Bugün belki de tarih boyunca duyduğunuz en gizemli olaylardan birini tek solukta izleyeceğiniz bir konudan bahsedeceğiz. 20. Yy’da yaşanmış tüyler ürperten Dyatlov Geçidi vakası…

Tarihten Bir Köşe | Dyatlov Geçidi vakası

Kayak sporuna ilgi duyan bir grup arkadaş Ural dağları'nda geziye çıkmak için plan yapar ve yola koyulurlar. İsimleri tarihe yazılan bu kişiler Igor Dyatlov, Zinaida Kolmogorova, Iyudmila Dubinina, Alexander Kolevatov, Rustem Slobodin, Georgyi Krivonischenko, Yuri Doroshenko, Nicolas Brignollel, Alexander Zolotarev. 27 ocak 1959 günü Sovyet Rusya'da Ural Dağları'nın uçsuz bucaksız eteklerinde 2 haftalık bir tırmanış ve kayak gezisi için yola çıktılar. Aslında bazı kaynaklara göre 10 kişiydiler ancak bir tanesi sağlık problemleri yüzünden son anda aralarından ayrılmak isteyince 2 kadın 7 erkek olarak yola çıktılar. Yolculuklarındaki nihai hedef kuzeydeki en son yerleşim birimi olan Vizhai bölgesindeki Otorten Dağı'na kadardı. Rotaları dağcılıkta en zor kategori olarak bilinen "kategori 3" sınıfındaydı ancak başta liderleri İgor Dyatlov olmak üzere takım olarak kendilerinden çok eminlerdi. Her biri tırmanış ve uzun kayak gezisi tecrübeleri olan yetenekli sporculardı. 2 haftadan fazla bir süre dondurucu soğukla mücadele edecek olmaları ve tehlikeli rotaları gözlerini korkutmuyordu. Takımın deneyimden kaynaklanan bir cesareti vardı ve hiç birisi kolay kolay korkuya kapılacak insanlar değillerdi.

Gezi planına göre grup Vizhai kasabasına geri döndükten sonra liderleri Dyatlov hemen bağlı oldukları spor kulübüne telgraf çekecekti. 12 şubat günü kararlaştırıldığı gibi telgraf gelmediğinde kimse bir tepki vermedi. Bu tür zorlu gezilerde gecikmeler neredeyse her zaman olurdu ve gecikme olduğu düşünülerek ilk etap durum önemsenmemişti. Birkaç gün sonra bir şeylerin ters gitmiş olabileceği ihtimali düşünülmeye başlandı.

Arama çalışmalarının sonunda Rus dağcılardan geriye, soğuktan kaskatı kesilmiş bedenleri, birinin koparılmış dili ve hiçbir darp izi olmamasına rağmen kırık kaburga kemikleri ve kafatası kırılmış bir dağcı kaldı. Olay yerine, ekibin lideri olan Alekseievic Dyatlov'un anısına "Dyatlov Geçidi" adı verildi.

Dokuz gencin ölümünden geriye kocaman bir sır perdesi kalmıştı. Olayın hemen ardından yapılan bir araştırma, dağcıların telefon ve kameraları çadırda bırakarak ve çadırı içeriden yırtarak, farklı yönlere botlarını dahi almadan çadırdan kaçtıklarını gösterdi. Olay yerinde, dağcılardan başka hiçbir insan türü canlının ayak izlerine rastlanmadı. Gece -30 derecelerde dağcıları bu denli korkutan ve botsuz karda koşmalarına neden olacak ne yaşandı?

Arama kurtarma ekiplerinin ilk ulaştıkları cesetler olan Yuri Krivonişenko, Yuri Doroşenko, Igor Dyatlov, Zina Kolmogorova ve Rüstem Slobodin'e yapılan ilk incelemenin ardından ölüm nedenleri olarak Hipotermi teşhisi konulmuştu. Dağcılar soğuktan etkilenmiş ve gecenin karanlığında tek tek ölmeye başlamışlardı. Hatta Slobodin'in kafatasında bir kırık tespit edilmiş; fakat incelemelerde kırığın genel durumunun ölüm sebebi olmayacağı kanısına varılmıştı. Ancak, şu da belirtilmiştir ki; Slobodin, o gece sebebi bilinmeyen darbeyi aldıktan sonra bayılarak soğuktan donmuştu.

Olayın en ilginç yönü ise, Brinollel'in kafatasındaki, Dubinina ve Zolotarev'in kaburgalarındaki kırıklardı. Daha da fazlası Dubinina'nın dili, gözleri ve dudağı yoktu. Kaburgalarında kırıklar tespit edilen iki cesette de dışarıdan bir darbe izine rastlanmamıştı. Olayı asıl ilginç kılan sebep ise, sonradan yapılan incelemede, elbiselerin üzerinde radyasyon kalıntılarına rastlandı. Cesetlerin üzerlerindeki giysilerde radyoaktif kirlenme vardı.

Peki gençleri ölesiye korkutan şey neydi?

Ayı veya başka bir yabani hayvan olsaydı eğer yaralanmaları gerekirdi. Etrafta da ayak izleri, mücadeleye dair izler olurdu. Herhangi bir radyasyon kalıntısına da rastlanmazdı.
Rus polisi ve KGB bu yaşanan gizemli olayı asla çözemiyordu. Mayıs 1959'da dosya açılmamak üzere kapandı. Sporcuların hepsinin "bilinmeyen zorlayıcı bir güç" yüzünden öldükleri kayda geçirildi. Olay dosyası resimleriyle birlikte gizli bir arşive yollandı. Resimler ancak 1990'da eksik bir şekilde ortaya çıktı.

1967'de, araştırmalar sırasında görev almış ve fotoğrafçılık yapmış olan gazeteci yazar Yuri Yarovoi olaydan esinlenerek "Yüksek Derecede Karmaşa" isimli bir roman yazdı. Ancak Sovyet yönetiminin olayla ilgili bilgileri sır olarak sakladığı bir dönemde yazıldığı için pek çok detayı es geçtiği biliniyor. Tanıdıkları ise yazarın romanın yayınlanmamış detaylı bir kopyası olduğunu söylüyorlar. Yazar 1980'de hayatını kaybettikten sonra yazarın fotoğraflar, günlükler ve el yazılarından oluşan arşivi ise asla bulunamadı.

Bugün hala Sovyet yönetimi olayla ilgili detayları tüm gücüyle gizliyor. Herhangi bir açıklama getirilmemesinin yanı sıra konu hakkında herhangi bir çözüme ulaşılamadığı için ortaya birçok teori atılmaya başlandı. Bu bölgenin yerlileri olan Mansiler, uçan bir takım nesnelerinin sürekli olarak buraya geldiklerini söylemişlerdir ve bölgeye her gelenin sır bir şekilde ortadan kaybolması sebebiyle “Ölüm Dağı” adını vermişlerdir. Tüm bu sebepler göz önünde bulundurulunca uzaylılar teorisinin üzerinde çok sık durulurken, Sovyetler Birliği’nin gizli araştırmalar, deneyler ve silah denetimleri yaparken bu insanları öldürdükleri ihtimali üzerine de çokça konuşuldu. Ancak ufolar mı, paranormal varlıklar mı, gizli ordu araştırmaları mı bilinmez ama ortada alışık olmadığımız ve büyük bir patlak verdikten sonra tamamen yok edilmiş bir olay yaşandığı kesin.
OGÜNhaber