Sanatsal Gerçekler'den herkese merhaba. Sizleri şaşırtacak sanatsal bilgilerle dolu programımızın bu haftaki bölümünde Oscar Ödülleri'ne yer verdik.

Sanatsal Gerçekler | Oscar Ödülleri

34.3 cm boyu ve 3,6 kg ağırlığında 24 ayar altınınız var ancak bu altını dünyanın hiçbir yerinde paraya çeviremiyorsunuz ve emin olun bu altına sahip olmanız sizi dünyanın konuştuğu bir insan haline getirebiliyor çünkü bu altının değeri tüm dünya için paha biçilemez! Sanatsal gerçekler bugün şaşırtıcı hikayesiyle Oscar heykelciğini inceliyor!

İlk defa 1929 yılında Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi (Academy of Motion Picture Arts and Sciences) tarafından Los Angeles’ta verilmeye başlanan Akademi Ödülleri , bildiğimiz adıyla Oscar, şüphesiz dünyanın en çok konuştuğu törendir.

Ödüle verilen ilk isim ‘Academy Award of Merit ‘di. 10 yıl kadar bu isimle tanımlanan ödül, ne olduysa 1939 yılında Oscar olarak adlandırıldı. Oscar isminin nereden geldiği ile ilgili çok kesin bir bulgu yok fakat konuyla ilgili birkaç söylenti var.

‘Akademi Heykelciği’, ‘Altın Ödül’ gibi isimlerle de anılan Oscar heykelciğinin hikayesi 1928 yılına uzanıyor. Sanat yönetmeni Cedric Gibbons tarafından tasarlanan heykel ilk olarak, beş parçalı bir film makarası üstünde elinde kılıcıyla dikilen bir şövalye taslağı olarak çizildi. Bu film makarasındaki beş halka; oyuncuları, film yazarlarını, yönetmenleri, yapımcıları ve teknisyenleri temsil ediyordu. Daha sonra heykel, heykeltıraş George Stanley tarafından son haline getirildi.
Oscar isminin bu ödüle verilmesi hakkında ortaya atılan ilk iddia; aktris Bette Devis’in, heykelciği ilk kocası Harmon Oscar Nelson ile özdeşleştirmesidir. En kuvvetli ve olası iddia ise, akademi kütüphanesinde görevli Margaret Herrick’in heykelciği amcası Oscar’a benzetmesidir. O sırada Herrick’in yakınlarında bulunan bir gazeteci bunu duyar ve “Oscar” ismi ağızdan ağza dolaşır. 1934 yılında düzenlenen 6’ncı Oscar Ödülleri’nde, Hollywood yazarı Sidney Skolsky, Katharine Hepburn’ün en iyi aktris ödülünü kazandığını anlattığı yazısında “Oscar Amca” tabirini kullanır ve söz böylece literatüre girer. Heykelciğin paha biçilemez olmasının nedeni ise sadece dünya sinemasını yönlendirecek kadar önemli olması değil tabiki, asıl meselenin, ödül verilen filmin içeriğinde gizlenen Amerika’nın değer verdiği sosyal ve siyasi donelerle doldurulmuş olması! Heykelcikle ilgili en dikkat çekici bir diğer unsur da, satılamaz olması fakat bu kadar değerli bir ödülü 1 dolar karşılığında Akademi’ye geri verebiliyorsunuz. Bu durum bazılarının Oscar heykelciğini satabilmek için başka yöntemler geliştirmesini engellememiştir ve 2011’de Orson Welles’in kızı Beatrice Welles, babasının Yurttaş Kane filmi için aldığı ,maddi değeri 330 dolar olan Oscar’ı açık artırmada 861 bin dolara satmıştır.
İşin aslı ilk Oscar heykelcikleri bronz olarak hazırlandı, 1930’ların ortalarından itibaren Britanya metali üzerine bakır, gümüş nikeli ve 24 ayar altın kaplama olarak imal edildi. 1942-45 savaş yıllarında ise metal sıkıntısı olduğundan Oscar heykelleri alçı üzerine boyanmış, bu ödülleri alanlar savaş sonrasında bunları altın olanlarıyla değiştirdi.

1929’da ilk Oscar, Alman aktör Emil Jannings’e verildi. Ancak asıl hak eden o değildi! O yıl asıl ödülü 1918’de savaş sırasında Fransa’da Amerikalı bir havacı tarafından kurtarılan Alman kurt köpeği Rintintin kazanmıştı. Rintintin Hollywood’da kısa sürede ün yapmıştı ve 27 filmde oynamıştı. O sıralar yeni kurulan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi, ilk Oscar’ın bir köpeğe verilmesinin yanlış anlaşılabileceği kaygısıyla, RinTinTin en çok oyu almış olsa da ikinci oylamada onu listeden çıkarmış, ödülü Jennings almıştı.

Oscar ödüllerinin nasıl verildiği gerçeği de, en az Oscar almak için yarışan ünlülerin anekdotları kadar ilginç ! Akademi’de 6000 üye bulunuyor ve üyeler arasında oyuncular Oscar kazanmasını istedikleri oyuncu adayları için, yönetmenler ise Oscar kazanmasını istedikleri yönetmenler için oy kullanabiliyor. En iyi film ödülü için Akademi adaylarının tümü oy kullanabiliyor. Aynı yılın Ocak ayının sonunda tüm oylar kullanılmış oluyor ve sonuçlar büyük günden bir hafta önce açıklanmaya hazır hale getirilerek sınıflandırılıyor. Adayların ödüller hakkında hiçbir fikri olmuyor çünkü ödül töreni öncesinde yalnızca iki kişi sonuçları biliyor. Bir ilginç gerçek de şu; törenin gerçekleştiği salonun her an dolu görünmesi için ünlüler herhangi bir sebeple koltuklarından ayrıldığında, onların yerini doldurması için insanlar kiralanıyor. Bu kişiler sadece oturarak o gece 125 dolar kazanabiliyor.

Oscar gerçekleri saymakla bitmez, Oscar’ı en çok kazanan filmler, Oscar’ı hiç kazanamamış ünlüler,Oscar’ı defalarca kazanan ünlüler hepimizin malumu ancak Oscar’ı kazanıp da almaya tenezzül etmeyen ünlüler Oscar tarihinin en çok konuşulan isimleri olmuştur.Örneğin ; Dünyaca ünlü yapımcı,yönetmen Woody Allen, ödülleri kazansa bile törenlere asla katılmıyor. Ancak 2002 yılında 11 Eylül saldırılarının ardından New York'ta çekilen filmleri tanıtmak için törene katılmıştır . Allen gibi Oscar tarihinde ideolojik duruşlarıyla ödülleri red eden birçok ünlü isim vardır.

Akademi Ödülleri’nde ilk kez Yabancı Dilde En İyi Film Ödülü’nün verilmeye başlanmasından bu yana ödül 68 kez Avrupalı, 6 kez Asyalı, 3 kez Afrikalı ve 3 kez de Amerika kıtasında yaşayan yönetmenlere verildi. Türkiye 1963 yılından bu yana Oscar’a aday adayı olarak film göndermiş fakat henüz Oscar’a aday dahi olamamıştır. Ancak 1991 yılında ‘En İyi Yabancı Film Oscar'ını kazanan, İsviçre, Türkiye, İngiltere, Fransa ortak yapımı olan ‘Umuda Yolculuk’ filminin yönetmeni Xavier Koller, senaristi ise Feride Çiçekoğlu’dur. Türk bir ailenin dramını anlatan Türk oyuncularıyla dolu olan bu filmin ödülü Türkiye’ye değil de İsviçre’ye verilmiştir.

Hal böyleyken, Oscar’ın sadece film değerlendirilmesinden çok daha fazlası olduğunu anlamamak mümkün değil!
OGÜNhaber