HÜDA PAR Sözcüsü Yunus Emiroğlu: “Ağır hasta mahkûmlara ideolojik saiklerle “cezaevinde kalamaz” raporu vermeyen Adli Tıp Kurumu yüzünden mağduriyetler artmakta hatta cezaevlerinde ölümlere sebebiyet verilmektedir. Geçtiğimiz günlerde, Elâzığ cezaevinde vefat eden 28 Şubat mağduru Sıddık Durgun, bu durumun en güncel örneğidir.” dedi.

HÜDA PAR Sözcüsü Emiroğlu: Hasta mahkûmlar insanî muamele bekliyor

HÜDA PAR’ın gündem değerlendirmesini kamuoyu ile paylaşan parti sözcüsü Yunus Emiroğlu, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

HÜDA PAR’ın bu haftaki gündem değerlendirmesinin ilk sırasında, cezaevlerindeki hasta mahkûmlar yer aldı. Cezaevlerinde hasta mahkûmlara yönelik kanuni düzenlemenin yapılması gerektiğini belirten Emiroğlu, “7. Yargı Paketi” adıyla Meclis Başkanlığına sunulan kanun teklifi, yenilikler içermesi bakımından önemlidir. Bu bağlamda madde bağımlılarına yönelik tedavi düzenlemesi, çocuğu ağır hasta veya engelli olan kadın mahkûmların cezalarının ertelenmesi gibi düzenlemeler, kamuoyunun beklentisiydi. Bununla birlikte hasta mahkûmlarla ilgili yapılması beklenen kanunî düzenleme sürekli olarak ertelenmektedir.” dedi.

Emiroğlu, “Cezaevlerinin birer eza evi olmaktan çıkarılması, hasta mahkûmların da tedavisinin hiçbir gecikmeye mahal verilmeden sağlanması hem insanî hem de hukukî bir görev ve sorumluluktur.” diyen Emiroğlu, “Ağır hasta mahkûmlara ideolojik saiklerle “cezaevinde kalamaz” raporu vermeyen Adli Tıp Kurumu yüzünden mağduriyetler artmakta hatta cezaevlerinde ölümlere sebebiyet verilmektedir. Geçtiğimiz günlerde, Elâzığ cezaevinde vefat eden 28 Şubat mağduru Sıddık Durgun, bu durumun en güncel örneğidir. Sıddık Durgun ilerlemiş hastalığına, tekerlekli sandalyeye mahkûm olmasına ve hafıza kaybı sebebiyle çocuklarını dahi tanıyamayacak hale gelmesine rağmen infaz ertelemesinden yararlandırılmamış ve cezaevinde hayatını kaybetmiştir. Vicdani hiçbir açıklaması olmayan bu vakıa, halen cezaevinde olup kendi bakımını tek başına üstlenemeyecek durumda olan pek çok hasta mahkûmun da böylesi bir tehdit altında olduğunu göstermektedir.” ifadelerini kullandı. Hasta mahkûmlara yönelik mağduriyetlerin son bulması gerektiğini söyleyen Emiroğlu, “Mahkûmlara bilimsel değil ideolojik olarak yaklaşan Adli Tıp Kurumu bu tutumundan vazgeçmeli, yeni mağduriyetlere yol açmamalıdır. Suiistimale ve keyfi muameleye geçit vermeyecek kanunî düzenlemeler derhal yapılmalıdır.” dedi.

“Hayvancılık sektörü desteklenmeli”
Et, süt ve süt ürünlerinde yaşanan yüksek fiyat artışları, hayvancılık sektöründeki sorunları ve et ithalatını tekrar gündeme getirdi.

HÜDA PAR’ın bu haftaki gündem değerlendirmesinde, hayvancılık sektörünün desteklenmesi gerektiğine yer verildi. Hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların nedenlerine değinen Emiroğlu, “Hayvancılığa yeterince ihtimam gösterilmemesi, sektörün desteklenmesi konusunda atılan adımların yetersiz kalması ve yem fiyatlarına müdahalede geç kalınması gibi nedenler bu durumun temel nedenleri arasında yer almaktadır.” ifadelerini kullandı. Sektörde yaşanan sorunun çözümüne yönelik adımların atılması gerektiğini belirten Emiroğlu, partisini çözüm önerilerini paylaştı. Hayvancılık sektörüne yönelik, desteklerin artırılması gerektiğini söyleyen Emiroğlu, “Şimdi bıçak kemiğe dayandı, fiyatlar tavan yaptı. Çareyi et ithalatında aramak sorunu daha da büyütecek, bu sefer de yerli üretici zarar edeceği için hayvan sayısı azalacaktır. Bu durum, et ve süt ürünlerinde dışarıya bağımlı hale gelmeyi sonuç verecektir. Kısa vadede bir rahatlama yaşanacak olsa da orta ve uzun vadede fiyatlar daha da artacak, yerli üretim ise düşecektir. Süt krizi ile et krizinin birbirini takip edeceği bir kısır döngüye girilmeden tedbir alınmalıdır. Acilen hayvancılıkla ilgili kısa, orta ve uzun vadeli planlamalar yapılmalı ve sektörün cazibesi artırılmalıdır. Özellikle yem fiyatlarında destekler artırılmalı, küçük ve büyükbaş hayvan yetiştiricilerine faizsiz ve uzun vadeli krediler verilmeli, gerekirse hibe destek programları devreye alınmalıdır.” ifadelerini kullandı.  

“Trafik kazalarını önleme adına yeterince tedbir alınmamakta”
HÜDA PAR’ın bu haftaki gündem değerlendirmesinde artan trafik kazaları ve kazalara yönelik tedbirlerin alınmasına yer verildi.

HÜDA PAR Sözcüsü Emiroğlu, meydana gelen trafik kazalarının istatistiki verilerini paylaşarak tedbir alınmasına yönelik önemli açıklamalarda bulundu. Meydana gelen ölümlü kazalara değinen Emiroğlu, “Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Başkanlığının yaptığı açıklamaya göre şubat ayı boyunca ülke genelinde meydana gelen 33 bin 318 trafik kazasında 152 kişi hayatını kaybetmiş, 17 bin 948 kişi de yaralanmıştır. Yılın ilk iki aylık döneminde ise ülke genelinde meydana gelen 73 bin 340 kazada 337 kişi hayatını kaybetmiş, 40 bin 176 kişi ise yaralanmıştır.” ifadelerini kullanarak, trafik canavarının meydana getirdiği durumu gözler önüne serdi. “Açıklanan kaza bilançoları göstermektedir ki can ve mal kaybına sebebiyet veren trafik kazalarını önleme adına yeterince tedbir alınmamaktadır.” diyen Emiroğlu, tedbirlerin alınması gerektiğini söyledi. Alınacak tedbirler arasında cezai müeyyidelerin yalnız başına yeterli olmadığını belirten Emiroğlu, “Toplumun can güvenliğini sağlamaya yönelik tedbir geliştirmek devletin birinci derecede sorumluluğudur. Kazaların sebepleri bütünüyle ele alınmadıkça kalıcı bir çözüme ulaşmak mümkün olmayacaktır. Gittikçe artan kazalar, cezai müeyyidelerin tek başına yeterli olmadığının birer göstergesidir.” dedi.

“Kazalara neden olan alkole karşı tedbir alınmalı”
Ölümlü kazaların meydana gelmesinin başat nedenlerinden birini alkol olduğunu anımsatan Emiroğlu, alkole yönelik tedbir alınması gerektiğini söyledi. Ölümlü kazaların meydana gelmesine sebep olan alkol başta olmak üzere diğer sebeplere değinerek trafik canavarına karşı önlem alınmasını gerektiğini anımsatan Emiroğlu, “2023’ün ilk iki ayında, sonu ölümle ve yaralanmayla sonuçlanan trafik kazasına karışan 216 sürücünün alkollü olduğu tespit edilmiştir. Alkolün bu kadar can almasına seyirci kalınmamalıdır. Alkol alan kişi kendi canına, malına zarar verdiği gibi başkalarının da can ve mal güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Öte yandan yarım kalmış veya yapımı uzamış olan yolların, trafikte sorunların oluşmasına sebebiyet verdiği inkâr edilemez bir gerçektir. Başlatılan yol çalışmaları en kısa zamanda bitirilmelidir. Dikkatsizlik, kuralları hiçe sayma, hız tutkunluğu gibi kazalara sebebiyet veren durumlar için alınacak en iyi tedbir, trafik kurallarının önemi konusunda toplumun bilinçlendirilmesidir.” şeklinde konuştu.

“Hac kontenjanları artırılmalı”
Hac kontenjanların 2 milyon 391 bin 671 kişinin katıldığı hac kura sonuçları geçtiğimiz hafta açıklandı. Kesin kayıtlar için başvurular ise devam etmektedir. Ancak bu yıl Türkiye için 65 yaş üstü dâhil yalnızca 83 bin 430 kişilik bir kontenjan ayrıldı.

HÜDA PAR’ın bu haftaki gündem değerlendirmesinde hac kontenjanlarının artırılması gerektiğine yer verildi. Hac kontenjanlarının artırılması için Suudi makamlarla girişimlerde bulunulması gerektiğine vurgu yapan Emiroğlu,  “Türkiye için ayrılan kontenjan oldukça yetersizdir. Bu nedenle milyonlarca kişi hac ibadetini yerine getirmekten mahrum kalmaktadır. Hacca gitmek için yıllarca sırada bekleyen birçok vatandaşımızın ya ömrü vefa etmemekte ya da hastalık gibi nedenlerle hac ibadetini yerine getirememektedirler. Kontenjan artırımı için Suudi makamları nezdinde mutlaka yeni girişimlerde bulunulmalıdır.” şeklinde konuştu.

“Depremzede hacı adaylarına düşük tarife uygulanmalı”
Hac bedellerinin yüksek olduğunu ve indirime gidilmesi için adımların atılması gerektiğine dikkati çeken Emiroğlu, “Öte yandan hac bedelleri de oldukça yüksektir. 20 bin riyalin yani 100 bin TL'nin üzerindeki hac bedelleri, hac ibadetini yerine getirmek isteyen vatandaşları zorlamaktadır. Hac bedelleri konusunda taban fiyatı belirleyen Diyanet İşleri Başkanlığı, diğer özel şirketler ile birlikte ciddi bir indirime gitmelidir. Ayrıca depremzede olan hacı adayları için de hac bedelleri konusunda bu yıl daha düşük bir tarife uygulanmalıdır.” ifadelerini kullandı.

Siyonist rejim Ramazan katliamına hazırlanıyor
Her yıl mübarek Ramazan ayı geldiğinde Siyonist işgal rejimi, Filistinli Müslümanlara yönelik her türlü katliamı gerçekleştiriyor.

Siyonist işgal rejiminin Ramazan ayında yeni bir katliama hazırlık yaptığına dikkati çeken HÜDA PAR Sözcüsü Emiroğlu, “Batı Şeria'nın kuzeyindeki Cenin’de, iki günde 10 Filistinli direnişçiyi şehit eden işgalciler Ramazan ayında yapacakları saldırıların zeminini hazırlamaktadır. Filistinlilere karşı açıkça ‘’soykırım’’ çağrısı yapan Siyonist yönetimin koltuğu muhaliflerin protestoları nedeniyle sallantıdadır. Bu sebeple Filistinlilere yönelik saldırılarını her geçen gün artırmakta, kanlı bir güç gösterisine hazırlanmaktadır.” şeklinde konuştu.

“Siyonist terör rejimiyle kurulan ilişkiler ivedilikle kesilmeli”
İslam ülkelerinin Siyonist işgal rejimi ile ilişkilerini kesmesi gerektiğini vurgulayan Emiroğlu, “Bölge ülkelerinin, Siyonistlerin dünyanın gözü önünde yaptığı soykırım çağrısına rağmen hâlâ bu rejimle ilişki geliştirme yarışına girmesi anlaşılabilir değildir. Depremlerden etkilenen ve yetersiz kurtarma ekipmanı nedeniyle binlerce Suriyelinin öldüğü Suriye’ye uluslararası yardımın ulaştırıldığı Halep Havalimanı geçtiğimiz günlerde Siyonistler tarafından vuruldu. Hiçbir hukuk kuralı ve ahlak ilkesi tanımayan, dünyaya meydan okuyan bu barbarlığa karşı diplomatik onay utanç vericidir. Müslümanların her önemli anını kana bulayan barbarlar Ramazan ayında Gazze’yi tekrar vurmak, Batı Şeria’da toplu katliam gerçekleştirmek için ortam hazırlamaktadır. Bu sebeple terör rejimiyle kurulan ilişkiler ivedilikle kesilmeli, bu terör rejimine karşı güç birliği yapılmalıdır.” çağrısında bulundu.

Türkiye-İsveç-Finlandiya arasında NATO görüşmeleri
Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasındaki "Üçlü Muhtıra" çerçevesinde kurulan “Daimî Ortak Mekanizma” toplantısı Brüksel’deki NATO karargâhında yapıldı. İslam ve Türkiye düşmanlığı yapan ve NATO üyelikleri gündemde olan ülkelere karşı Türkiye’nin onay vermemesi gerektiğini belirten Emiroğlu, “Geçtiğimiz aylarda Danimarkalı aşağılık siyasetçi tarafından Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde polis korumasında Kur’an-ı Kerim yakılmıştı. Bu alçak saldırıya sözde "ifade özgürlüğü" kapsamında izin veren İsveç makamları Tevrat’ın yakılmasını ise onaylamayarak açıkça bir ikiyüzlülük sergilemişti. İslam’a ve Müslümanlara yönelik böylesi alçak bir hareketi henüz Türkiye’nin onayına muhtaç pozisyondayken destekleyen İsveç yönetiminin, söz konusu onayı aldıktan sonra Müslümanlara ve İslam’a yönelik saldırılara karşı tutumunu tahmin etmek zor değildir. Türkiye, İslam ve Müslüman düşmanlığını açıkça destekleyen İsveç’in NATO üyeliğine hiçbir zaman onay vermemeli, İslam düşmanı ittifakın daha da gelişmesine imkân tanımamalıdır.” dedi.
OGÜNhaber