İran'ın Kovid-19'a yenik düşmesinin en önemli nedenlerinden biri, ilk vakanın 'geç açıklanması' ve virüsle mücadeleye geç başlanması.
Dünyada hızla yayılan ve binlerce can kaybına yol açan yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) birçok ülke "devlet ve millet dayanışması" ile mücadele ederken İran'da ise durum bundan tamamen farklı seyrediyor. Bunun nedeni olarak da "ilk vakanın gizlenmesi, önlemlerin geç alınması ve halkın yetkililere güvenmemesi" gösteriliyor.
Devlet yetkililerinin Kovid-19'la mücadelede farklı açıklamaları ve halkın virüsten korunma konusunda verilen talimat ve tavsiyelere uymaması da ülkede ölü ve vaka sayısının her geçen gün giderek artmasına neden oluyor.
Kovid-19 kaynaklı ölü sayısının 2 bini, vaka sayısının da 27 bini geçtiği İran, virüsten en çok zarar gören ülkeler arasında yer alıyor.
Virüs İran'da nasıl ortaya çıktı?
İran Meclisi Şiraz Milletvekili Behram Parsayi ve Nobel ödüllü İranlı hukukçu Şirin Ebadi, Kovid-19'un ülkede ortaya çıkmasıyla ilgili İran Devrim Muhafızları Ordusu'na ait Mahan Hava Yolları Şirketi'ni suçladı.
Meşhed Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Muhammed Hüseyin Bahreyni de "İran'da koronavirüs nedeniyle bu kadar can kaybının yaşanmasının nedeni, Kum kentinde öğrenim gören 700 Çinli öğrencidir." dedi.
İran lideri Ali Hamaney ise tüm krizlerin sorumlusu olarak "ülke düşmanlarını, ABD ile Batılı ülkeleri" ve onlar tarafından uygulanan yaptırımları gördü.
Bu konuya itiraz eden isimlerden Kum Mufid Üniversitesi Öğretim Üyesi Ayetullah Muhammed Taki Fazıl Muyebbedi, Tahran yönetimini ülkeye uygulanan yaptırımları öne sürerek koronavirüs krizini siyasallaştırmakla suçladı.
Yaptırımlar nedeniyle krizle gerekli mücadeleyi yürütemediğini açıklayan İran'a, Türkiye, Katar, Japonya, Fransa, Çin ve Dünya Sağlık Örgütü gibi çeşitli kuruluşlar ise yaklaşık 200 milyon dolar değerinde tıbbi araç ve gereç desteğinde bulundu.
Vakalar gizlendi
İran'ın Kovid-19'a yenik düşmesinin en önemli nedenlerinden biri olarak vakaların gizlenmesi gösteriliyor.
İlk vakanın "geç açıklanması" ve virüsle mücadeleye geç başlanması hastalığın hızla yayılmasının en büyük etkenlerinden.
Zira İran eski Sağlık Bakanı Hasan Kadızade Haşimi, virüsün ülkedeki varlığıyla ilgili "resmi açıklamadan 2 ay önce yetkililere durumu bildirdiğini" söylemişti.
Yetkililerin virüsü küçümseyen tavrı
Yetkililerin "koronavirüs krizini küçümsemeleri" hastalıkla mücadelede başarısızlığın bir diğer nedeni oldu.
İran lideri Hamaney başta olmak üzere birçok üst düzey yetkiliden, Kovid-19 ile ilgili olayın vehametini ortaya koymayan açıklamalar geldi.
Hamaney, virüse ilişkin "Bu öyle büyük bir bela değildir" derken, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de virüsün ülkede görüldüğü resmi olarak ilan edildikten 4 gün sonra her şeyin eskisi gibi devam edeceğini içeren açıklamalar yaptı.
İran Meclis Başkan Yardımcısı Mesud Pezeşkiyan bu açıklamalara tepki olarak, "Yetkililer ilk günden kararlı bir şekilde bu hastalıkla mücadele etmeliydiler." ifadesini kullanmıştı.
Kurumlar arası koordinasyon eksikliği
Kurumlar ve yetkilililer arasındaki "koordinasyon eksikliği" ve "krizin bir merkezden yönetilmemesi", virüsün ülkede hızlıca yayılmasının bir diğer nedeni olarak söylenebilir.
İran Meclisi milletvekilleri, kriz yönetiminin başında Cumhurbaşkanı Ruhani'nin olması gerektiğini vurguladı fakat Ruhani, devlet içinde bazı askeri ve sivil kurumların bu konuda Cumhurbaşkanlığı makamına tabi olmayacağı gerekçesiyle söz konusu görevden kaçındı.
Hamaney, bir taraftan konunun takipçisi olarak Ruhani'yi işaret ederken diğer taraftan, Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri'nin başkanlığında koronavirüsle mücadele karargahı kurulması talimatı verdi.
Genelkurmay Başkanı Bakıri, tüm şehirlerde 24 saat içinde cadde ve sokakların ordu aracılığıyla boşaltılacağını duyururken, Cumhurbaşkanı Ruhani, Bakıri'ye tepki olarak, "Karantina adında bir uygulama ne bugün ne de Nevruz günlerinde söz konusu olacaktır." dedi.
Bakıri'nin söylemleri hayata geçirilmediği gibi bir süre önce hayatını kaybeden Tuğgeneral Hüseyin Esedullahi'nin 23 Mart Pazartesi günü düzenlenen cenaze töreni de tüm koronavirüsle mücadele tedbirlerini yok sayar nitelikteydi. Ülkede günden güne Kovid-19 salgını artış gösterirken Devrim Muhafızları Ordusu, başkent Tahran'da binlerce kişinin katılımıyla cenaze töreni düzenledi.
Sağlık Bakanlığı Halkla İlişkiler Sorumlusu Kiyanuş Cihanpur, cenaze törenini, "Bu tören kalabalık toplantıların önüne geçmek için yapılmış yeni bir sağlık protokolü olsa gerek." sözleriyle eleştirdi.
Eski Hükümet Sözcüsü Abdullah Ramazanzade de binlerce insanın katıldığı törene, "Cumhurbaşkanı ve Yargı Erki Başkanı'nın 'Halk evinde kalsın' talimatını insanların uygulaması, bu cenaze törenini gerçekleştirinlerin yargı önünde hesap vermesiyle mümkün olacaktır." diyerek tepki gösterdi.
Bunun yanı sıra İranlı yetkililerin Kovid-19'la ilgili çelişkili açıklamaları da dikkati çekti.
Hamaney ve Devrim Muhafızları Ordusu Genel Komutanı Hüseyin Selami, koronavirüs salgınının ABD'nin biyo-terör saldırısı olduğunu söylerken, Sağlık Bakan Yardımcısı Rıza Melikzade, İran devlet televizyonuna verdiği demeçte, biyo-terör saldırısı iddialarını reddederek, "Bizim tespitlerimize göre böyle değil." açıklamasında bulunmuştu.
Halkın yöneticilere güven duymaması
Koronavirüsle mücadelede başarısız olunmasının nedenlerinden bir diğeri, halkın devlet yetkililerine güvenmemesi.
Tahran Milletvekili Muhammed Ali Vekili'ye yakınlığıyla bilinen "İbtikar" gazetesinde Ali Rıza Sıdki imzasıyla yayımlanan makalede, bu güvensizlik durumu şu sözlerle ifade edildi:
"İran'da koronavirüsle mücadelenin bu kadar karmaşık hale gelmesinin nedeni, yetkili makamların doğru ve zamanında bilgilendirmede bulunmaması ve halkın da resmi makamların görüşlerine güvenmemesidir."
Bu güven duymama haline, geçen yıllarda meydana gelen depremler sonrası halkın bölgedeki ihtiyaç sahibi insanlara desteklerini "devlet kanalıyla göndermekten kaçınmasında" şahit olunmuştu. Birçok kişi yardımlarını gazeteci, sporcu ve sanatçılar aracılığıyla göndermeyi tercih etmişti.
Bu güvensizliğin altında yatan nedenlerden bir diğeri olarak da "Aralık 2017 ve Kasım 2019'da rejim karşıtı gösterilerde emniyet güçleri tarafından öldürülen göstericilerle ilgili resmi açıklama yapılmaması ve ocak ayında Devrim Muhafızları tarafından Tahran'da düşürülen Ukrayna Hava Yolları'na ait yolcu uçağıyla ilgili gerçeklerin günlerce saklanmaya çalışılması" gösteriliyor.
İran Meclisi Meyane Milletvekili Ferdin Fermend, bu konuda "Güvensizlik virüsü koronavirüsten daha kötüdür." derken, İranlı Siyaset Bilimci Prof. Dr. Sadık Zibakelam da "Yetkililerin Kovid-19 üzerine kararlılıkla gitmemesi halkın devlete güvenini sarsmıştır. Devlet, koronavirüs hakkında halkın sorularını cevaplamalıdır." değerlendirmesinde bulundu.
İranlı Sosyolog Erdeşir Behrami ise durumu şu şekilde ifade etti:
"Tarih ispat etmiştir ki; ülke yöneticilerimiz önce krizi inkar eder, sonra onun önemsiz olduğunu sonra da krizin nedenlerinin dış kaynaklı olduğunu söylerler. Bu durum, halkın tarih boyunca devlet yöneticilerimize güvenmemesinin altında yatan gerçektir."
Virüsün çıkış yeri olan Kum kentinde geciken önlemler
Ülkede Kovid-19'la mücadelede başarısızlığın gerekçelerinden belki de en çok tepki çekeni, virüsün ilk ortaya çıktığı yer olan Kum kentinde gerekli önlemlerin zamanında alınmaması oldu.
Bazı din adamları, Kum kentinde koronavirüse karşı önlem alınmasına tepki gösterdi. Dolayısıyla, ilk etapta türbelerin kapatılması ve Kum kentinin karantinaya alınmasına karşı çıkılması virüsün hızla yayılmasının nedenlerinin başında geldi.
Bunun yanı sıra türbe ziyaretleri yasaklanmasına rağmen Kum ve Meşhed'deki türbeleri virüsün ortaya çıktığı zamandan bu yana 1 milyon 213 bin kişinin ziyaret ettiği belirtiliyor.
Eski Meclis Başkan Yardımcısı Ali Mutahhari, "Virüsten ölen insanların sorumluluğu Kum kentinin karantinaya alınmasına karşı çıkanlardadır. Kimin, hangi nedenle Kum'un karantinaya alınmasına engel olduğu açığa çıkarılmalıdır." diye konuşmuştu.
İran'da koronavirüs can almaya devam ederken ücretsiz maske dağıtımı, Kovid-19'la mücadele için 300 bin kişilik ekibin kurulması gibi açıklanan adımlar henüz hayata geçirilmedi.