TABA Gümrük Lojistik Komite Başkanı ve Yönetim Kurulu üyesi Süleyman Ecevit Sanlı, Gümrük müşavirliği ve dernek çalışmalarıyla ilgili çok özel detayları OGÜN TV'ye anlattı.

Süleyman Ecevit Sanlı ile Gümrük müşavirliği ve TABA hakkında

Türk Amerikan İş Adamları Derneği (TABA/AmCham) Yönetim Kurulu Üyesi Gümrük Lojistik Komite Başkanı Süleyman Ecevit Sanlı, Türk - Amerikan dış ticaretini, gümrük müşavirliği ve muayene memurluğu mesleklerinin detaylarını ve dernek faaliyetlerini anlattı.

Mevkisine iş takipçiliği ve ardından muayene memurluğu yaparak yükselen Sanlı, limanların ve gümrüklerin sıkıntılarını bilerek kamu bacağına geçmiş biri olarak görevi boyunca da çözüm odaklı bir yaklaşım sergilediğini belirtti. Muayene memurluğu görevi için ise  'Yönetim kurulu üyeliği ve dernek başkanlığı da yaptım , şerefli bir görevdi.' dedi.

Sanlı, dış ticarette 2023 hedefine ulaşılması için e-ticaretin gelişmesi ve ticarete bakış açısının değişmesi gerektiğini savunurken,'Amerika pazarına yönelik ürün çeşitlendirilmesi yapılması gerekiyor.' dedi.

Öncelikle sizi tanıyarak başlayalım, biraz kendinizi tanıtır mısınız?

Adım Süleyman Ecevit Sanlı. 1973 Mersin doğumluyum. Evli , 3 kız babasıyım. Gümrük müşavirliği alanında iştigal ediyorum. Gümrük müşavirlik ve lojistik şirketlerimiz var şuanda, aynı zamanda TABA yönetim kutulu üyesiyim ve TABA Gümrük Lojistik Komite başkanlığını yürütüyorum. 

Gümrük Müşavirliği işine nasıl başladınız? Hem meslek hakkında hem de süreçten biraz bahseder misiniz?

Ben İzmir Maliye Okulu mezunuyum. Bizim okulumuz, devlet parasız yatılıydı. O yıllarda gümrük teşkilatına alımlar söz konusuydu. Burslu okuyorduk. Daha sonra 1990 yılında Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nda göreve başladım. Yaklaşık 25 yıl değişik kademelerde kamu görevinde bulundum. Daha sonra da ayrılarak kendi müşavirlik şirketimi kurdum.

Daha önce verdiğiniz bir demeçte, çocuk yaşta Mersin Limanı'nda iş takipçiliği yaptığınızı okuduk, oradan kamuya geçmenizin size faydası oldu mu?

Çok faydası oldu, limanda, limanların ve gümrüklerin sıkıntılarını bilerek kamu bacağına geçmiş bir insanım ben, o nedenle kamu görevi boyunca da çözüm odaklı, ticaret dostu bir yaklaşım sergiledik. Bunun büyük faydası oldu. İnsanlar ithalat- ihracat yaparken neler çekiyorlar, mal gönderimlerinde, mal gelişlerinde ne gibi sıkıntılar yaşanıyor, bunları yaşayarak öğrendiğimiz için, empati kurabilme şansımız daha yüksek oldu. 

Bulunduğumuz yılda Gümrük Müşavirliğine olan tavır nasıl? Yeteri kadar değer görüyor mu ?

Ülkemizin jeopolitik konumu nedeniyle, doğunun batısı, batının doğusu bir ülkeyiz. O anlamda gümrüklerimiz çok önem arz ediyor. Hatta zamanında Gümrük Birliği'ne geçişle gümrüklerin kalkacağı zannedildi. Ama tam aksine, gümrük müşavirliği önemli bir meslektir. İthalat ve ihracatla ilgili tüm süreçler gümrük müşavirliği eliyle yürütülür. Hatta şunu söyeleyebilirim, Türkiye'de yapılan ithalat- ihracat ve transit işlemlerinin yüzde 92'si müşavir eliyle yürütülüyor. Yani bu da demektir ki, Türkiye'deki yerleşik dış ticarete yönelik tüm firmalar, müşavir eliyle işlerini yürütüyorlar. Gümrük müşavirliği mesleği Türkiye'de biliniyor, evet. Bu konuda önceleri üniversitelerde Gümrük işletme bölümleri açıldı. Daha sonrasında dış ticaret bölümleri açıldı. Ve bu bölümlerin mezunu arkadaşlar, bu alanlarda istihdam edilmeye başladılar. Önemli rakamlara ulaşmaya başladık bu günlerde. 

Neticede Türkiye'nin dış ticaret artışına da eşlik eden bir meslek koludur. 1980'li yıllarda Türkiye'nin dış ticaret hacmi 5-6 milyar dolardan, 2002'de 40 milyar dolara yükseldi. Şuan baktığımızda, sadece bu yıl 157 milyar dolar ihracattan bahsediyoruz. Baş döndürücü bir dış ticaret gelişimi. Rahmetli Özal'ın başlattığı ihracata dayalı büyüme modeli, Türkiye'nin önünü açtı. Japonya'dan bazı çok değerli kurumlar devşirildi Türkiye'de. Sektörel dış ticaretler, dış ticaret sermaye şirketleri devşirildi. Bunların üzerinden insanların ihracat yapılması sağlandı. Ve şuanda da o yolda devam ediyoruz. Biz de müşavirlik mesleğini, ithalatçımıza, ihracatçımıza, sanayicimize eşlik ederek devam ettirmeye çalışıyoruz. 

Gümrük müşavirliği çok zor bir meslek aile yaşamınoz sosyal hayatınızı nasıl yürütüyorsunuz?

Evet gümrük müşavirliği mesleğinde gerçekten sosyolojik problemler oluyor. Sürekli hareket ve aksiyon halindesiniz. Ve sürekli takip etmek zorundasınız, sadece bir kurumu değil, bütün kurumların gümrükte işi var. Zannedilmesin ki, Gümrük Ticaret Bakanlığı tek söz sahibi değil, Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı tebliğler var,  Ekonomi Bakanlığı'nın var , bütün bakanlıkların mevzuatlarını takip etmek zorunda olan bir meslektir bu. Aynı şekilde, teşkilatın içinde de gümrük muayene memuru ve gümrük müdürleri de aynı mevzuatı takipetmek zorundadır, o yüzden güncel gelişmeleri önden takip ederler, gümrükçülerin kafası iyi çalışır. 

Muayene memurluğu da yapmıştınız değil mi?

Uzun yıllar yaptım hatta, muayene memurlarının başkanlığını da yürüttüm, STK olarak. Yönetim kurulu üyeliği ve dernek başkanlığı da yaptım orada, şerefli bir görevdi. 

Bir dönem Halkalı Tekstil İhtisas Gümrüğünde çalışmışsınız, o dönemden bahseder misiniz?

Tekstil İhtisas kuruluşunda ve gelişiminde çalıştım ,tabi tekstil ihtisas konusu çok önem arz ediyordu. Türkiye'de gelişmekte olan iplik, kumaş, hazır giyim gibi sektörlerin önünün açılabilmesi için ihtisas gümrükleri kuruldu. İstanbul'da Halkalı'da kuruldu. Aynı zamanda Atatürk Havalimanı da tekstil ihtisas gümrüğüdür. Bununla ilgili bazı mevzuatlar geliştirildi. Özellikle yerli sanayiinin korunması anlamında. Buna mütenasip dış ticaret önlemleri alındı Ekonomi Bakanlığı eliyle. İhracatçı birlikleriyle işbirliği içinde. Ve bunlar sonuç verdi. Türkiye'de tekstil sektörünün önünün açılmasında ciddi anlamda ihtisas gümrüklerinin rolü vardır. Baktığınız zaman tekstil ihtisas gümrükleri Fransa'dan rol model alınan bir şeydir.

80'li yıllarda ilk fransızlar uyguluyorlar ihtisas gümrüğünü ve Japonların gelişme döneminde elektronik devlere karşı Fransa'nın elektronik devleri direnemeyince, Alplerin tepesine bir gümrük açıyorlar, ve elektronik ithalatın sadece o gümrükten yapılmasını sağlıyorlar ama o gümrüğün yolu 6 ay kapalı. Fiilen götüremiyorsunuz malı, Dünya Ticaret Örgütü'ne bütün ülkeler üye olduğu için, tarife dışı engel koyamazlar, ekstra vergi koyamazlar, böyle bir yol yöntem belirlemiş Fransızlar. Bir dönem korudular ve işe de yaradı. İhtisas gümrükleri sadece tekstil değil, gıda ihtisası da vardı mesela, bitki ve bitkisel ürünler ihtisası vardı.

Geçmişten bugüne muayene memurluğu mesleğinde neler değişti?

Muayene memurluğunda aslında kadro aynı kaldı, sadece sayısal bazda arttırmalar yapıldı, ama uzmanlık kadrolarıyla ihdas edilmesi gerekirdi muayene memurluğunun. Çünkü Ekonomi, Maliye, Kalkınma Bakanlığı'nda gözlemlediğimiz ve takdir ettiğimiz uzmanlaşma süreci, Gümrük Ticaret Bakanlığı'nda eşgüdümlü yürüyemedi malesef. O anlamda Gümrük muayene memurluğu uzmanlığı hakeden bir kadrodur. Sebebi şu, bütün eşyalar muayene mamuru açısında 12'li bir sayısal koddur.Dünyada insan vücudu haricinde hemen her şeyin gümrük tarife istatistik pozisyonu vardır. Ve bütün dış ticaret önemlileri, vergiler, ve bunların dünyadaki serbest dolaşımı bu gümrük tarifeleri üzerinden uygulanır. Çoğu muayene memuru bakınca 12'li kodlama verebilir. Hem matematik, hem analitik, hem fizik, hem kimya sorumluluğu çok ağır. Vergi müteselsis sorumlusudur aynı zamanda baktığımız zaman.

Bunların yanısıra TABA'da yönetim kurulu üyesisiniz, dernekteki çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

TABA 1987 yılında rahmetli Turgut Özal'ın vizyonuyla Türk Amerikan İşadamları Derneği olarak kuruldu. Aynı yıl bakanlar kurulu kararıyla Kamu Yararına Dernek Statüsü'ne havi oldu. 1991 yılında da Amerikan Ticaret Odası vasfı alarak Am Cham 'in temsilcisi oldu. Bizim armaızda çift bayrak olmasının sebebi, Türkiye- Amerika arasındaki ticareti arttırmak. Uzun yıllar Amerikan başkanlarının Türkiye'ye gelişi, Türk başkanların Amerika'ya gidişi, artı olarak bunun ticari lobi faaliyetlerine çok önemli etken bir kurum olarak görev yapmıştır.Önemli misyonları üstlenmiştir. Biz genel başkanımız Ali Osman AKAT'ın önderliğinde çok güzel bir ekip oluşturduk. Yeniden ticari ilişkileri kaldığı yerden daha yüksek yerlere taşımak hedefindeyiz. Bugün Türkiye ve Amerika müttefik. Neticede bizim müttefikliğimiz 25. Dünya Savaşı'nın sonrasında tescillenmiş. Kore'de biz bunu kanımızla tescil ettik Türkler olarak. Ama yıllar içinde buna mütenasip bizim ticaret bacağımız gelişmedi. Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin Amerika Birleşik Devletlerine olan ihracatı 8.5 milyar dolar. Bu müttefiklik ilişkisine yakışmıyor. 

Güney Kore'nin bugün Amerika Birleşik Devletlerine olan ihracatı 77 milyar dolar. Onu geçtim, Güney Kore müttefik, biz de orada beraber savaşmışız. Amerika Birleşik Devletlerinin daha düne kadar düşman olarak gördüğü Vietnam'ın bugün Amerika'ya olan ihracatı 45 milyar dolar. Tabiki burada Türk iş dünyası olarak bizim de büyük eksikliklerimiz olmuş. Burada bizim, biraz ticari olarak bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Şöyle ki güzide ülkemizin 2002'deki 40 milyar dolarlık ihracatı bu yıl 157 milyar dolara geldi. Baktığımız zaman yıllık yüzde 13'lük çok güzel bir artışlar silsilesiyle gelişti. Ancak bizim ihracatımızın geliştiği hinterland İstanbul'u merkez alıp da bir pergelle çevirdiğiniz zaman 2-4 saat mesafedeki komşu ve biraz daha yakın ülkelere yönelik ticaretimizi arttırdı. Bugün 2023, 500 milyar dolar hedeflerine ulaşabilmemiz için bizim kıtaya açılmamız lazım. 

Türk malları orada malesef yok, burada sanayicimizin de ihracatçımızın da biraz bakış açısını değiştirmesi gerekiyor. Biz fasona dayalı ihracat yapıyoruz. Yani avrupalı mümessil geliyor, örneğin ZARA, ki ZARA'nın çoğu burada üretilir, avrupanın önemli markalarının çoğu Türkiye'de üretilir. Markanın mümessili geliyor, bu stilde ürünler üreteceksiniz diyor, ürettiriyor, denetliyor ve alıyor lojistik merkezleri üzerinden onu doğrudan AVM'lerde satışa veriyor. Buradaki kar avrupada kalıyor. Fabrikalar güç bela ayakta duruyor, halbuki bizim doğrudan tüketiciye odaklı çalışmamız gerekiyor. Hindistan son zamanlarda bu konuda ciddi atılım sağladı. Amazon'un şuanda 20 bin Hintli tedarikisi var. Bu Hintli tedarikçiler kendi markalarıyla ürünler üretip doğrudan Amerikalı tüketicileri hedef halarak ürünlerini amazon üzerinden satıyorlar ve bütün kar Hindistan'a kalıyor. Ve bu Hintli firmalar Amerika'da herhangi bir şekilde ithalat yapmadan bunu yapıyorlar. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri hızlı kargo limiti 800 dolardır. Silikon Vadisi'nde oturuyor bile olsanız iPhone sipariş ettiğinizde ürün sizin adresinize Çin'den geliyor. Burada mikro ihracatın önünü açmak gerekiyor. Biz denizdeki tekstil üreticisinin , basit bir imalathane olsa bile veya Bursa'daki yedek parçacının, Amerika pazarına yönelik tamir kitleri hazırlayıp göndermesi, ürün çeşitlendirilmesi yapılması gerekiyor.

Elyapımı ürünler Amerika'da inanılmaz talep görüyor. Bizim daha hiç ihracat yapmamış kişileri bile bu işlere ısındırmamız lazım. Şirket sayımızı arttırmamız lazım, ihracata meraklı insan sayısını arttırmamız lazım. Bizim ana misyonumuz esasında bu. İhracatlarını yapan firmalarımıza ihracatlarını arttırmaları yönünde desteklerimize devam ediyoruz ama bugüne kadar hiç ihracatla tanışmamış kişileri de kazandırmak istiyoruz. Hindistan Ekonomi Bakanlığı'nın bu yılki vizyonu 20 bin olan tedarikçisini 100 bine çıkartmak. Şimdi Türkiye'nin her ilinde, her ilçesinde bir 20 bin Amazon tedarikçisi olsa zenginleşiriz. Biz bu konuda TABA olarak neler yapıyoruz, tam şansımıza yönetimi devraldığımız dönemde, vize krizi patladığında, yine de biz Adana'da ticaret zirvesi düzenledik. Orada e-ticaret üzerinde yoğunlaştık. Benzeri bir zirveyi İzmirde'de yapacağız. Peşisıra 6 Anadolu ilinde daha yapıp ardından finali İstanbul'da yapıcaz. Burada biz neler yapıyoruz, örneğin Amerikan eximbank'ın tanığıdı kolaylıklar, Amerika'ya ithalatta karşılaşılabilen sorunlar gibi konularda destek veriyoruz. 

Amerika'ya giriş kodlarını vermeye gayret ediyoruz. Çünkü, Amerika'ya yapılan ihracatla Amerika'ya yapılan ihracatın algoritması farklı. Tabi mesafe uzak, tedarik sürekliliği gerekiyor. Amerika'da markadan ziyade kaliteye önem verilir örneğin. Kalite tuttuğu zaman artık tutarsınız. Türkiye e-ticaret konusunda yeterince gelişmiyor, biz bu konuda bağlı olduğumuz Am Cham'den eleştiri alıyoruz. Türkiye'nin e ticarette gelişmesi gerekiyor. Amazon'un bu konudaki başarısı ne? Kitap satışıyla başlamış, burada ürün çeşitlendirilmesine gidiyor ama tek bir kriteri var; müşreti memnuniyetinin %96'nın altına düşmemesi. Düştüğü zaman Amazon sizi sayfadan indiriyor. Bu sağlandığı zaman önünüz sürekli açılıyor. Amerika'ya ticaret yapmayı düşünen müteşebbislerimiz ve küçük girişimcilerimize tavsiyemiz, orada eyalet bazlı olmaları. Çünkü federak bi mevzuatları var, federal vergileri var, bir de eyaletler bazında geçerli olan kanunlar var. Yıllar önce Türkiye'deki biz beyaz eşya üreticisi şimdi Newyork'a satışçılarını gönderiyor biz bu pazara girebilir miyiz diye. Derslerini çalışıyorlar dönüyorlar, ama şu anlaşılıyor, Newyork eyaletinde evlerde çamaşır makinesi kullanımı yasak. Bunun için çamaşırhaneler var sokaklarda. Yani saha araştırması çok önemli. 

Tekrar Amerika'ya dönelim, Trump geldikten sonra ticaret nasıl değişti?

Başkan Trump neticede bir işadamı. Dikkat ederseniz geldiği ilk anda doğrudan Meksika'ya sataştı. O zaman kamuoyundaki algı neden sataştı? göçmen olayı mı? şeklinde oldu. Ama değil. Amerika Birleşik Devletlerinin Meksika'ya karşı müthiş bir dış ticaret açığı var, komşusu. Normalde Amerika'da Ditroit vardı, otomotiv endürstirisi. Bursa bizim için otomotiv açısından neyse Ditroit Amerika için oydu. Ve Ditroit'i çökerten Meksika'ya yatırım yapan otomotiv şirketleriydi. Şimdi ciddi bir işsizlik var Amerika Birleşik Devletleri'nde ve ekonomisi de zannedildiği kadar iyi değil. Ki başkan Trump seçilmesinin sebebi aynı zamanda sokağın müdahalesi olarak görebilirsiniz. Ve doğrudan işadamı mantığıyla hareket ediyor, sonuç odaklı. Sonrasında Çin'e sataştı, çünkü Çin'e de muhteşem bir dış ticaret açığı var. Yani 460 milyar dolar Çin Amerika'ya ihracat yapıyor. Amerika'nın çine yaptığı ihracat 100 küsür milyar dolarda. Bu bağırmaların altında yatan sebep, ekonomi ve ticaret. Daha sonrasında kendi gündemini toparlayabilmek için başka gündemler açmaya başladı. Dünyanın alışkın olduğu bir başkan türü değil. Başkan Obama'yla Trump'ı yanyana koyamazsınız çünkü ikisi birbirinin kutbu. Ama ikisinin de ortak olduğu bir konu var bu da 'Amerika'ya yatırım yapın' çağrısı. Amerika'da bir ekonomi sistemi var. Aslında Amerikan başkanları sanıldığı kadar yetkili değillerdir. Senato, temsilciler meclisi ve lobi faaliyetleri daha çok önem arz eder. Şimdi bizim gündemimize dönelim, bizim buradaki amacımız ticaretimizi arttırmak. İnsanların kendi bölgelerinden ticaret yapabilmeleri ve bir refah düzeyinin olması. Bizim şuandaki amacımız bu. Tabi ilk anda biz de düşündük ama sonra vize kriziyle birlikte şaşırdık, aşıldı. Biz de gittik, ticari lobi faaliyetleri yapıldı, görüşmelere katıldık, bu yönde faaliyetleri devam ettirdik. Şimdi farklı bir şey söyleyeceğim, Türkiye'de Ticaret Odası başkanları seçimle gelir. Ama Am Cham'de başkan doğrudan atar, atama sistemi vardır. Her şey aslında ticaret odaklı. 

Kudüs Krizini nasıl değerlendiriyorsunuz? Ticaretimizi ve bakış açımızı nasıl etkiledi?

Ben Kudüs krizi konusunda cumhurbaşkanımızın inanılmaz bir liderlik sergilediğini düşünüyorum. Birleşmiş Milletlerde tarih yazan bir olay söz konusu oldu. İlk defa Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail'in desteklediği bir tasarı reddedildi.Bu anlamda çok önemsiyorum. Kudüs neticede üç semavi dinin başkenti. Ve öyle kalmalı. Üç dinin önderlerinin de birbirini gücendirecek şeylerden kaçınmaları gerekir. Kudüs krizinin ekonomiye de çok büyük bi etkisi olmadı aslında. Kudüs konusunda sadece müslümanlar karşı durmadı, hristiyanlar ve ciddi yahudi lobileri de karşı durdu. Biz konuşma seyretmiştim, önemli bir yahudi fikir adamı, Amerika'daki bir konferansta, ki anne babası Hitler'in toplama kamplarında öldürülmüş bir profesör bu. Ve seminerde diyor ki; ' Dünya üzerinde vicdanı olan herkes Kudüs için ağlar.'

OGÜNhaber