Sanatsal Gerçekler'den herkese merhaba. Sizleri şaşırtacak sanatsal bilgilerle dolu programımızın bu haftaki bölümünde Kukla Sanatı'na yer verdik.
Kukla, çeşitli sahne gösterilerinde kullanılmak üzere yapılan ve insan eliyle hareket ettirilen figür, insan ve hayvan biçiminde ya da soyut biçimli olabilir.
Kuklacılıkta ilk şart ,gösteride kullanılan oyuncağın kuklacı tarafından oynatılabilir olmasıdır.Aksi halde oyuncaklar kukla sayılmazlar.
Kuklalar iki ya da üç boyutlu olabilir; En yaygın türleri el kuklası, sopalı kukla, tezgâh altından yönetilen gölge kuklaları ve marionette de denen ipli kuklalardır.
Kuklacılığın kökeni insanlık tarihi kadar eskidir. Yazıyı bilmeyen ilkel insanların da kukla yaptıkları kesindir. Kabile yaşamında ortaya çıktığından bu yana uygarlığın parçası olan kuklalar en çok büyü ritüellerinde kullanılmıştır.
Eski Mısırlıların, tiyatroya meraklı Minos, Miken ve Antik Yunanlıların ve özellikle Çinlilerin kukla yaptıkları ve ilkel kukla tiyatroları düzenledikleri tarihi kaynaklarda yer almaktadır.
Tiyatro gibi kukla da dinsel kökenlidir. Mısırldar hiçbir oyuncu Tanrı rolünü üstlenmeye cesaret edemediği için, Tanrı rollerini, iplerle hareket ettirdikleri tahta kuklalara verirlerdi.Dinsel temalar, 9. yy’dan başlayarak kukla sahnelerinde yer almaya başladı.
17. yy’dan başlayarak önce İtalya’da, ardından Almanya ve Fransa’ da, operaları sunan ve özenle hazırlanmış bir tiyatro türü doğdu. Bu tür, SaJzburg’da Mozart’ın Sihirli Flüt ’üyle (Zauberflöte) başladı ve 1900 'de doruk noktasına ulaştı. 20. yy’da İspanya’da Lorca ve Manuel de Falla’nın oyunları, Fransa’da Gaston Baty’nin “Pupazzi”si (Kuklalar) ile halk kuklası yenilendi.
Türklerde kuklanın Orta Asya’ya kadar uzanır.Daha sonra buradan Türk göçüyle birlikte Anadolu’ya geldi.Orta Asya’ da elle oynatılan kukla kol korçak olarak adlandırılırdı. İplerle oynatılan kuklayaysa çadır hayal adı verilirdi.Selçıık Türklerinde de oynatıldığı bilinen kukla,18. yy’a kadar kabarçuk, suret, korçak, lubet gibi adlarla da anıldı.
Batılılaşma hareketiyle birlikte Batı kuklası da Osmanlı topraklarına girdi. İlk Batı kuklasını elçilik göreviyle Paris'e gönderilen Yirmisekiz Mehmet Çelebi'nin maiyetinde yer alan bir görevli getirdi; ilk gösteri de Damat İbrahim Paşa'nın önünde yapıldı.
17. yüzyılda büyük saygınlığı olan, hatta saray cariyelerine evlerinde ücretle dersler veren kuklacılar, 19. yüzyılın sonlarında bu mesleğin de öbür geleneksel seyir sanatları gibi önemini yitirmesiyle giderek azaldı.
Günümüzde ise gösteri ve şov amaçlı festival ve organizasyonlarda dev şehir kuklaları adından söz ettiriyor.