Tarihi çok eski yıllara dayanan spor faaliyetleri her geçen yıl tüm dünyaya daha fazla yayılmaya başlamıştı. Bazı devletler askerlerini güçlendirmek amacıyla futbol oynatarak spor yaptırıyorlardı. Bazı devlerle ise futbolu, başka devletlerin içine sızmak için kullanıyordu.

Tarihten Bir Köşe | Futbolun Türkiye'ye geliş serüveni

Türkiye’ye modern sporların gelişi 1868 yılında başladı. Türkiye milli eğitim ve kültür hayatında çok önemli bir yeri olan ve tarihimizde “batıya açılan pencere” diye anılan Mekteb-i Sultani’nin tamamen batıya dönük bir okul olarak hizmete girmesiyle, modern sporlar da Türkiye’ye gelmiş oldu. Buna vesile olan kişi ise okulun beden öğretmeni Monsieur Curel’dir.
Curel, ilk iş olarak okuldaki büyük bir alanı jimnastikhane haline getirmiş, alanı jimnastik aletleriyle donatmış ve hatta jimnastiği zorunlu ders olarak programa ekletmiştir. Böylelikle spor öğrenciler tarafından git gide benimsenmeye başlanmış oldu.

İngiliz icadı denilen futbol oyunu 1890 yılında ilk kes İzmir’in Bornova semtine oynandı. Bornova’ya yerleşmiş olan ve çoğu tütün ve pamuk ticaretiyle uğraşan İngiliz aileleri arasında Bornova çayırlarında futbol oynanmıştır. Daha sonra bu insanların iş icabıyla İstanbul’a gelmesiyle 1894 yılında futbol, daha da çekici bir spor haline gelmiştir. İstanbul’un Kadıköy semtine taşınan bu aileler, kendi aralarında futbol maçları düzenlemeye başladılar ve Türk gençlerinin bu sporla ilgisini bir hayli çektiler. Türk gençleri futbola gıptayla bakmaya başladılar. Fakat o dönemlerde bazı inançlardan dolayı Türkleri futbol oynamasına pek sıcak bakılmıyordu. "Topu Hazreti Ali’nin kafasına benzetip, onu tekmelemenin büyük günah olacağını savunan bir kesim mevcuttu”. İşte bu ağır baskıya rağmen Mekteb-i Bahriye (Deniz Harp Okulu) öğrencisi olan Fuat Hüsnü ile Hariciye Nezareti memuru olan Reşad Bey, gizlice bir takım kurarak futbol oynamaya başladılar.

Takımın gizli kalması için adına “Siyah Çoraplılar” ismini verdiler. İlk futbol maçı 29 Ekim 1901 tarihinde oynandı ve bu oyunda 5-1 mağlup oldular. Golü atan Fuad Hüsnü Bey’di. Fakat yapılan bu maç, Siyah Çoraplılar takımının sonu oldu. Maçın bitimine birkaç dakika kala gazeteci Ali Şamil Bey ve hafiyeleri Papazın Çayırı’nı bastılar. Bu baskından kaçabilen kurtuldu ancak yakalananlar ise ağır cezalara çarptırıldı.

Takım kaptanı Fuad Hüsnü Bey, maçı izlemeye gelen babası Amiral Hüseyin Hüsnü Paşa’nın faytonuna binip kaçtı. Takımın diğer kurucusu Reşat Danyal Bey ise yakalandı. Günlerce zaptiye karakollarında süründürüldü ve daha sonra başka bir yere sürgüne gönderildi.

Fuat Hüsnü baskından kaçarak kurtulmuştu ancak daha sonra yakalanıp askeri mahkemeye çıkarıldı. Sorgu sırasında gazeteci Ali Şamil Bey tarafından saraya gönderilen gazete haberi de okundu. “…Karşılıklı kaleler kurup, Rumlar ile aynı elbiseyi giymiş oldukları halde top endahtı ile talim icra etmekte olduklarından…” cümlesi geçiyordu gazetede. Sorgu hâkimi Raşid Bey okunan bu haber karşısında oldukça öfkelenmiş ve “Bir Türk nasıl olur da Rumlarla aynı elbiseyi giyip onlarla top atışları yapar?” diyerek Fuad Hüsnü Bey’i azarlamıştı. Sonunda Fuad Hüsnü Bey, bir ihtar cezası ile meseleyi kapatmıştı.

Bu olaylar süregelirken, 1903 yılında İstanbul’da İngiliz ve Rumlar arasında maçlar oynanmaya devam ediyordu. İngiliz futbolculardan ve Kadıköy Kulübünün kurucularından olan James Lafontaine İstanbul’da bir futbol ligi kurmak için hazırlıklar yapmaya başladı. Kulüp yöneticileriyle konuşan James Lafontaine, olumlu yanıtlar alınca “İstanbul Futbol Ligi”ni kurmayı başardı. Bu ligde şampiyon olacak takımlar için İngiltere’den 10 adet gümüş plaka getirildi. 10 yıl müddetle bu ligde şampiyon olanların isimleri bu gümüş plakaya yazılacaktı ve on yılın sonunda hangi takım daha çok şampiyon olduysa o şilt o takımın olacaktı.

1903-1904 yıllarında başlayan ilk İstanbul Futbol Ligi’ne İngiltere Sefareti’nin gemisi Imongene’nin adı verilen futbol takımı, tamamen İngiliz futbolculardan kurulu Moda; İngiliz ve Rum futbolculardan oluşan Kadıköy ve tamamen Rum futbolculardan oluşan Elpis takımları lige katıldılar.

Fuad Hüsnü Bey, Bobby takma adıyla İngiliz takımının santrafor mevkiinde futbol oynadı. İlk Türk futbolcusu olan Fuad Hüsnü Bey, kendisini gizleyerek 3 yıl boyunca futbol oynamaya devam etti. 1905 yılında Galata Sarayı futbol takımı kuruldu ve İstanbul Futbol Ligi’nde ilk defa bir Türk takımı oynamış oldu. Takımın kurulmasıyla ilerleyen yıllarda Fuad Hüsnü Bey Galatasaray’da oynamaya başladı. Daha sonra başka bir Türk rakip neden olmasın düşüncesiyle 1907 yılında Kadıköy’de Fenerbahçe futbol takımı kuruldu. Bundan hemen 1 sene sonra 1908 yılında ise Üsküdar’da Vefa İdman Yurdu kuruldu ve Türk futbol takımlarının sayısı her geçen yıl artmaya başladı.
OGÜNhaber