Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, BDDK'nın Bank Asya ile ilgili kararını değerlendirdi.
İHA - Turkish Cargo’nun yeni tesis açılışına katılan Bakan Mehmet Şimşek ve Nurettin Canikli, gazetecilerin sorularını yanıtladı. TMSF’nin Bank Asya’nın çoğunluk hisselerine el koymasıyla ilgili sorulara yanıt veren Bakan Canikli, bunun tamamen hukuki ve teknik bir süreç olduğunu vurguladı. Canikli, “Böyle bir kararın alınması zorunlu. Bu noktaya geldikten sonra BDDK’nın imtiyazlı paya sahip olan ortakların yönetim hakkını TMSF’ye devretmemesi açıkça suç olur. Kanuna aykırılık olur. Bankacılık kanunun çok net bir şekilde böyle bir durumda ne yapılması gerektiğini emrediyor. Yani eğer imtiyazlı paya sahip olan ortaklarda kurucularda olan şartlar aranıyor. Onların ispat edilmesi gerekiyor. Bunun banka tarafından sağlanması gerekir. O şartları taşıdığı belgelendirilmesi gerekir.
Biliyorsunuz iki kez süre veriyor bu belgelerin sağlanması için. Bu noktaya gelindikten sonra yüzde 63 hisseye tekabül eden imtiyazlı paya sahip 122 ortağın sadece yönetim hakkını fon tarafından kullanılmasına karar veriyor. Olay bu şekilde gerçekleşiyor. Yani onun dışında hiçbir şekilde sübjektif karar söz konusu değildir. Eğer BDDK böyle bir karar almamış olsaydı haklarında soruşturma yapılırdı. Bankacılık Kanunu 8. maddesinin ihlalinden haklarında soruşturma açılırdı ve yargılanmaları gerekirdi. Dolayısıyla kim olursa olsun böyle bir noktaya geldikten sonra yüzde 63’e tekabül eden 122 imtiyazlı ortağın yönetim hakkının, yönetim gücünün TMSF tarafından kullanılmasını sağlaması gerekirdi. Bakın bu şartlar neler; ağırlık olarak bu kanunun aradı şartlar, belirli bir suçların işlenmemiş olması. Yani zimmet, hırsızlık vs. yüz kızartıcı suçlar ve ayrıca iyi bir yöneticide bulunmaması gereken fiilleri işlememiş olmaları gerekiyor. Ayrıca daha önce başka bir bankayı batırmamaları gerekiyor” dedi.
Söz konusu kanunun, banka gibi çok hassas ve kritik kurumların daha iyi yönetilmesini sağlamaya çalıştığını belirten Canikli, “Bu şartları taşımıyorsa bunlar tarafından bankaların yönetilmemesi gerekiyor. Parayı yönetiyorlar ve binlerce on binlerce mudinin yatırdığı parayı işletiyorlar. Onların haklarını korumaları gerekiyor. Yanlış bir karar binlerce mudinin haklarının ihlal edilmesi anlamına geliyor. Dolayısıyla buna benzer şartların aranması doğaldır. Bu şartları taşımayan imtiyazlı paya sahip ortaklar ya da kurucu ortaklara yönetim hakkının verilmemesi gerekir. Bu da kanunun emridir. Yapılan budur. Hukukidir, tekniktir ve zorunluluktur” şeklinde konuştu.
“TÜM OYUNCAKLAR TÜRKİYE’YE GİRMEDE ÖNCE TAHLİLE TABİ TUTULUYOR”
Bakan Nurettin Canikli, sağlığa zararlı oyuncak ve ayakkabıların denetimi nedeniyle gümrüklerde yaşanan yoğunluğa ilişkin sorulara da yanıt verdi. Yaklaşık 2 ay önce AB ülkeleri dışından gelen oyuncakların tümünün kırmızı hattan geçirilmesine karar verdiklerini belirten Canikli, “Daha önce genel kurallara göre ve risk faktörlerine göre kırmızı hattan geçiriliyordu. Bu aldığımız karardan sonra tüm oyuncaklar Türkiye’ye girmede önce tahlile tabi tutuluyor. Bu tahlil neticesinde sağlığa zararlı kimyasal içermedikleri tespit edilirse Türkiye’ye girişlerine izin veriliyor. Bütün oyuncaklar tahlile tabi tutulduğu için ciddi anlamda yoğunluğa sebep oldu. Eşyalarda bekliyor ve eşyalara koyacak yer bulamıyoruz. Biz bu kararla tahlilsiz içeriye alınmasını sağlamıyoruz, sadece ithalatçının depolarını kullanıyoruz. Başka bir şey yapmıyoruz. Bunlar bu depolarda tutacaklar, piyasaya vermeyecekler. Tahlilin sonucu geldikten sonra eğer olumluysa ondan sonra piyasaya verecekler.
Burada herhangi bir risk söz konusu değil. Bunlar TAREKS çerçevesinde zaten ithal edilmeden önce mallar gelmeden önce numuneler üzerinden Ekonomi Bakanlığı tarafından tahliller harici yapılıyor. Ama buna rağmen özellikle tüketicimizi korumak amacıyla hassasiyet nedeniyle tümünün tahlil edilerek ithal kararı aldık. Bu çok radikal bir karadır. Dünyanın hiç bir yerinde böyle bir karar yok. Biz bunu aldık. Çünkü, sıfır riskle girsin Türkiye’ye. En ufak bir sıkıntı varsa belli olsun girmesin. Bu tahlil neticesinde mallar bekliyor gümrüklerde. Bunları depolamak, güvenlik açısından sıkıntılı olmaya başladı. Bunu neticesinde devletin de bunları geçici olarak depolayacağı bir alan yok. O yüzden böyle bir karar aldık ve şuanda rahatladı. Ama tahliller bitmeden ve sonuçlar çıkmadan bu mallar kesinlikle piyasaya verilmeyecek. Henüz ithalatı gerçekleştirilmemiş olacak. İthalatı gerçekleştirilmemiş bir malı Türkiye’ye sokmak kaçakçılık fiilini oluşturur. Onun için hiç kimse böyle bir şeye teşebbüs etmez. Ederse de çok ciddi hapis ve para cezalarıyla karşı karşıya kalır."
“FAİZLERİN DÜŞÜK KALMASI İÇİN GEREKENİ YAPACAĞIZ”
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise bir basın mensubunun, “Faiz oranları ve döviz fiyatlarında ki oynama sizin politikalarınızı etkiliyor mu?” şeklindeki soru üzerine şunları söyledi:
“Tabii faizler çok değil, bundan 12 yıl önce yüzde 64 civarıydı. Bugün hazinenin borçlanma faizi yüzde 8’in altında. Bu hükümetimizin sağladığı istikrar sayesinde gerçekleşmiştir. Mali disiplin sayesinde gerçekleşmiştir. Enflasyonun 30-40 yıl sonra tek haneye düşürülmesiyle sağlanmıştır. Büyük bir başarı söz konusudur. Yani hazinenin borçlanma faizleri yüzde 8’in altındadır. Reel olarak faiz neredeyse eksi düzeyindedir. Gönül ister ki reel sektör, hem esnafımız, hem girişimcilerimiz, hatta hane halkı özellikle konut alırken daha ucuza daha düşük maliyete erişebilsin. Bu da hükümetimiz döneminde büyük oranda sağlanmıştır. Biz bütçe disiplinin devam ettirerek, enflasyonu daha düşük seviyeye çekerek inanıyorum ki orta uzun vadede kazanımları devam ettireceğiz. Aynı şekilde de faizlerin düşük kalması noktasında gerekeni yapacağız.”
“FAİZLERİN AŞAĞI ÇEKİLMESİ MİLLETİMİZ AÇISINDAN BÜYÜK BİR KAZANIMDIR”
Faizlerin düşük kalmasının bütçe üzerine olumlu bir etki oluşturduğunu belirten Şimşek, “Tabii ki şunu da unutmamak gerekiyor, bu uzun vadeli bir çalışmanın sonucunda, bakın 2002’de Türkiye’de her 100 liralık vergi gelirinin yüzde 86’sı faize gidiyordu. Eskiden Türkiye’de faiz bütçeleri vardı. Hizmet bütçeleri yoktu. Şimdi çok şükür AK Pati hükümeti döneminde bakın geçen sene her 100 liralık vergi gelirinin 13-14 lirası faize gitti. Yani biz faiz bütçesinden hizmet bütçesine yatırım bütçesine halkımıza kaliteli hizmet sunma imkanına kavuştuk. Tabi ki bu kazanımlar devam ettirmek lazım. Faizin düşük kalması bütçe konusunda olumlu etkilere sahiptir ve milli gelire oran olarak, bütçeye ve vergi gelirlerine oran olarak faizden 1980’li yılların ortasından dolayı en düşük düzeyde. Faizler derken bütçede ki faiz yükünden bahsediyorum. Devletin faize yaptığı ödemeler son 30 yılın en düşük düzeyinde. Burada büyük bir başarı var. Bu başarı siyasi istikrarla ilişkilidir. Bütçede sağlanan istikrarla ilişkilidir. enflasyonla mücadelede ki başarıyla ilişkilidir. Türkiye’nin risk algısının, risk priminin düşmesiyle ilişkilidir. Faizlerin bu düzeyde korunması, daha da aşağıya çekilmesi milletimiz açısından büyük bir kazanımdır” diye konuştu.
“YAPILAN ŞEY TEKNİK VE HUKUKİ BİR SÜREÇTİR”
Bank Asya’ya el konulduğu şeklinde yapılan eleştirilere de karşılık veren Şimşek, “Değerli bakanımız konuşmasında değindiği için açık ve net olarak bu hukuki bir süreçtir. Teknik bir süreçtir. Hukuki bir süreç olması o bahsettiğiniz anlamda tabi ki kanun izin vermiyorsa, BDDK böyle bir otoriteye sahip olmasa, otoriteyi de kanundan alıyor, böyle bir adım atması mümkün olmazdı. Dolayısıyla yapılan şey teknik ve hukuki bir süreçtir” dedi.