MHP lideri Devlet Bahçeli, 'Gezi olayları esnasında polisin göstericilere meşru ve hukuki müdahalesinden rahatsız olan Fransa, bugünlerde Türkiye’ye ne söylemişse yemiş yutmuş, orantısız tepkiye tevessül etmiştir. Bir ara OHAL yönetimiyle ilgili ülkemize ayar ve akıl vermeye kalkışan Fransa’nın bizatihi OHAL ilanını tartışmaya başlaması da çok manidardır' dedi.
Partisinin Meclis Grup Toplantısında G-20 Zirvesine değinen Bahçeli, “-Adil ve Sürdürülebilir Gelecek- temasıyla toplanan G-20 Zirvesi’ne Türkiye haklı ve meşru duruşuyla damga vurmuş, bilhassa Sayın Cumhurbaşkanı’nın 1 Aralık’ta düzenlemiş olduğu basın toplantısındaki sözleri gerçekten de etkili ve isabetli olmuştur. Türkiye, G-20 Zirvesi’nde hakkın ve haklının sözcüsü mertebesine çıkarak tüm dikkatleri üzerine çekmiştir. Sayın Erdoğan’ın, hak ve adaleti gözetmeyen bir sistemin ilanihaye devam etmeyeceğine vurgu yapması, terör örgütlerinin arkasında duran müttefiklerimizin gözlerinin içine baka baka eleştirilerini dile getirmesi çok değerli, çok önemlidir. Biz bu düşüncelere aynen ve eksiksiz iştirak ediyoruz. Fırat’ın doğusunu bölücü terör örgütünün zulmünden kurtarma iradesinin G-20 Zirvesi’nde gündeme taşınması, Kaşıkçı cinayetinde parmak izi bulunan faillerin maskelerinin indirilmesi takdir edilecek bir duruştur. 31 maddeden oluşan G-20 Sonuç Bildirgesi’nde özetle; Uluslararası düzenin kurallara bağlı olarak sürdürülmesi, ABD’nin itirazlarına rağmen Paris İklim Antlaşması’nın aynen uygulanması, Dünya Ticaret Örgütü’nün reforme edilmesi yer almış, daha da mühimi terörün her türlüsü güçlü şekilde kınanarak 7-8 Temmuz 2017’de yapılan Hamburg G-20 Zirvesi’ne hakim olan terörle mücadele kararlılığının arkasında durulmuştur. Peki, G-20 Zirvesi’ne katılan ülkelerden bazılarının teröre verdiği destek nasıl izah edilecektir? Malum ve sabıkalı ülkeler hem teröre karşı çıkıp hem de terörle içiçe olmayı nasıl açıklayacaklar, bunu kendi halklarına, insanlık vicdanına nasıl anlatacaklardır” ifadelerini kullandı.
ABD’YE VE SUUDİ ARABİSTAN YÖNETİMLERİNE SERT ELEŞTİRİ
ABD’nin Türkiye sınırına güvenlik noktaları kurma girişimini sert sözlerle eleştiren ve bunun Türkiye’nin güvenliği için olduğunu açıklayan Amerikan yönetiminin yalan söylediğini belirten Devlet Bahçeli, ”Türkiye sınırının hemen dibinde, Suriye’nin kuzeydoğusunda ABD’nin gözlem noktaları kurmak için harekete geçmesi tam bir rezalettir. ABD kimi kimden korumakta, neyi gözlemlemek için hazırlık yapmaktadır? Müttefik olduğumuz ülkenin PYD-YPG lehine gözcülük yapması, PKK/YPG’yi alenen muhafaza altına alması ne hukukla, ne adaletle, ne de ittifak onuruyla bağdaşmaktadır. ABD Savunma Bakanı, gözlem noktalarını ülkemizin terör tehdidinden kaynaklanan meşru kaygılarına cevap vermek maksadıyla kurduklarını açıklamıştır. Şu yalana bakar mısınız, ülkemize doğru uzanan herhangi bir tehdit gördükleri takdirde uyarmak istiyorlarmış. IŞİD karşıtı koalisyonun ABD’li sözcüsü de, gözlem noktalarının Suriye’den kaçıp Türkiye’ye girmeye çalışacak IŞİD militanlarını durdurmak amacına hizmet olduğunu ifade etmiştir. Bu açıklamalara yüzeysel ve üstünkörü baktığımızda ABD’nin Türkiye’yi korumaya çalıştığı izlenimi karşımıza çıkacaktır. Kimden, PKK/YPG’den, başka, IŞİD’ten. Büyük Türk milletini korumaya alacak, bilinsin ki henüz doğmamıştır. Türkiye hiç kimsenin himayesine, hiç kimsenin gözetim ve koruyuculuğuna ihtiyaç duymayacak kudret ve kuvvete haiz bir devlettir. ABD PKK/YPG’nin gözcüsü olmanın ayıbını asılsız ve fuzuli bahanelerle örtmeye çalışmasın, çünkü her şey ortadadır. Saklayacak, gizleyecek bir şey de yoktur; nitekim gözlem noktaları kurulmasının amacı, Fırat’ın doğusuna kilitlenmiş Türkiye’yi teröristlerin nam ve hesabına izlemek, perdelemek ve gerekirse de karşı tedbir geliştirmektir. Bunun adı terör ajanlığıdır, terörist seviciliktir. ABD, PKK/YPG’nin dümen suyuna çoktan girmiştir. Ancak hevesler beyhude, çabalar boşunadır. Fırat’ın doğusu temizlenesiye kadar, hainler ya inlerinde teslim alınıp ya da sığınaklarında imha edilesiye kadar mücadeleden taviz yoktur, tavsama yoktur, tehir yoktur, geri adım ise haramdır. Ok yaydan çıkmış, mızrak çuvalı delip geçmiştir. Gözlem noktalarından Türkiye’yi izleyen ABD derin bir çukurdadır. YPG’li teröristler ABD’li askerlerle nöbetleşe gözcülük yapsalar da, bu milletin ayranı bir kabarırsa, bu devletin sabrı bir taşarsa, alimallah herkes kaçacak delik, canını kurtaracak yer arayacaktır. Bir başka düşündürücü husus ise gözlem noktalarını finanse edecek ülkenin Suudi Arabistan olduğuyla ilgili yürek burkan ve bu kadarı da fazla dedirten iddialardır. Suriye’nin kuzey ve doğu sınırlarında teröristlerden oluşturulacak sözde sınır muhafızlarının parasal, eğitim, silah ve lojistik ihtiyaçlarının karşılanması konusunda da Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve bazı körfez ülkelerinin ABD’yle ortak hareket edeceği söylenmektedir. İddialar doğru ise, Kaşıkçı cinayetinin altından kalkamayan Suudi Arabistan yönetimi, Türkiye husumetini gizleyemeyen Birleşik Arap Emirlikleri ABD’ye olan diyet borçlarını anlaşılan bu şekilde ödeyeceklerdir. Emperyalizmin tutsağı olmuş bu ülkelerin neresi İslam, nereleri doğrudur? Türk milletine tuzak kuran, günahla kol kola giren, batıla mihmandarlık yapan iradesiz ve icazetli yönetimler, biliniz ki, İslam’ın sırtına saplanmış zehirli hançerden başka bir şey değildir. Suudi Arabistan Allah’tan korkuyor, kuldan utanıyorsa önce işlediği vahşi cinayetin hesabını versin, bedelini ödesin. Türk ve Türkiye düşmanlarına omuz vermek, teröristlere destek sağlamak imanın, İslam’ın neresine sığacaktır? Kudüs’ün karışmasından sonra, Kabe’nin de karışması ve kaosa girmesi mi isteniyor? Yoksa Türk-Arap cepheleşmesi tırmandırılarak yeni bir sıcak çatışma mı planlanıyor? Emperyalizm yeni bir komplo peşindedir. Taşeronlar bellidir, boyunlarına esaret tasması geçenler karşımızdadır. Hadimu’l Harameyn eş-şerifeyn olmak iman işidir, yürek işidir, gönül işidir, ancak hak edenlerin, haysiyetle benimseyenlerin taşıyacakları bir unvandır. İslam’a kara çalan günahkârlara teslimiyet, Müslümanlara ölüm ve felaket yağdıran utanmazlara hizmetkarlık hiçbir şekilde namuslu bir hal değildir. Kılıç dansıyla belki bugünler kurtarılmış olabilir. Petro dolarlarla, milyar dolarlık silah alımlarıyla küresel güçlerin baskısı belki geçici olarak ertelenmiş de sayılabilir. Ancak bunların hiçbiri muhatabına onur sağlamaz, itibar getirmez, haklılık kazandırmaz, şeref katmaz, katmayacaktır. Gerek Suudi Arabistan’ın gerekse de Birleşik Arap Emirlikleri’nin 15 Temmuz ihanetine nasıl baktıkları, hangi gizli kapaklı ilişkilerin içinde sürüklendikleri artık sır değildir. Şimdi de Türk düşmanlığıyla ve ABD’nin gözüne girebilmek için bölücü terör örgütlerine destek vermeleri alçaklıktır, ahlaksızlıktır, su katılmamış kepazeliktir. Türk milleti oyunları görmektedir. Ruhu esir düşmüş, şuuru kapanmış ülke ya da ülkelerin hazımsızlıklarına tamam demeyecek, göz yummayacaktır” dedi.
FRANSA’YA "GEZİ" HATIRLATMASI
Gezi Parkı kalkışmasını hatırlatarak, Fransa’daki olaylara da değinen Bahçeli, “Son zamanlarda her yer karışık, her taraf kaos içindedir. Şu feleğin işine bakınız ki, 17 Kasım’dan bu tarafa Fransa sarsılmaktadır. Hatta ikinci Fransız devriminden bile bahsedilmektedir. Akaryakıt zammı bahanesinin yanı sıra Macron’un politikalarına tepki göstermek amacıyla sokaklara çıkan sarı yelekliler her yeri yakıp yıkmaktadır. Bugüne kadar iki kişi ölmüş, yüzlerce kişi yaralanmış, bir o kadarı da gözaltına alınmıştır. Hasta çocuğuna ekmek ve süt almaya giderken polis saldırısıyla ağır yaralanan kadının dramı bütün Fransa’yı ayağa kaldırmıştır. Demokrasi, özgürlük ve insan hakları konusunda mangalda kül bırakmayanların foyası meydana çıkmıştır. Fransa teyakkuzdadır, şaşkındır, tedirgindir, gergindir. Gezi olayları esnasında polisin göstericilere meşru ve hukuki müdahalesinden rahatsız olan Fransa, bugünlerde Türkiye’ye ne söylemişse yemiş yutmuş, olayları bastırmak amacıyla orantısız tepkiye tevessül etmiştir. Bir ara OHAL yönetimiyle ilgili ülkemize ayar ve akıl vermeye kalkışan Fransa’nın bizatihi OHAL ilanını tartışmaya başlaması da çok manidar bir gelişmedir. Temennimiz Fransa’daki olayların durulması, tansiyonun düşmesi, toplumsal sükûnetin temin edilmesidir. Biz başkalarının yıkımından memnuniyet duyan, başkalarının krizinden el ovuşturan bir ülke, bir medeniyet, bir millet değiliz. Frenk dememiş, Fransuva dememiş, zamanında kanuni vasfımızla cihana merhamet göstermiş ecdadın bugünkü asil varisleriyiz. Şayet olaylar yayılırsa, sokak hareketleri bütün Avrupa’yı sarartacak, köşeye sıkıştıracaktır. Kaldı ki, çatışmalar Belçika’ya çoktan sıçramış, Hollanda ise alarm vermeye başlamıştır. Göstericilerin giydiği yeleklerin sarı mı siyah mı olduğundan daha önce, şiddet olaylarını tetikleyen gizemli el ve emellerin deşifresi sanıyorum pek çok şeyi ortaya çıkaracak, Gezi Parkı’nın içyüzü daha da netlik kazanacaktır. Avrupa zihniyeti çifte standarttan, potansiyel Türk ve İslam karşıtlığından geldiğimiz bu aşamada artık kesinlikle vazgeçmelidir. Düşmanlığın hiçbir ülkeye yararı yoktur. Türk milletine yapılacak her kötülüğün hesabı vardır ve acıklıdır. Gün olacak devran dönecek herkes yaptığını çekecektir. Ne Fransa, ne Almanya, ne de diğerleri bundan muaf olamayacaktır” diye konuştu.
"CHP GENEL BAŞKANI KAYIPTIR, KARANLIKTADIR"
Devlet Bahçeli’nin hedefinde Kemal Kılıçdaroğlu da vardı. MHP lideri şunları kaydetti:
“Bir başka endişe verici konu ise Almanya’yı ziyarete giden CHP Genel Başkanı’nın PKK’lılardan ve FETÖ’cülerden fırsat bulup, fotoğraf karelerinden çıkarak sözde konferansa tek bir söz edememiş olmasıdır. Sayın Kılıçdaroğlu ne yaptığını, nereye savrulduğunu ya bilmiyor ya da tutsak alındığından sesi çıkmıyor, çıkamıyor. Her iki durumda da CHP Genel Başkanı kayıptır, karanlıktadır. Bir Alman gazetesine yazdığı makalenin başlığına bakar mısınız: Neymiş, Türkiye’de demokratlar yalnız bırakılmamalıymış. Demokratlar kimdir, yardım istenenler kimlerdir? Eğer kast edilen Osmanlı Demokrat Partisi’nin Genel Sekreteri meşhur Demokrat Mustafa ise bu şahsın vefatının üzerinden on yıllar geçmiştir. Kılıçdaroğlu neyin demokratından, kimin demokrasisinden bahsediyor? Almanya’dan yardım dilenmek manda özlemi değil midir? Bununla da kalmıyor, hem kutuplaşmadan şikâyet edip hem de ilerici halk kitlelerinin Türkiye’yi yeniden aydınlığa çıkarmak için mücadeleden asla vazgeçmeyeceklerini aklınca ileri sürüyor. Akıl akıl, gel çengele takıl, durum budur. Akıl olmayınca ne yapsın sakal, tablo aynen böyledir. Sayın Kılıçdaroğlu tavsiyem olsun, aklına geleni işleme, her ağacı taşlama, Allah muhafaza kamyon farı görmüş tavşana dönersin. Seni ve zihniyetini HDP de kurtaramaz, çürük İP de tutamaz. CHP Genel Başkanı, ilerici halk kitlelerini biliyorsa gerici halk kitlelerini de mutlaka hafızasında taşıyordur. Gerici diye kast ettikleri; makarnacı, kömürcü, bidon kafalı, göbeğini kaşıyanlar diye aşağılanan milyonlar ise halt ettiğini, yine mayına bastığını, yine sınıfta kaldığını kendisine hatırlatmak isterim. Gerici diye suçladığı vatan evlatları milli ve manevi değerlere sahip olanlar ise Kılıçdaroğlu ve çevresi unutmasın ki biz de gericiyiz, biz de geri kalmaya seve seve hazırız. Ne diyordu merhum Cemil Meriç: “Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanmak gericilikse, her namuslu insan gericidir.” Zillet şemsiyesinin altında buluşanlar bu milletin değerlerine, bu milletin köküne, bu milletin ruhuna, bu milletin tarihine tamamen yabancıdır. İşleri güçleri istismardır, yalandır, aldatmadır, kandırmacadır. Devşirmelerle yola çıkmak, çıkarcıların yakasına rozet takmak, inkarcılarla ağız birliği yapmak edepsizliktir. Sırayla Meclis Araştırma Önergesi verirler, kendileri çalıp kendileri oynarlar, üç beş kişiyle siyasi amigoluk yaparlar, döner sosyal medyadan tezvirata heves ederler. Bre cahiller, solumuza flu bakıyoruz demedik mi? Zilletten gelen Allah’tan gelsin diye tavır göstermedik mi? Cumhur İttifakı’ndan başka her yere kapalı olduğumuzu söylemedik mi? İP boşuna heves etmesin, CHP ve HDP’ten aldığı suflelere boş yere güvenmesin, bizim nazarımızda günahtan kurtulmadıktan, tövbe ve pişmanlık yaşamadıktan, terör ittifakından dönmedikten sonra önergeleri yalnızca zaman israfı, buruşturulup atılacak kâğıt parçalardır. Bu zilletin ortakları, yakında göğe direk denize kapak önergesi verirlerse, aya merdiven Mars’a otoban için Meclis’e önerge sunarlarsa hiç kimse şaşırmasın, şaşkınlık yaşamasın. Bir söz vardır; delilik şüphesiz aptallıktan daha iyidir. Delilik var olmuş bir zekanın yok oluşudur, aptallık ise var olmamış bir zekanın var olmamaya devam edişidir. Sanıyorum anlayan anladı, anlamayan da zillete çoktan daldı. CHP- İP verkaçıyla hazırlanan, HDP’nin tezahüratı eşliğinde varlık bulan Meclis Araştırma Önergeleri siyasi butlandır, bizim için doğmadan ölmüştür. Çünkü niyetleri kötüdür, hedefleri kirlidir, maksatları arızalıdır. Bizim onlarla işimiz yoktur, ama meselemiz vardır, hesabımız vardır, 31 Mart 2019’da bu hesap sandıkta görülecektir.”