Girit ile tanışmam hayatımın en güzel anlarından biriydi. Ege Denizi’nin güney ucunda boylu boyunca uzanan bu güzel adaya keyifli bir uçak yolculuğu ile ulaşmıştım. Orada bende heyecan uyandıran ilk şey, zirveleri karla kaplı Psiloritis Dağı olmuştu. Sonra havalimanından bir otomobil kiralayıp adanın tarihi şehirlerinde yerel lezzetleri keşfettim. Gelin tekerlek izlerini birlikte takip edelim.
Üzüm ve ZeytinHeraklion, Hanya, Retimno, Agios Nikolaos, Sitia... Adanın kuzey kıyıları boyunca birer zeytin tanesi gibi ışıldayan Girit şehirleri sarp yamaçlarla birbirinden ayrılıyor. Kayalık tepeleri kaplayan zeytin ağaçlarının sayısının 100 milyonu aştığı söyleniyor. Adadaki zeytin üretiminin geçmişi ise Neolitik Çağ’a dek uzanıyor. Hal böyle olunca, zeytin ve zeytinyağının yöre mutfağının temel direğini oluşturduğunu tahmin etmek zor olmuyor. Girit’te eski çağlardan bu yana yarenlik eden narenciye ağaçlarına ve üzüm bağlarına rastlamak zor değil. Yüksek düzlükleri kaplayan buğday başakları ise rüzgârda bir o yana bir bu yana salınarak adeta dans ediyor. Yol boyunca karşıma çıkan antik yapılar adanın köklü tarihini işaret ediyor.
Bağlarda Kahvaltıİlk Girit uygarlıkları günümüzden tam 10 bin yıl önce kurulmuş. Altın çağını yaşadığı Bronz Çağı’nda Kral Minos’un kurduğu görkemli devletle zenginleşmiş. Renkli sütunlarıyla tanınan Knossos Sarayı, o dönemin ihtişamı konusunda fikir veriyor. Avrupa, Anadolu ve Kuzey Afrika arasındaki muhteşem konumu nedeniyle tarih boyunca canlı bir ticaret limanı olan Girit, sırasıyla Roma, Bizans ve Osmanlı idaresi altına kalmış. 1913 yılından itibaren ise Yunanistan’a bağlanmış. Giritliler, hemen her fırsatı bir eğlenceye ve yeme - içme şölenine dönüştürmeye çok hevesliler. İlkbahar aylarında kır yemekleri, sıcak yaz günlerinde gece sofraları çok seviliyor. Danslı, kahkahalı düğün yemekleri ise dillere destan. Saatler boyu süren ada usulü ziyafetlerde müzik eşliğinde bol bol sohbet edilmesi sıkça gözlenen bir durum. Bağbozumu zamanı bağlarda üzüm, ekmek, ceviz ve keçi peyniriyle kahvaltı yapmak ise eski bir gelenek.
Alışveriş CennetiGirit’in başkenti Heraklion’daki en popüler alışveriş caddesi Kalokerinu, günün her saati hareketli. Caddeyle kesişen Serpili sokakta ise karşınıza Hovhannes Garabed Kilisesi çıkar. 1669’da yapılan kilise, küçük şirin ve bakımlı. Kalokerinu’da adaya özgü taze yiyecekler ve özgün içeceklerin yanı sıra, geleneksel Girit giyecekleri; “stivaia” adı verilen Girit çizmesi, “sarikia” adı verilen bir tür şapka, kolyeler, sepetler, el yapımı cam eşyalar, bıçaklar ve geleneksel toprak ve seramik yapımı eşyalar bulmak mümkün.
Geçmişin SaraylısıGirit’in efsanevi kralı Minos’a ev sahipliği yapan, adanın en gözde ve en büyük sarayı Knossos, bölgede bulunan antik kentin önemli bir bölümünü oluşturuyor. Knossos Sarayı’nın yapımı MÖ 1900 yılların başına tarihleniyor. Saray inşa edildikten yaklaşık 200 yıl sonra şiddetli bir depremle harabeye dönünce yaklaşık iki asır sonra bu kez daha büyük ve ihtişamlı biçimde yeniden yapılmış. Knossos, sadece tanrı kralın oturduğu bir saray değil, Girit uygarlığının siyasi merkezi ve kutsal bir din merkezi işlevi de görmüş aynı zamanda. Günümüzde sarayın ayakta kalan bölümü, o dönemin ihtişamını taşımıyor belki ama yine de görülmeye değer. Saray, özellikle kırmızı ve turuncu renkli sütunları, mavi ve sarı renkli duvarlarıyla dikkat çekiyor. Minos döneminin tipik freskleri ve Minos savaşçılarını sembolize eden duvar resimleri ise 4 bin yıllık geçmişiyle gerçekten etkileyici. Saray, o dönemin mistik yaşamının gerektirdiği çok fonksiyonlu odalarıyla bir labirenti andırıyor. Bölümlerinden birkaçını saymak gerekirse… Din adamlarının odaları, temsil kuvveti olan grubun odaları, yiyecek odaları, taht odası gibi alanlar bulunuyor. Sarayın ana girişinden itibaren bir ön salon, ardında iç salon geliyor. Sonra yaklaşık 60 metre uzunluğunda sütunlu salondan geçilip kral odasına ulaşılıyor. Saray, Girit’in başkenti ve merkez limanı Kandiye (Heraklion) kentinin yaklaşık 4 kilometre güneyinde yer alıyor.
Doğadan GelenGiritliler öğle yemeğine 14.30 -15.00 arası, akşam yemeğine ise 22.00’den sonra oturuyor. Sofradan kaçta kalkıldığı ise duruma göre değişiyor. Sağlıklı olduğu bilimsel açıdan da tescil edilen Girit mutfağında kullanılan hemen tüm malzemeler ada coğrafyasında yetişen meyve, sebze, tahıl ve hayvanlardan oluşuyor. Bu temel gıdalara tazecik deniz ürünlerini, şifalı bitkileri, yabani dağ otlarını ve mantarları eklediğinizde ada mutfağının zenginliğini anlamaya başlıyorsunuz. Girit mutfağının başrol oyuncularına gelince... Yeni yakalanmış ahtapotlar önce kurutuluyor, sonra zeytinyağı ve kekik ile servis ediliyor. Ayrıca, kabak böreği, zeytinyağlı kereviz, nohut ekmeği, ıspanaklı fasulye, enginarlı pilav, bamyalı piliç, bademli kurabiye, pekmezli incir tatlısı, keçi peynirli ve ballı çörek adanın sevilen lezzetlerinden birkaçı. Damakları çatlatan bütün bu lezzetleri görünce, Giritlilerin neden hem uzun ömürlü hem de neşeli olduğunu anlıyoruz. Darısı sizlerin başına...