhafaza toplumun her kesimini etkileyecek ve daha büyük bir yara halini alacaktır. Bu yüzden bunlara yönelik gençlik kollarımızın da gençlerimizi bilinçlendirmeye yönelik yapmış olduğu açıklamalar var. Ama dediğim gibi alkol ve uyuşturucu tüketimi 15-16 yıllık AKP hükümetinin bu sürede sınıfta kaldığı hususlar. 

Cumhurbaşkanlığı fuhuş konusunda pişmanlığını dile getirdi de daha önce biliyorsunuz birçok konuda pişman olduğunu ve aldatıldığını vesaire dile getirdi. Biz o zamanlar da buna itiraz ettik. Halkı %99 Müslüman olan bir ülkede siz zinayı suç olmaktan çıkarırsanız kağıt üzerinde bile olsa bunu kaldırırsanız, bizim ailemizin temeline dinamit koyarsınız. Hükümet zina yasasını tekrar kanunlaştırırsa arkasında dururuz, destekleriz." dedi.
OGÜNhaber