Sanatsal Gerçekler'den herkese merhaba. Sizleri şaşırtacak sanatsal bilgilerle dolu programımızın bu haftaki bölümünde müziğin insan sağlığını etkilidğini anlattık..
Müzik ruhun gıdasıdır! Peki her müzik ruhun gıdası mıdır ya da ruhumuzu gerçekten besleyecek olan müzik, nasıl bir müziktir?
Dinlediğiniz Modzart’ın nadide eserlerinden biri olan bu müzik ruhunuzun gıdası olabilir ama bunun sebebinin dinlediğiniz müzik türünün klasik müzik olması değildir! Çünkü her klasik müzik ruhunuzun gıdası olmayabilir! Ancak Modzart ve Beethoven’ın eserlerinin çoğu ruhunuza iyi gelir çünkü hemen hemen hepsinin ses frekansları insanı iyileştirmeye, stresi yenmeye birebir olan 528 Hz ya da 432 Hz frekans boyutuna sahiptirler. Dinlediğiniz müziğin bu frekanslara sahip olması demek, doğru müzik dinliyorsunuz demektir!
Ses frekansı bir saniyede oluşan titreşim sayısıdır. Bu frekans birim olarak Hertz (Hz) ile ifade edilir. Ve özellikle 528 Hz ile 432 Hz frekansa sahip müzikler gerçekten ruhun gıdasıdır. Kısaca ne dinlediğimizden ziyade, nasıl dinlediğimiz sağlığımız açısından çok önemli bir faktördür. Müzik ile tedavi kavramını duymuşsunuzdur, bilimsel bir gerçek olarak alternatif tıpta en çok faydalanılan bir alandır. Duyduğunuz ,algıladığınız müzikte yer alan frekanslar insanı mutlu edebilir, rahatlatabilir, sinirlendirebilir ya da strese sokabilir.Yani müzik tedavi edebildiği gibi bir insanı hasta da edebilir.
Ses dalgalarının yarattığı titreşimlerin su moleküllerini değiştirebildiği bilimsel deneyleri hatırlarsak ya da farklı frekans eşiğindeki müziklerin aynı türde ve şartta yetişen, iki bitkiye dinletildikten sonra bitkilerin birbirinden farklı olarak değişimini ortaya koyan bilmsel bir başka deneyi gözlemlediğimizde , %80’i suyla kaplı olan insan vücudunun, müzikten fiziksel olarak etkilenmemesinin olanaksız olduğunu anlarız. 528 hz ses frekansının bilimsel literatürdeki ismi DNA onarıcı ve iyileştirici olarak geçmektedir.
432 hz ses titreşimleri de kalp sağlığı üzerinde oldukça önemli pozitif sonuçlar vermektedir. İnsan vücudun enerji alanları olan çakralarımıza iyi gelen ses frekansları, iyileştirme sürecinde alternatif tedavi olarak kullanılmaktadır. Bu bilgilerden yola çıkarsak, şuan TV’de, radyoda, yayın yapan birçok alanda dinlediğimiz her müziğin altında bu frekanslar bulunuyor mu diye sorduğumuzda ürkütücü bir gerçekle karşı karşıya kalıyoruz. Çünkü hemen hemen dinlediğimiz tüm müzikler 440 hz frekansa sahip titreşimlerden oluşuyor. 440hz frekans literatürde ‘şeytanın frekansı’ olarak isimlendirilen, agresif ses titreşimleridir. Bu frekansın beslediği tek şey ise stresdir.!
Ses frekanslarının yaydığı titreşim ile insan vücudundaki hücresel gelişimlerin sağlandığı kanıtlanmışken neden dünyada yayınlanan tüm müzik araçları 440hz den yayın yapmaktadır?
Ne yazık ki iyileştirme ve geliştirme frekansları tarih boyunca sansürlenmiş, daha sonra ise standartlar değiştirilerek insanlara unutturulmaya çalışılmıştır. 1770’de dünyanın en soylu ailelerinden Rothschild ailesi, bankalar aracılığıyla yaratılan bir network ağı kurarak yönetebilecekleri küresel bir dünya sistemi kurmayı amaçlamışlar ve bu sayede Amerikan hazinesi başta olmak üzere dünyanın sayılı ülkelerini avuçlarının içine almışlardır. Bu plan doğrultusunda hareket eden aile 1.Dünya savaşı sırasında kendilerinin yönettiği askeri radyoları devreye sokmuş ve radyodan, savaş esnasında gönderilen komutlarla insanları yönlendirmişlerdir. Mekanik olarak dinleyicilerin duygularını kontrol altına almaya yönelik araştırmalar başlatan aile, 440hz frekans boyutunda yaptıkları yayınlarla, kitlelerin ticari ilgi alanlarını belirleyebildiklerini fark etmiş ve kitlelerin ikna edilmesi için frekansı kullanmaya başlamıştır. Aynı yöntemle, 1938’de Rockefeller Ailesi de İngiliz-Amerikan radyosu ve televizyon kartelleri kurarak Nazi hareketiyle Yahudi düşmanlığını başlatmıştır. 2. Dünya Savaşı sırasında ise Savunma Bakanlığı işbirliği ile havadan yapılan operasyonlarda bu ses frekansları etkili şekilde kullanılmaya başlandı. Buna radyolar da dâhil oldu. Müzik aletleri ve sesleri kitlesel histeri yaratmak üzerine akortlandı. 1957’de Kanada’da ergen yaştakileri saldırganlaştıran müzik yayınları yapılmaya başlandı ve çok etkili oldu. İlk çalışmalar menejeri Amerikan Ordusuna hizmet eden bir Albay olan Elvis’le ve İngiliz grup British Invaders ile başladı. Bunu Beatles takip etti. İlginç bir örnek de, 1965 yılında The Beatles grubunun bir konserinin, “kitlesel histeri yaratması ve saldırganlığı tırmandırması” sebep gösterilerek İsrail’de iptal edilmesidir. Bunda İsrail İstihbarat servisi Mossad’ın o dönemde İngiliz Kraliyet ailesini yakın takibe alması önemli rol oynamıştır.
1965 den uzun yıllar sonra 2008 de İsrail Dışişleri Bakanlığı, Beatles’ın hayatta kalan iki üyesi, Paul McCartney ile Ringo Star’a ve George Harrison’un akrabalarına bir özür mektubu göndererek, İsrail devletinin o dönemdeki bazı politikacılarının ,The Beatles grubunun, İsrail gençliğine kötü örnek olacağını,düşündükleri için konserleri iptal ettiklerini itiraf etmiştir.
Müzik endüstrisinin standart olarak belirlediği 440hz frekansı ile tekelleşmesi, kitleleri kontrol altında tutmanın, insanların stres seviyesini arttırarak kedere sürüklemenin, sosyoekonomik krizlere açık hale getirmenin zeminini hazırlamış ve sonuçta gitgide artan sağlıksız insan topluluğunun içinde bulunduğu mali krizler sayesinde kontrolü elinde bulunduran ticari şirketlerin kâr elde etmesi sağlanmıştır. Ve bilinen şu ki; bu yöntem halen devam etmektedir, günümüzdeki medya ağlarının tamamında 440hz ile yayın yapılmaktadır. Yapılan deneylerle net bir şekilde ortaya çıkan gerçekte; ister pozitif anlam yüklü neşeli şarkılar dinleyelim ister acı dolu arabesk, bilinç altımız ne yazık ki stres altında bırakılıyor.
En azından; internet aracılığıyla kolay ulaşabildiğimiz donelere her gün 528hz ya da 432 hz frekansına sahip müzikleri eklersek ruh sağlığımızın çok daha iyiye gittiğini artık biliyoruz.
Meditasyon ve dini ritüellerde kullanılan ses titreşimleri de bu nedenle özellikle seçilmiş pozitif ses frekanslarından oluşuyor.
Bir kez dah anlıyoruz ki; yüzyıllar önce doğru ses frekanslarıyla eserler bırakan isimler gerçek birer dahidirler. Bu nedenle her güne birkaç dakika da olsa, Beethoven ya da Modzart ile başlamak en doğrusu!