Arakanlı Müslümanlar, ordunun sivilleri hedef alan saldırıları nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalmalarının 7'nci yılında seslerinin işitilebilmesi için uluslararası medyadan ilgi bekliyor.

Şiddetten kaçışın 7'nci yılında Arakanlı Müslümanlar medyada yeterince ilgi görmüyor

İSTANBUL (AA) - Arakan eyaletindeki sınır karakollarına düzenlenen eş zamanlı saldırıları gerekçe gösteren Myanmar ordusu ve Budist milliyetçiler, 25 Ağustos 2017'de Arakanlı Müslümanlara karşı kitlesel şiddet eylemleri başlattı.

Sivillere yönelik saldırıların sürekli arttığı Myanmar'ı terk eden Arakanlı Müslümanların, memleketlerinden uzakta geçirdikleri 7'nci yılda da geri döneceklerine dair umutları bulunmuyor.

Arakanlı Müslüman aktivist Dr. Muhammet Khubeyb, Burma İnsan Hakları Ağı (BHRN) Direktörü Kyaw Win, Myanmarlı insan hakları aktivisti ve soykırım uzmanı Maung Zarni ve Arakanlı Müslüman hakları aktivisti ve "Özgür Rohingya Koalisyonu" kurucularından Nay San Lwin, Myanmar ordusu ve Budist milliyetçilerin Arakanlı Müslümanlara yönelik başlattığı kitlesel şiddet eylemlerinin 7'nci yılında AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

"Arakanlı Müslümanlar, uluslararası toplum ve adalet kurumlarına kıyasla Türkiye gibi Müslüman ülkelerden daha ümitvar"

Arakanlı Müslüman aktivist Dr. Khubeyb, Arakanlıların memleketlerine dönme hayaliyle yaşadıklarını ancak ülkedeki silahlı isyancı gruplarla ordu arasında devam eden çatışmaların bu umutlarını neredeyse imkansız kıldığını ifade etti.

Bangladeş'teki mülteci kamplarında Arakanlı Müslümanların çok zor koşullarda yaşadığını dile getiren Khubeyb, kamplarda kalan çocukların eğitime erişiminin olmadığına dikkati çekti.

Khubeyb, Myanmar askeri yönetiminin bölgeye yabancı gazeteci ve yardım kuruluşlarının erişimini kısıtlaması nedeniyle Arakan'da yaşanan insani krizin dünya kamuoyuna yeterince yansıtılamadığını söyledi.

Uluslararası Adalet Divanında (UAD) Myanmar'a karşı açılan soykırım davasını anımsatan Khubeyb, mahkemenin geçici tedbirlerinin, Myanmar askeri yönetimi üzerinde etkili olmadığını ifade etti.

Khubeyb, bu durumun Arakan halkının uluslararası topluma güvenini zedelediğini belirterek, "Arakanlı Müslümanlar, uluslararası toplum ve adalet kurumlarına kıyasla Türkiye gibi Müslüman ülkelerden daha ümitvar." dedi.

"Gazze'de yaşananların aynısı burada da yaşanıyor"

Burma İnsan Hakları Ağı (BHRN) Direktörü Win de Myanmar ordusunun hiç tereddütsüz uluslararası hukuku ihlal ettiğini, kendilerinin hukuktan üstün olduklarını ve kimsenin onlara zarar veremeyeceğini düşündüklerini dile getirerek, uluslararası hukuku görmezden gelenlerin teşvik edilmemesi ya da korunmaması gerektiğini vurguladı.

Ordunun binlerce sivili öldürdüğüne, okulların, hastanelerin, ibadet merkezlerinin ve yaşam alanlarının yok edildiğine dikkati çeken Win, "Gazze'de yaşananların aynısı burada da yaşanıyor." diye konuştu.

Win, Myanmar ordusunun ülkedeki Chin ve Shan eyaletlerinde kontrolü kaybettiğini ve binlerce askerin teslim olduğunu belirterek, ordunun büyük bir darbe aldığını savundu.

UAD'de Myanmar'a karşı açılan soykırım davasını da değerlendiren Win, mahkemenin tedbir kararlarının ardından Myanmar yönetimine karşı yaptırım uygulanmadığını ve bunun ülkede birbirleriyle çatışan grupları daha fazla insan hakları ihlalinde bulunmaya teşvik ettiğini anlattı.

"Sudan, Filistin ve Myanmar'da mağdurlar kahverengi, siyah tenli ve Müslüman"

Myanmarlı insan hakları aktivisti ve soykırım uzmanı Zarni de Arakanlı Müslümanların birbirleriyle savaşan Arakan ordusu ile Myanmar ordusu arasında sıkışmış durumda olduklarını söyledi.

Myanmar ordusunun Bangladeş'teki mülteci kamplarında ya da Myanmar içinde hiçbir geleceklerinin bulunmadığını düşünen bazı genç Arakanlı Müslümanları kendi saflarında savaşmaları için teşvik ettiğini belirten Zarni, "Bu, oldukça sıra dışı bir durum. Eski katiller, daha önceki soykırımlarda hayatta kalan kurbanlarını, ayrılıkçı Budist Arakan ordusuna karşı savaşmak için askere alıyor." şeklinde konuştu.

Zarni, Myanmar'da cuntanın bazı bölgelerde kontrolü kaybettiğini kaydederek, "Ülkeyi kim kontrol ederse etsin, hiçbir taraf Arakanlı Müslümanların etnik bir grup olarak Myanmar'a ait olduğu gerçeğini kabul etmek istemiyor. Her iki durumda da onlara ülkelerine geri dönme ya da Myanmar toplumuna yeniden entegre olma konusunda herhangi bir umut ya da beklenti sunulmuyor." ifadelerini kullandı.

Myanmar'da Arakanlı Müslümanların yaşadıklarıyla, Sudan'daki iç savaş ve İsrail'in saldırıları altında Gazze'deki insanlık dramının benzer yönlerine işaret eden Zarni, "İlginç olan bu üç vakada da (Sudan, Filistin ve Myanmar) mağdurların kahverengi ve siyah tenli, esasen Müslüman olmasıdır." dedi.

Zarni, acı çeken masumlar beyaz, Avrupalı veya Hristiyan olmadığında Batı medyasının çatışma bölgelerindeki haberlere ilgi göstermediğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Barışçıl davrandığı sanılan Budistler, silaha sarılsalar da terörist olarak etiketlenmiyor. Toplumunun özgürlüğü için direnen ya da mücadele eden herhangi bir Müslüman'ın (Batıda) medyada terörist olarak yansıtılmasının oranı yüzde 99."

İsrail ordusu ile Arakan ordusunun propagandalarının benzerlik gösterdiğini dile getiren Zarni, "Arakan ordusu, Arakanlı Müslümanların köylerini soykırımcı şekilde yok ederken onları kurtarmak için insani bir görev yaptıklarına dair propaganda videoları gösteriyor. İsrail'de yaşanan da bu. İsrail ordusu, (Gazze'deki) fiziki altyapının yüzde 80'ini yok etmesine ve 40 binden fazla insanı öldürmesine rağmen siyonistler ve Netanyahu hükümeti tarafından medyada en ahlaklı ordu olarak sunuluyor." diye konuştu.

"(Myanmar ordusundaki) Bazı subayların İsrail'de eğitim gördüğünü biliyoruz"

Arakanlı Müslüman hakları aktivisti ve "Özgür Rohingya Koalisyonu"nun kurucularından ​​​​​​​Nay San Lwin, Bangladeş'e sığınan bir milyona yakın Arakanlı Müslüman'ın ülkelerine dönmek istediklerini ancak bunun pek de mümkün olmadığını belirterek, "Uluslararası toplum, şimdiki gibi sessiz kalmaya devam ederse Arakanlı Müslümanlar vatanlarını kaybedecek." dedi.

Batılı devletlerin Ukrayna başta olmak üzere dünyadaki çatışma bölgelerinde "taraf tuttuklarını" söyleyen Lwin, Arakanlı Müslümanlara yönelik etnik temizliğin daha az ilgi gördüğünü vurguladı.

Lwin, İsrail ordusu ile Myanmar ordusu ve isyancı grup Arakan ordusunun sivilleri hedef alan davranışlarında benzerlik olup olmadığına dair şunları söyledi:

"Tüm zalimlerin davranışları, mazlumların durumu hemen hemen aynıdır. Fark, genellikle (zalimlerin) ne tür silah, strateji kullandıkları ve ne tür destek aldıklarındadır. Arakan ordusu ya da Myanmar ordusu, İsrail ordusu kadar gelişmiş değil. Ayrıca silah ve teknoloji konusunda Batı hükümetlerinin desteğine de sahip değiller ama yine de Myanmar ordusunun İsrail ordusu tarafından desteklendiğinden eminim. (Myanmar ordusundaki) Bazı subayların İsrail'de eğitim gördüğünü biliyoruz."


Muhabir: İbrahim Hamdi Hacıcaferoğlu,Sercan İrkin

OGÜNhaber