Cengiz Aygün - Bir Portre: 'Sen gittikten sonra kimse bana çiçek almadı yavrum.'

Sevdet Anne; '5 yıldır Anneler Günü kutlamadım yavrum..'

"Sen gittikten sonra kimse bana çiçek almadı yavrum.
Aldığın çiçeklerin hepsini kaldırdım.
5 yıldır Anneler Günü'nü kutlamadım.
Sensiz bana hayat yok.
Oğlum seni çok özledim. Sensiz perişan olduk.
Ölümü göze aldım buradayım oğlum.
Gel yavrum hepimiz sizi çok özledik.
Anneler Günü'nde gelemezsen de bayramda gel.
Seni kucaklamak istiyorum."

Diyarbakır Annelerinden  Sevdet  Demir annenin oğlu Fatih için feryadı…
Haram diyor, haram;
Anneler günü kutlaması haram,
Çiçek haram,
Hayat haram, bize diyor.
Bakar mısın Fatih’in annesi, Sevdet Annenin yüreğine…
Hani anneler günü geldi çattı ve oğlunun gelme ihtimali yok gibi ya;
"Olsun, bayramda gelirsin" diyor.
Emin olun ki o annenin burnunun direği sızlıyor, boğazı düğüm düğüm,  içi yangın yeri
Ama umut  be umut işte, bir ümit kırıntısı işte….
Boğazında düğümlenen ve sıkmaktan yumruk olmuş hıçkırıkları tutamayıp bir anda salıveriyor.
Kan akıyor sanki gözlerinden; yaş yerine…
Çünkü meçhulün dayanılmazlığı,
Bilinmezliğin korkunç girdabına bir de "gelir mi gelmez mi, bilmem" ihtimali eklenince;
İşte o zaman "anne"  olmanın, "annelik" kaderinin, "annelik" güdüsünün kor kor yakıcılığı ve istifa edilmez bir kutsiyet ve fıtrat olduğuyla yüzleşiyor; işte o anne…

Bakın Sevdet Anneye;
"Ölümü göze aldım, burdayım oğul" diyor.
Tehdit mi; vız gelir,
Korku mu, tırıs gider…
Çünkü o bir anne anneee…
Civcivlerine  saldırı geldiğinde "anne" tavuğun refleksini gözünüzün önüne getirin…
Keza yavrularına köpek saldıran "anne" kedinin köpeği yendiği anları hatırlayın…
Bir canlı için, fani için, kul için ölümü göze almışlık zordur.
Çok nadir olur.
Ama bir anne  bodoslama dalar; yangının ortasına, tehlikenin bağrına, ölümün ta dibine…
Ne için ve nasıl.?
Evladı için…
O derin, engin ve nihayetsiz duygu "annelik" olgusuyla…
Öyle bir özel'liktir ki annelik…
Rahîm ismiyle ilahi varoluş sürecini başlatan Allah, Annelere de verdiği "Rahim"le insanın  varlık sahası ve sürecini başlatıyor.

Yaratıcının Anne gerçeğine verdiği önem, kutsiyet, ihtimam ve özenin en büyük göstergesi…
Hal böyleyken Sevdet Anne ve diğer Diyarbakır Annelerine bu zulmü, evlat acısını, evlatsızlığı ve ölü mü diri mi bilinmezliğini yaşatanları Allah kahru perişan etsin.

Bu ve benzeri şekilde çocukları evlerinden kopartanlara, annelerinden çalanlara Allah fırsat vermesin.
Kaldı ki; devletimiz de bu konuda son derece duyarlı davranıyor.
Şuana kadar pek çok aile evlatlarına kavuştu.
İnşallah yakın zamanda diğer anneler de evlatlarına kavuşurlar.
Biz de Gün Medya olarak hep yanlarında olduk, olmaya çalıştık ve sürekli olacağız.
Maddi manevi her türlü imkanlarımızla bu gönlü kırık, yüreği buruk, evladı çalınmış mağdur ama onurlu annelerimizin yanında olmaya devam edeceğiz.

Annemi kaybedeli bir yılı geçti…
Bu defa yazmayacaktım,
İçimde yad edecektim Rahmetli annemi, yaşayan ve rahmete giden diğer anneleri…
Ama Diyarbakır Annelerini görmek içimi bir kez daha burktu.
Dayanamadım, yazdım.
Dostlarım bana Rahmetli anneme ne çok düşkün olduğumu söylerlerdi.
Şimdi bakıyorum da;
Yok yok…
Ne çok eksik kalmışım ben annemden,
Aslında daha neler yaparmışım, yapmamışım…
Hayıflanma  geliyor içime…
Keşke annem sağken şunu da yapsaydım, şöyle de deseydim, böyle de davransaydım diye…
Ama inanın hayıflanmalar hep "keşke daha çok vakit geçirseydim" noktasında odaklanıyor.
Varken, yaşıyorken, sağken elinizden geleni değil, gelmeyeni de yapın; anneniz için…
Çünkü kaybedince; elinden geleni yaptığını sanmanın yetersiz kaldığını ruhunda, yüreğinde ve düğümlenen boğazında hissediyorsun…

Ben gıpta ediyorum bugün; annemi aradım konuştum kutladım diyenleri,
Annemle vakit geçiriyorum, anneler gününde diyeni; içim titreyerek takdir ediyorum.
Buruluyor yürek, burkuluyor kalp be…
Olmuyor işte, olmuyor…
Her gün ama hele de bugün çocuğu olduğum annemin aziz hatırasında çocuklaşıyor, duygusallaşıyor, gözlerim doluyor…

Çok özlüyorum ben annemi…
Sizler de, özlem giderin özlem.
İhmal etmeyin ey vicdan ehli evlatlar ve ey ihmalkarlar…
Yarın çok geçtir.
İnanın çok geç…
Hemen şimdi varın, sarın, sarılın,
Cennete gitmeden, cennet kokusu veren annenizi koklayın.
Kokuya hasret kalmak an meselesi, çünkü.
Varlıkla yokluk arası, pamuk ipliği gibi…
Neyse…
Konu Anne olunca ben susmam, susamam.
Söyleyecek o kadar çok şeyim var ki…

Ama "Neden hep baba sevgisiyle ilgili şiir yazıyorsunuz" diye sorulan Can Yücel’in;
"Anne sevgisini anlatacak kadar şair olamadım." cevabında olduğu gibi;
Ben de Anne sevgisi, değeri, kıymeti"ni anlatabilecek kadar yazar olamadım diyerek burada susuyorum.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
OGÜNhaber