Normalleşmenin ikinci haftasında koronavirüs vaka sayılarındaki artışı değerlendiren Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, 'Bana göre artışın bir sebebi de töre kaynaklı. Nişan, söz, mevlit, asker uğurlaması, taziye gibi gelenek ve göreneklerimizin eskisi gibi yapılıyor olması büyük sorun' dedi.

Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Özlü: Töreler bizi yaktı

Normalleşme sürecinin 2. haftasında günlük vaka sayıları 1500'ü aştı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Artış salgının ciddiyetini koruduğu gerçeğiyle hepimizi yüzleştirdi” derken, uzmanlar endişeli.

Bilim Kurulu üyeleri sorunun hızlı normalleşme ile vatandaşın kurallar konusundaki hassasiyetinin azalmasına bağlı olduğunu belirterek, "Tedbirler ve gerekirse cezai müeyyideler uygulanmalı" diyor.

'Bu uyandırma zili, endişelenmekte fayda var'
Hürriyet gazetesi yazarı Fulya Soybaş'a konuşan Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü'ye göre vaka sayılarındaki artış hepimiz için hayli riskli.

"Bu uyandırma zili. Endişelenmekte fayda var" diyen Prof. Dr. Özlü, yükselme trendinin diğer parametrelere yansıması durumunda salgınla mücadelede başa dönebileceğimiz uyarısını yaptı.

Özlü, "İyileşen hasta sayımız yüksek. Hasta havuzumuz boşalmakta. Şu an panik olmayı gerektirecek bir durum yok ancak hastaneye ve yoğun bakıma yatış sayıları da yükselirse o zaman yandık! Her şeye sil baştan başlamak gerek. O nedenle tedbirlere riayet şart! Yoksa işin ucu kaçar” dedi.

'Pandemi kurulları analizlere bakarak il bazlı bazı kısıtlama ve tedbirler almalı'
Prof. Dr. Özlü vaka sayılarındaki artışın normalleşmenin ‘eski normal’ olarak algılanmasından kaynaklı olduğunu belirtiyor ve “Maalesef toplumda normalleşme ‘Salgın bitti’ ya da ‘Artık her şey serbest’ gibi algılandı. Oysa virüs aramızda. Duyarlı bir kesim var ancak sayıca azlar. Sağlık Bakanımız da vaka sayılarındaki artışın il bazlı olduğunu açıkladı. Bu noktada görev sahadaki filyasyon ekiplerinde. Ekipler bu artışın hangi tür kalabalıklaşmadan kaynaklı olduğunu biliyor. Pandemi kurulları analizlere bakarak il bazlı bazı kısıtlama ve tedbirler almalı" ifadesini kullandı.

'Gelenek ve göreneklerimizin eskisi gibi yapılıyor olması büyük sorun'
Vaka sayılarındaki artışın bir diğer sebebinin de gelenekler olduğuna dikkat çeken Özlü, şöyle devam etti: "Bana göre artışın bir sebebi de töre kaynaklı. Nişan, söz, mevlit, asker uğurlaması, taziye gibi gelenek ve göreneklerimizin eskisi gibi yapılıyor olması büyük sorun. Elbette ki törelerimizi bırakalım demiyoruz ama mesafe, maske, hijyene dikkat ederek yeni normale göre tasarlanmaları lazım. Ayrıca İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyükşehirlerden seyahat izninin çıkması da sayıları yukarı çekti. Birçok kişi köyüne, memleketine gitti. Kuzenler, amca, dayı buluşmaları, el öpmeler, ev oturmaları derken ortam bulaşa uygun hale geldi. Eski alışkanlık ve ezberlerin tekrar ediyor olması işin kontrolden çıkmasına sebep oluyor. Maske kullanımının öneminin kavranamaması da cabası. Ya takılmıyor, ya usulüne uygun takılmıyor. Maske denetimi olmalı. Kurallara uymayanlara da cezai müeyyide uygulanmalı.”

Prof. Dr. Tezer: Dünyada salgın devam ettiği sürece kimse güvende değil
Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Hasan Tezer, Türkiye'de vaka sayılarının çok daha fazla artmasını beklemediğini belirterek, şunları söyledi: "1 Haziran’da 'dene-gör' dedik, normalleşme safhasına geçtik. O güden bu yana da aynı şeyi söylüyoruz: 'Salgın bitmedi.' Normalleşme demek ‘Eskiye döndük’ demek değil. Tüm dünyada ölüm oranları ve vaka sayıları artıyor. Türkiye’de vaka sayılarının çok daha fazla artmasını beklemiyorum ancak temmuz sonunda ikili rakamlara düşmeyi planlarken bu noktaya gelmek pek de arzu ettiğimiz bir şey değildi. Ülkemizde tek bir vaka görmesek dahi dünyada salgın devam ettiği sürece kimse güvende değil. Kurallara uymak zorundayız. Özellikle maske konusunda."

'Aylardır sarf edilen emek çöpe gidebilir'
Tezer, "Artık dışarıda önemli bir risk grubu da var. 65+ yaklaşık 8 milyon kişi ile 20 yaş altı yaklaşık 20 milyon kişi de sahnede. Havanın ısınmasıyla birlikte ‘Virüs bulaşmaz’ gibi bir düşünceye girildi. Oysa bu doğru değil. Kaldı ki virüse karşı bir aşımız da yok. Kurallar belli: Maske, mesafe, hijyen. Vakaların artması buna uyulmadığını gösteriyor. Şimdi kademeli olarak başka esneklikler de gelecek, düğünler başlayacak. Kurallara uyulmaması çok tehlikeli. Aylardır sarf edilen emek çöpe gidebilir. Uyarıların şiddetini arttırmak gerekiyor demek ki" diye konuştu.

Prof. Dr. Ceyhan: Kural ihlali yüzde 95 altına indikçe vaka artar
Hacettepe Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan da Türkiye'nin normalleşme olarak 'aç-kapa' yani 'Tüm tedbirleri kaldır, beklemeye geç' yöntemini uyguladığını, bu kapsamda da vaka sayılarındaki artışın ‘normal’ olduğunu söyledi.

Ceyhan, "Birçok ülke bizim yaptığımız gibi yaptı. Bir an önce ekonominin düzelmesi lazım diye düşündüler. Oysa ‘aç-kapa’ yöntemini uygulamanın 2 önemli kriteri var. Birincisi, sağlık altyapısının yeterli olması. Bu açıdan bir sıkıntımız yok, yoğun bakım sayımız yeterli. İkinci kriter ise halkın tedbirlere iyi uyum sağlaması. Sıkıntımız tam da bu noktada. Tedbirler kalkmadan önce toplumun yüzde 90’ının korunduğunu, izole olduğunu düşünüyorduk. Çalışmak zorunda olanlar dışında herkes evindeydi. Şimdi ise 80 milyon dışarıda. Yani 200 bin vaka ile bu işten kurtulmak için nüfusun en az yüzde 95’i maske-mesafe kuralına uymak zorunda ki vaka sayıları artmasın. Kural ihlali yüzde 95 altına indikçe vaka artar” dedi.

'Sadece vaka sayısı değil, yoğun bakıma yatan hasta sayılarında da artış var'
Vaka sayısındaki artışı önlemek için kurallara uyumun gerekirse devlet eliyle sağlanması gerektiğini savunan Ceyhan, şunları söyledi: "Halkın gönlüne bıraktığınızda iyi yürümediğini görüyoruz. Bunun için bazı yaptırımlar getirerek daha fazla insanın kurallara uymasını sağlamak zorundayız. Mesafeyi kontrol etmek zor olabilir ancak maskeye bir yaptırım, cezai müeyyide uygulayarak daha yüksek oranda takılmasını sağlayabiliriz. Sadece vaka sayısı değil, yoğun bakıma yatan ve solunum cihazına bağlanan hasta sayılarında da artış var. Bunun nedeni 65 yaş ve üzerinin tedbirler alınmadan toplum içine çıkarılması. Oysa bu kontrollü yapılabilirdi. Mesela AVM’ler, kuaförler, marketler, bankalar haftanın bir günü sadece bu gruba hizmet verebilir, bu riskli grup yavaş yavaş topluma adapte edilebilirdi."
OGÜNhaber