Rehber TV'de "Rehber’de Gündem" programına katılan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Hüseyin Yılmaz, HÜDA PAR'ın söylemleri, siyasetteki duruşu ve açıklamalarıyla tüm sahtekârların maskesini indirdiğini söyledi.

HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz: HÜDA PAR tüm sahtekarların maskesini indiriyor

Yılmaz, İttifaklar, seçimde atılacak adımlar, HÜDA PAR’ın parti programı, geçen Türkiye yüzyılında yaşanan katliamlar, Kürdlerin İslam’dan uzaklaştırılmak istenilmesi, Diyarbakır Newrozu’ndaki provokatörlük girişimleri başta olmak üzere iç ve dış gündeme ilişkin birçok konu hakkında açıklamada bulundu.

CHP’nin Kürd meselesinde samimi davranmadığına vurgu yapan Yılmaz, HÜDA PAR’ın parti programında bulunan Kürd meselesine yönelik çözüm önerilerine karşı koymaları, bu samimiyetsizliği ortaya koyduğunu ifade etti.

Cumhur İttifakı’nın bir bileşeni olmadıklarının altını çizen Yılmaz, muhatabın ittifakın lokomotifi olan AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu belirtti.

"Tabuları yıkmak açısından önemli"
Siyasette yüzde yüz tatmin diye bir şeyin olmadığını kaydeden Yılmaz, "İktidar partisi şu an Mecliste en fazla oya sahip birinci partidir. Ama buna rağmen imkân olsa 600 milletvekilinin tamamını da almak ister. O yüzden hiçbir formül Mecliste bulunmak, orada etkili olmak ya da yönetimde etkili olmak isteyen partiler açısından tatmin edici değildir. Mesela başörtüsünün anayasal değişiklikle güvenceye alınması meselesi gündeme geldi. Hükumetin 400 milletvekili olmuş olsaydı takılmadan bu meseleyi halledebilecekti. Yani bazı şeyleri yapabilmek için daha fazlası gerekiyor. HÜDA PAR olarak bizi tatmin eden bir sonuç olmayabilir belki ama ilk olma açısından, Mecliste bazen tabuları yıkabilmek açısından önemlidir. İnşaallah o tabuları yıkacak yeterlilikte ve nitelikte arkadaşlarımız Parlamentoda bu temsiliyeti sağlayacaklardır." diye konuştu.

"AK Parti'ye verilen oy HÜDA PAR'a da verilecek"
Cumhur İttifakı’nın bileşeni olmadıklarına işaret eden Yılmaz, şöyle konuştu: "Biz şunu söyledik, biz Cumhur İttifakı’na dahil olmuyoruz. Biz Cumhur İttifakı’nın lokomotifi olan AK Parti ile görüşüyoruz. Bizim muhatabımız Cumhur İttifakı’nın diğer bileşenleri değil. Biz de Millet İttifakı’ndaki gibi oturup, konuşup, herkes pazarlığını yapacak diye bir şey yoktur. Bizim tek muhatabımız var o da Sayın Erdoğan’dır ve AK Partidir. Böyle olunca biz Cumhur İttifakı’nın bileşeni değil ama bu seçime münhasır olarak Cumhur İttifakı’nın adayı olan Sayın Erdoğan’ı destekleyeceğiz. AK Parti listelerinden seçime gireceğimiz için aday olacak arkadaşlarımıza destek mahiyetinde seçmenimiz AK Partiye oy verecekler. Ancak aynı zamanda HÜDA PAR’a da oy vermiş olacaklar. Belli bazı kriterlere göre arkadaşlarımız AK Parti listelerinden aday olacak. Hem doğu hem de batı da arkadaşlarımız aday gösterilecek. Dolayısıyla bu seçimde AK Parti ile birlikte çalışıyoruz. Parti programımızdaki ilkelerimiz belli. Parti programında yazdıklarımız belli. Bu birliktelik bir seçim ittifakıdır. Arkadaşlarımız seçildiği vakit HÜDA PAR’ı temsilen Mecliste bulunacaklar. Parti programımızı meclis kürsüsünden haykıracaklar. Ama usulünce, kavgasız, gürültüsüz, diğerlerinin yaptığı gibi şov yaparak değil; bir netice elde etmeye yönelik çalışacağız." ifadelerini kullandı.

“Seçim öncesi camilerden çıkmayanlar seçim sonrası şampanya ile kutlama yaptılar”
HÜDA PAR'ın aldığı ittifak kararının olumlu yansımalarının olacağını ve ülke olarak kritik bir süreçten de geçildiğini ifade eden Yılmaz, CHP zihniyetine dikkat çekti.
Yılmaz, “CHP bir zihniyettir ve bu zihniyet güven verici değil. İstanbul’da belediye seçimini aldıktan sonra hiçbir sözünde durmadı. Namus sözü verilmesine rağmen bütün sözlerini yuttu. Seçim öncesi camilerden çıkmayanlar, cumaya gidenler, seçim sonrası şampanya ile bunu kutladılar. Caminin yolunu unuttular. Şimdi tekrar seçim geldi. CHP zihniyeti toplumun değerlerini suiistimal ediyor. Tüm vaatleri seçimi geçinceye kadardır.” dedi.

"Kürtlerin umudunu CHP’ye bağlayanlar Kürtleri kandırıyor"
Şu ana kadar CHP'nin Kürtler için hiçbir şey üretmediğine dikkat çeken Yılmaz, şunları söyledi: "Kürtlerin bazı haklar elde edeceği umuduyla, halkın umudunu CHP’ye bağlayanlar, halkı yanıltıyor. Kürtleri kandırıyor, aldatıyor. Duran Kalkan sen Kürt değilsin. Mustafa Karasu sen Kürt değilsin. Bunlar gerçekten de Kürtleri örgüte kurban eden, Kürdün de iradesine ipotek koyan, hatta kendi iradeleri olmayan, siyasi anlamda örgütün vesayeti altında olan sözde siyasilerdir. Çözüm sürecinde hükümetle yakın olduğu dönemde bunu yapmayanlar suçludur. Örgütün kolunun kanadının kırıldığı ve zayıfladığı bu dönemde, hükumet ve devlet Kürt haklarıyla ilgili iyileştirmelerde bulunabilirdi ve bu daha fazla karşılık bulurdu. Maalesef bu adım atılmadı ve eksik kaldı. Eksik kalmasının sebebi de belki gerek örgütün gerekse siyasi anlamda örgütün savunuculuğunu yapan partilerin bunu, bu durumu suiistimal etmesi ve olumlu bir şekilde sonuçlanmasını istememesidir."

"Zilan’ı, Dersim’i unutmamak lazım"
Kürtlerin haklarından mahrum olmasının; ret, inkâr ve asimilasyon politikalarıyla kimliksizleştirmelerinin ve hatta bu asimilasyonu sağlamak için katliamlardan geçiren partinin CHP olduğunu belirten Yılmaz, "Yani Kürt meselesinin asıl kaynağı CHP’dir. İnkârı yapan CHP. Ben varım diyeni öldüren, cezaevine koyan, katliamdan geçiren CHP. Toplumun inancına savaş açan CHP. Zilan’ı, Dersim’i unutmamak lazım. Bunun faili CHP’dir. Böyle bir durumda CHP’nin işte ‘ben değiştim’ demesine kimse inanmamalı ve kanmamalıdır. Bu zihniyet değişmez. Seçim dönemlerinde gerekirse takke takar, çarşaf da giyebilirler. Ama tüm bunlar köprüyü geçinceye kadardır. Çünkü sorundan besleniyorlar." dedi.

"Türkiye'nin geçmiş yüzyılı yanlışlar üzerine kurulu bir yüzyıldı"
Devlete rengini veren sistemin yanlışlığına dikkat çeken Yılmaz, “Sistemin değişmesi gerektiğini söylüyoruz. Devlete rengini veren yüzyılda devleti ucubeye dönüştüren bir sistem var ve bu sistem de CHP zihniyetidir. CHP’nin altı okudur. Darbeler bunu sağlamak için yapılmış. Yakın tarihi okumak lazım. Yakın tarihte tek parti döneminde CHP il başkanları aynı zamanda valiydi. İlçe başkanları kaymakamdı. Parlamenter sistemi isteme sebepleri de budur. Bu sistem kendini parlamenter sisteme göre kodlamıştır. Vesayet odaklarını parlamenter sistemle belli bazı kesimlere dağıtmıştır. Sistemin değişmesi ile vesayet odaklarının kolu kısaldı. Vesayet odakları tırpanlanmış oldu. Sıkıntıları bundandır. Amaç tekrar parlamenter sisteme geçip vesayet odaklarını tekrar oturtmaktır. Türkiye'nin geçmiş yüzyılı yanlışlar üzerine kurulu bir yüzyıldı. Bunun değişme ve doğru zemine oturma ihtimali mevcuttur. Ama eğer şiddet olmazsa, terör olmazsa, bu olabilir. Kürtlerin hakları ile örgütün talepleri birbiriyle karıştırılmazsa, o zaman Kürtlerin bazı talepleri öne gelebilir. Bu açıdan bu sistemin değişme ihtimali var. Biz Erdoğan'da o potansiyeli görüyoruz. Nitekim, HÜDA PAR’ın bu noktada yardımcı olmasıyla, yol göstermesiyle doğru zeminde yapılacak olan bazı görüşmelerle Kürtlerin bazı temel haklarını elde etme ihtimali mevcuttur." diye konuştu.

"CHP Kürtler Meselesinde samimi olsaydı Parti Programımıza itiraz etmezdi"
HÜDA PAR güçlenirse, güçlü bir şekilde Mecliste temsil edilirse, Kürt meselesinin barışçıl yöntemlerle ve iyi diyalogla çözüme kavuşacağına inandıklarını kaydeden Yılmaz, şöyle devam etti: "Parti programlarımıza en fazla CHP karşı çıkıyor. CHP, eğer sen Kürtlerin temel haklarıyla HDP ile bunun için pazarlık yapıyorsan, o zaman niçin buna itiraz ediyorsun? Ama Kandile operasyon yapılmayacak, PKK baronlarına operasyon yapılmayacak üzerine pazarlık yapılıyor. HDP bunun garantisini istiyor. Eğer niyetleri Kürtlerin hakları olsaydı bizim parti programımıza itiraz etmemeleri gerekirdi. Eğer HDP de Kürt meselesinde samimi olsaydı parti programımızda Kürtlerle ilgili konularına destek açıklaması yapardı veya ortağı CHP’ye ‘bizim kırmızı çizgimiz bunlardır’ demeliydi. HDP’nin tek kırmızı çizgisi var; ‘Kandile operasyon yapılmamasın, örgütün önü açılsın.’”

“Diyarbakır’da Nevroz’da polis provoke edilmek istendi”
Ergenekoncu ve JİTEM’cilerin, Kürtlerin haklarının yok sayıldığı bir dönemde yapmış oldukları hukuk dışı uygulamalarla Kürtlerin PKK’nin kucağına itildiğini belirten Yılmaz, halen de bürokraside devletin içerisinde yer alan memurların aynı hataya devam ettiğine işaret etti.

"Mesela geçen gün Lice’de bir çocuğa yapılan işkence" ifadelerini kullanan Yılmaz, birilerinin bilerek Kürtleri örgütün kucağına ittiğini, bu tip memurların ihraç edilmesi gerektiğini vurguladı.
Yılmaz, "Çünkü bunlar örgüte çalışan insanlarıdır. Örgütün de istediği budur. Geçen gün Nevroz’da basına yansıyan görüntülerde bir saat boyunca provoke edici bir şekilde polise taş atıldı. Neden? Önceki Nevroz’larda olduğu gibi polisin biri galeyana gelsin, hatalı bir davranışta bulunsun, havaya ateş etsin, insanlar yaralansın, ölsün. Bunun üzerinden galeyana gelen duyguları dahada kabartarak o duygularla oy devşirsinler. Yani niyet budur. Bunu yapan kimler? Yüzü kapalı olan, PKK lehine slogan atan bir grup. Yani onların insanları. Bu oyuna gelip de Kürtlük üzerinden vatandaşa eziyet eden memur da onlara hizmet ediyordur. Başta hükümetin bunların gözünün yaşına bakmaması lazım." dedi.

"Kürtleri İslâmsızlaştırma, dinden uzaklaştırma projesi var"
Kürtlerin en büyük şansızlığının kendi içlerinde ‘PKK’ diye Marksist, Leninist, inançsız, dinsiz bir örgütün çıkması olduğuna dikkat çeken Yılmaz, "Kürdün örfünü, kültürünü, ahlakını, namus anlayışını yerle bir eden, Lut kavminin fiilini yapanlara sahip çıkan bir örgütün onların içinden çıkması ve onlara kurtarıcı diye sunulmuş olmasıdır. ‘Sunulmuş olması’ diyorum çünkü bu sunulma konusunda devletin de rolü vardır. Kürtler dindar olmasın, Kürtler İslami hassasiyet sahibi olmasın. Yani Kürdistan Bölgesini İslamsızlaştırma, dinden, imandan uzaklaştırma projesi var ve buna hizmet ediyorlar. Bunu söyleyerek onlara iftira etmiyoruz. Bu konu hakkında kendi milletvekillerinin beyanı var. Basından baksınlar. Diyor ki ‘Kürtlerin bu halde olmasının temel sebebi, Kürtlerin Müslüman olmalarıdır. Hristiyan olsalardı Avrupa onlara devlet verecekti. Haydi Kürtler Hristiyan olalım, İslami terk edelim. Bunların düşmanlığı dinlere değil İslam’adır. Türkiye’deki Türk ve Kürt solunun temeline baktığınızda düşmanlıkları İslam’adır. Mesela Budizme, Hristiyanlığa, Yahudiliğe, Zerduştluğa, Ezidiliğe düşman değiller." ifadelerini kullandı.

"İradeleri başka yerlerde olanlar, halkın iradesine de ipotek koymaya çalışıyorlar"
Kürtlerin iradesinin kendi ellerinde olduğunu belirten Yılmaz, "Newroz’da birisi çıktı dindar Kürtlere hakaret etti. Biz o kelimeleri kendimize yakıştıramıyoruz ama kendisine yakıştırtanlara o kelimeleri iade ediyoruz. Kürtler irade sahibidir, namusludur. Kürtler ne yapacağına kendileri karar verir, vesayet altında değiller, iradeleri de kendi elindedir. İradeleri başka yerlerde olanlar, maalesef halkın iradesine de ipotek koymaya çalışıyorlar. Çünkü yılların alışkanlığı var ve bunu terk edemiyorlar. Bunu bilmekte fayda var. Bu noktada bunun bu hakaretini içine sindirebilen Kürt varsa, eğer hala onları desteklemeye devam etsin. Ahlaki noktada kendisini ahlaksızlıkla suçlayan, hakaret eden bu yapıya bu insanlara sırf bundan dolayı bile olsa mesafe koyması lazım. Onlara burada gereken cevabı vermesi lazım." dedi.

"Operasyon yapılanlar Kürt değil PKK'dir"
Yılmaz, açıklamasının devamında şunları söyledi: "Dersim’in, Zilan’ın katili olan zihniyetin temsilcisi olan bir partinin adayına Kürtleri oy vermeye teşvik edecekler ama bunun yanında Kürtlerin kanında hiçbir şekilde dahli olmayan bir partinin adayına da tam tersi şekilde ‘Kürt katili’ diye suçlayacaklar. Örgütün silahlı bir şiddet eylemi var ortada, bununla her devlet, her iktidar mücadele eder. Silahı ve şiddeti bir yol ve yöntem olarak benimsemişse bir yapı bununla mücadele edilecek. Bu mücadele de bizim gördüğümüz örgütle mücadele ediliyor, Kürtlerle değil. Kürtlerin sıkıntıları var, temel hak ve hürriyet talepleri var. Bunlar ayrı ama örgütün ideolojik olarak Marksist, Leninist bir devlet kurmak ya da o yönde kantonlar inşa etmek gibi bir düşüncesi var. Bunu silahla, şiddetle ve bombalarla yapmaya çalışıyor. Burada şiddet, devletin de şiddetini meşru kılar. Karşılıklı bir çatışma var orada ve devlet de gereğini yapıyor. Bu gözle bakmak lazım. Dolayısıyla devletin, AK Parti iktidarının operasyon yaptığı kişiler Kürtler değil, PKK’dir, örgüttür."

"HÜDA PAR bölücü değil, Ümmetçidir"
Konuşmasında HÜDA PAR'a yönelik bölücülük ithamlarına da değinen Yılmaz, "Biz bölücü değiliz, HÜDA PAR ümmetçidir. Ümmetçi olan bir yapı, birleştiricidir. Biz dar düşünmüyoruz, sadece Türkiye’yi Misak-ı Milli diye düşünmüyoruz. Biz, bütün İslam coğrafyasının bir ve bütün olmasını istiyoruz. Bu bölücülük değildir. Üstad Bediüzzaman’ın bahsetmiş olduğu ‘Birleşik İslam Cumhuriyetleri’nin bir araya gelerek Avrupa Birliği gibi; siyasi, askeri ve ekonomik bir güç haline gelmesini istiyoruz. Böyle bir yapının olması tek tek, bölük pürçük, kendi şahsi menfaatlerini düşünen, küçük devletlerden çok daha fazla hem kendi devletlerine faydası olacak hem de İslam coğrafyasında Müslümanlara faydası olacak. Bu nasıl bölücülük oluyor." diye konuştu.

"Kürtler de Türkler gibi aynı haklara sahip olsun"
Parti programlarında Kürtlere yer verdiklerini, Kürtlerin varlığının inkâr edilemeyeceğini söyleyen Yılmaz, şöyle devam etti:

"Bunu yasalar inkâr etse de biz inkâr edemeyiz. Çünkü inancımız bize bunu emrediyor. Kürt varsa, Kürdün dili de var, Kürdün kültürü de var, yaşadığı bir coğrafya da var. Parti programımızda evet ‘Kürdistan’ demişiz. Orada Kürdistan derken coğrafik anlamda kullanmışız. Bunu Osmanlı da kullanmış. Şu an İran’da da Kürdistan eyaleti var. Kürtçe serbest ama bazı noktalarda Türkiye’deki gibi hakları yok. Yani coğrafyanın ismi olabilir. Yaşadığı coğrafya varsa, dili, kültürü de vardır. Devletin buna sahip çıkması lazım. Bu bir zenginliktir, bu bir kayıp değildir. Bu açıdan HÜDA PAR bölücü değildir. HÜDA PAR temel hak ve hukuk, insani ve İslami haklar noktasında olaya bakıyor ve her kavme kendi hakkının verilmesini istiyor. Bunu da veciz bir şekilde, şu şekilde ifade ediyoruz. Bu coğrafyada yaşayan bir Türk kardeşimiz, Türk olma hasebiyle hangi haklara sahip ise, bir Kürt de aynı haklara sahip olsun. Ne eksik ne fazla. Bu kadar basit. O yüzden diyoruz ki anadilde eğitim görsünler. Bir Türk kardeşimiz anadilde eğitim görüyorsa, bir Kürt kardeşimiz, bir Arap kardeşimiz de görsün. Bu memleketi bölmez, bu zenginliktir. Anadilden dahi korkuluyorsa, eğer birileri ya da bu korku empoze etmişse, bunlara HÜDA PAR’dan korkmalarına gerek yok. Biz temel haklar noktasında kavgasız, gürültüsüz, çatışmasız bir şekilde temel hakların herkese verilmesini istiyoruz."

"Kıyama mecbur bırakılan bir halk var"
Yılmaz, açıklamasının devamında, "Şimdi Dersim’de ya da Zilan’da bir katliam var. Sonrasında İstiklal Mahkemeleri kurulmuş. Şeyh Said kıyamı var. Kıyama mecbur bırakılan bir halk var. Provokasyonla Piran’da askerlerin köyü basıp çatışma çıkmasına sebep olması ve ardından bu provokasyonla ‘Kürtler ayaklandı’ diyerek üzerine ordu gönderilmesiyle başlayan bir kıyam var. Sistemin İslami değerlerden uzaklaşması, Hilafeti kaldırması, yani batıya yüzünü çevirip Batı tipi bir yapıya bürünmeye çalışması, İslam’a sırtını çevirmesi üzerine bir itirazdır. Bunu ben tek söylemiyorum, tarihçiler söylüyor. Bunu Türk kardeşlerimizin çokça sevdiği Necip Fazıl ‘Son Devrin Din Mazlumları’ kitabında söylüyor. Açsınlar baksınlar." ifadelerini kullandı.

"Şeyh Said ve Seyid Rıza Kürt halkı nezdinde muteberdir"
Kürt Halkının değer verip muteber saydığına, devletin de riayet etmesi gerektiğine vurgu yapan Yılmaz "Şeyh Said ve Seyid Rıza, Kürt halkı nezdinde muteberdir. Biz de diyoruz ki madem Şeyh Said ve Seyid Rıza bu halk nezdinde muteberdir, devlet de bu muteberliğe riayet etsin, ‘hain’ demesin. Bu dindar Kürtleri incitiyor. İncinmeyen bazıları var o ayrı mesele. Şu an Şeyh Said için ‘İngiliz ajanı ve hain’ diyen iki kesim var. Kemalistler ve İmralı’daki Abdullah Öcalan’ın takipçileri. Bunlar Şeyh Said’e isnat edilen iftiralardır ve doğru değil. Hakikatte ise, İngilizlere benzeyen bir rejimi oturtan bir zihniyet var ve bu zihniyet din için ortaya çıkan bir zata ‘hain’ diyor." açıklamasında bulundu.

"Kürtlüğünü inkâr eden bir insana bir Kürd’ün oy vermesi ne kadar doğrudur?"
HÜDA PAR’ın söylemleriyle, siyasetteki duruşuyla, açıklamalarıyla tüm sahtekarların maskesini indirdiğinin altını çizen Yılmaz, şunları söyledi:

"Maskeli siyaset yapanların maskesi iniyor ve gerçek niyeti ortaya çıkıyor. Kim dindar, kim dine düşman, kim gerçekten özgürlükçü, kim baskıcı, kim Kürtlerin hak hukukunu savunuyor, kim Kürtlerin hak hukukundan nemalanıyor? Seyit Rıza’ya yönelik talebimize karşı itiraz eden CHP’lilere karşı Dersimli Genel Başkan’larının karşı çıkması lazım değil mi? Yetmedi Kemal Kılıçdaroğlu madem Kürt’se neden Kürtlüğünü inkâr ediyor? ‘Ben Türkmenim’ diyor. Bütün kayıtlara baktığımızda Dersim halkının Zaza olduğu ve dil olarak, kültür olarak diğer Kürtlerden farkının olmadığını biliyoruz. Sadece mezhepsel yönde farklılık var. Madem öyle neden Kürtlüğünü inkâr ediyor? Kürtlüğünü inkâr eden bir insana bir kürdün oy vermesi ne kadar doğrudur? Bu konu hakkında Peygamber Efendimizin hadisi şerifi var, ‘Aslını inkâr eden haramzadedir’ diye. Eğer aslını inkâr ediyorsa ve Türkmen'se o halde niye Kürtlüğe yamalatılıyor? Ben Zaza’yım ve Zaza olduğumu inkâr etmiyorum. Benim genel başkanım da Kürtlüğünü inkâr etmiyor. Ama birisi CHP’deyse ve bunu inkâr ediyorsa, o zaman CHP’nin gerçek zihniyetinin değişmediğinin bir başka göstergesidir."

"MUSTAZAF DER FETÖ kumpası ile kapatıldı"
Yılmaz, son olarak HÜDA PAR’ın MUSTAZAF DER’in kapatılması üzerinden yıpratılmasına da değinerek, şunları kaydetti:
"Partimize yönelik sürekli MUSTAZAF DER üzerinden yapılan bir saldırı var. MUSTAZAF DER, FETÖ kumpası ile kapatıldı. AİHM’e başvuru yapıldı ve yapılan başvurumuz kabul edildi. Ardından Anayasa Mahkemesi MUSTAZAF DER’in kapatılmamış sayılmasına karar verdi. MUSTAZAF DER duruyor ve şu anki Genel Başkanı da benim. Bu konuda soracak bir sorusu olan varsa, bana ulaşabilir. Hiç kimse, hiç kimsenin devamı değildir. MUSTAZAF DER duruyor, HÜDA PAR duruyor, herkes kendi işini yapıyor. Biz legal anlamda şu an HÜDA PAR’da siyaset yapıyoruz. MUSTAZAF DER yasal anlamda dernek faaliyetini sürdürüyor. Ortada yasadışı hiçbir faaliyeti yoktur."
OGÜNhaber