Kara havuç taneli şalgamı, kimyonlu haşlama nohudu, seyyar manav ve kebapçıları, On Dört Gözlü Taşköprüsü, Kale Kapısı ve sarı gülüyle Adana, hem doğulu hem batılı hem buğulu hem iştahlı bir güney kenti.

Neşeli, misafirperver, iştahlı: Adana

Antik çağda efsanevi Kilikya ülkesinin yönetim, ticaret ve kutsal merkezi olan Adana, günümüzde Istanbul, Ankara ve Izmir’den sonra Türkiye’nin dördüncü büyük kenti olarak tanınıyor.
Hadi söyleyin. Adana deyince ne gelir aklınıza? Yılın 11 ayı sıcak bir güneş, pamuk beyazlığında Çukurova, Seyhan Nehri, Taşköprü, Saat Kulesi, dumanlı kebap tezgâhları, Amerikan Pazarı, mumbar dolması, seyyar tatlı satıcıları, Yılmaz Güney, Yaşar Kemal, Fatih Terim, Sabancı Ailesi... Hangisi? Aslında saydıklarımızın tümü, hatta sayamadıklarımızın toplamı değil midir Adana?



KEBABIN TADI

Komşu kentler olan Mersin, İskenderun ve Gaziantep’e modern otoyollarla bağlanan Adana’nın şehir merkezinde İstanbul’u aratmayacak bir trafikle karşılaşmak hiç şaşırtıcı değil. Üstelik kentte ciddi bir otopark sıkıntısı var. Trafik sorununu bir yana bırakıp kentin kebap kokulu sokaklarına dalmakta fayda var. Büyük Saat Kulesi’nin çevresine yayılan sokakların her biri, kalabalık çarşılara açılıyor.



İLK DURAK SAAT KULESİ

Her bütçeye uygun seçenekler bulabileceğiniz şehir merkezindeki otellerden birine yerleştikten sonra kent gezisine başlayabileceğiniz en iyi yer, Büyük Saat Kulesi. Kentin en eski Osmanlı yapılarından
biri olan 1507 tarihli Ulu Camii’nin güneyindeki Ali Münif Caddesi’nde bulunan 32 metre yüksekliğindeki Büyük Saat Kulesi, 1882 yılında inşa edilmiş. Adana’nın diğer tarihi simgesi ise Taşköprü adıyla anılan kentin girişindeki On Dört Gözlü Roma köprüsü. Seyhan Nehri’nin en dar yerini birleştiren Taşköprü, yaklaşık bin 500 yıllık. MS 4. yüzyılda inşa edilen köprü, Osmanlılar tarafından tamir edilmiş. Türkiye ve Orta Doğu’nun en büyük camilerinden biri olarak tanınan Sabancı Merkez Camii, iç içe girmiş gökdelenler ile gettoların karmaşık görüntüsü önünde yükseliyor. Kentin tarihi dokusunu yaşatan diğer eserler arasında 1540 yapımı Ramazanoğlu Medresesi, Türkiye’nin ayakta kalan en eski evlerinden Ramazanoğlu Konağı, Ramazanoğlu Çarşısı, Haçlı kilisesi iken 1501 yılında camiye çevrilen Yağ Camisi ve Hasanağa Camisi’nin adını saymak mümkün. Binlercesinden sadece 170 kadarı günümüze kalmış eski Adana evleri, kentin Sarıyakup, Alidede, Tepebağı, Kayalıbağ ve Türkocağı Mahalleleri’nde görülebilir.




DEV BİR PAZAR YERİ GİBİ..

Onu çağrıştıracak sayısız obje bulabileceğiniz Adana da son yıllarda yaşanan hızlı büyümeden nasibini almış. Adana insanı da artık tüketim furyasına kapıldı. Herkes daha iyi ev, daha lüks araba, markalı giysiler konuşur, düşünür oldu. Yine de bir yanıyla geleneksel Adanalılığını korudu yöre insanı. Akdeniz usulü karmaşanın hâkimiyeti kalkmadı kentin üzerinden. Geleneksel ile modernin, eski ile yeninin, zengin ile yoksulun iç içe geçtiği renkli bir panayır oldu. Sınırları olmayan dev bir açık hava pazarıdır gibidir Adana… Gerekli gereksiz her türlü malı bulabileceğiniz büyük bir pazar… Sonra yemek yemenin bir yaşam biçimi olarak görüldüğü bir coğrafyadır mesala. Serde bu toprakların insanı olmak varsa sofra da bol kepçe olmalıdır. Çünkü Adana’da sofra hem mideyi hem gözü doyurmalıdır. İşte Adana tam olarak böyle bir yerdir. Hem çemberin içinde hem de dışında olmak gibidir.



ADANUS’TAN ADANA’YA...

Seyhan ve Ceyhan ırmaklarının arasındaki Çukurova Deltası’nın kuzeyine kurulan kentin deniz seviyesinden ortalama yüksekliği, sadece 23 metre. Antik çağda efsanevi Kilikya ülkesinin yönetim, ticaret ve kutsal merkezi olan Adana, günümüzde İstanbul, Ankara ve İzmir’den sonra Türkiye’nin dördüncü büyük kenti olarak tanınıyor. Zenginliğini büyük oranda üzerine kurulduğu Çukurova’nın verimli ve geniş topraklarından alan Adana’nın isminin mitolojik gök tanrısı Uranüs’ün kahraman oğlu Adanus’tan geldiği rivayet ediliyor. 1998 yılında yaşanan deprem, kentin yoksul mahallelerinde büyük hasara yol açmışsa da kent merkezi bu afetten neredeyse hiç etkilenmemiş. Zaten gökdeleni andıran alışveriş ve iş merkezleri ile otellerin yükseldiği, dev firma panolarının çevrelediği şehir merkezine geldiğinizde kentin zenginliğinin ölçüsünü de net biçimde anlayabiliyorsunuz. sokak lezzetleri açısından da renkli bir yemek geleneği yaşıyor. Giyimden baharata, oyuncaktan elektronik eşyaya her türlü ürünün satıldığı Kasaplar, Turşucular, Halep, Bağdat ve Mısır Çarşıları’nda otantik birer Doğu pazarı havası hâkim. Adana’nın en eğlenceli, hareketli restoranlarının bulunduğu ve geç saatlere kadar çalgıcıların dolandığı Kazancılar Çarşısı, İstanbul gecelerinin kalbinin attığı Kumkapı’nın sanki küçük bir kopyası. Darbuka, klarnet, saz ve kemandan oluşan yerel orkestralar ile dansözlerin şenlendirdiği içkili lokantaların, şalgamcı ve sokak kebapçılarının sıralandığı Kazancılar Çarşısı, Adana usulü yemek ve gece hayatını birleştiriyor. Çarşıdaki herhangi bir mekâna oturur oturmaz, henüz siparişinizi vermeden yeşillikler, acılı ezme, süs biberi turşusu, pide ve sumaklı pişmiş soğan tabakları ile süslenen masanızı görünce iştahınız kabaracak.

“Antik çağda efsanevi Kilikya ülkesinin yönetim, ticaret ve kutsal merkezi olan Adana, günümüzde Istanbul, Ankara ve Izmir’den sonra Türkiye’nin dördüncü büyük kenti.”



ÜNLÜLERİN MEKÂNI

Kentin modern yüzünü tanımak için ise Ziya Paşa Bulvarı’na uğramalısınız. Şık restoranlar, kitaplı kafeler, teraslı lokantalar, çok katlı alışveriş merkezleri ve fıskiyelerin serinlettiği palmiyeli parklarıyla Ziya Paşa Bulvarı, Adanalı gençlerin de en önemli buluşma adresi. Bulvarın ünlü mekânlarından olan ve Türkiye’nin en iyi kebapçıları arasında gösterilen Yüzevler Kebapçısı; Lucescu’dan Sakıp Sabancı’ya pek çok ünlü ismi ağırlamış. Adana’da yemeklerin en iyi tamamlayıcı ise kuşkusuz, şalgam. Nerdeyse her köşe başında ve her lokantada bulabileceğiniz kan kırmızısı renginde hem tuzlu hem ekşi hem baharatlı bu içecek, Adana’nın gerçek simgesidir belki de… Eğer yaz aylarında yolunuz düşmüşse, bici bicinin tadına bakmadan Adana’yı tam olarak tanımış olmazsınız. Rendelenmiş buzun üzerine vişne veya gül şerbeti dökülmesiyle hazırlanan bu geleneksel tatlı, kavurucu Adana sıcaklarının da en iyi ilacıdır bir anlamda. Denize girmek isterseniz, tipik bir balıkçı köyü olan Yumurtalık’a düşürün yolunuzu. Adana’nın köklü tarihini keşfetmek isterseniz, seçeneğiniz çok olacak. Adana Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Hitit Harabeleri’ne ev sahipliği yapan Karatepe, Yılan Kalesi, Anavarza, Misis Mozaik Müzesi ve Toprakkale... Sahi siz Adana’yı hâlâ görmediniz mi?

OGÜNhaber