Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, 'Kur'an-ı Kerim'in ve onu bize en güzel şekilde beyan eden sünnetin doğru anlaşılıp yorumlanmasını gerektirmektedir.' dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Kur'an'ın ve sünnetin doğru anlaşılıp yorumlanması gerektiğini belirterek, "Sünnetin dindeki yerini hafife alarak Kur'an-sünnet bütünlüğünü göz ardı eden, gereksiz ve faydasız tartışmalarla ümmetin ve bilhassa genç nesillerin zihnini meşgul eden, hikmet ve maslahatı öteleyen yaklaşım ve tartışmalardan uzak durulmasının gerekliliği açıktır." dedi.
3. Avrasya Fetva Meclisi toplantısında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Avrasya İslam Şurası Fetva Meclisi'nin en önemli görevinin, fetva konusundaki kargaşayı ortadan kaldırmak ve herkesi ilgilendiren ortak meselelerde ortak cevaplar üretmek olduğunu söyledi.
İslam dünyasının acil çözüm bekleyen ciddi problemlerle karşı karşıya olduğunu ve bu sorunlara karşı İslam’ı öğretecek olan din adamı ve alimlere büyük sorumluluk düştüğünü ifade eden Erbaş, şöyle konuştu:
"Söz konusu sorumluluk Peygamber Efendimizin 'Size iki emanet bırakıyorum...' diye ifade ettiği, dinin ana kaynaklarının yani Rabbimizin vahyi olarak lafzı ve manasıyla korunmuş ve asla değişmez bir hakikat olan Kur'an-ı Kerim'in ve onu bize en güzel şekilde beyan eden sünnetin doğru anlaşılıp yorumlanmasını gerektirmektedir. Bu iki ana kaynak çerçevesinde akli/nakli deliller ve hikmetle muhkem hale getirilmiş güncel doğru bilgilerin üretilmesini, üretilen bu bilgilerin ihtilaftan uzak, anlaşılır, sade, nasların, zamanın ve zeminin ruhunu yakalayan güncel bir dil ve üslupla sunulmasını zorunlu kılmaktadır. Yeri gelmişken ifade etmeliyim ki, sünnetin dindeki yerini hafife alarak Kur'an-sünnet bütünlüğünü göz ardı eden, gereksiz ve faydasız tartışmalarla ümmetin ve bilhassa genç nesillerin zihnini meşgul eden, hikmet ve maslahatı öteleyen yaklaşım ve tartışmalardan uzak durulmasının gerekliliği açıktır."
Erbaş, İslam dininin temel kaynakları olan Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamberin sünnetinin en dinamik özelliklerinden birisinin, değişmezliğini ve özgünlüğünü muhafaza etmekle birlikte, gelişme ve yeniliklere açık olması olduğunu dile getirdi.
İslamın, bütün zaman ve mekanlara hitap eden evrenselliğinin temelinde, onun özgün yapısı yer aldığını belirten Erbaş, "Bu konuda en önemli husunun ise sabite ve değişkenler arasındaki hassas dengeyi doğru kurabilmektir. Bu itibarla, fıkhın ilke ve yöntemlerini göz ardı etmeden, yüce dinimizin evrensel ilkelerinin ve makasıd-ı şerianın farkında olarak çağın sorunlarına çözüm üretmek önemli bir sorumluluktur. Aynı şekilde, sosyal gerçeklikleri yok saymadan, toplumsal değişimin yasalarını doğru okumak, yaşanan hayatı doğru tahlil ederek bugünü ve yarını doğru inşa etmeye katkıda bulunmak, yadsınamaz bir gerçekliktir." şeklinde konuştu.
Dini-hukuki hükümlerin, insanın tasarrufları için helal ile haram arasını ayıran, meşru ve makul bir sınır koyduğunu vurgulayan Erbaş, bu sınırın delilsiz ve keyfi bir şekilde genişletilmesi Allah'ın hakkına müdahale, daraltılmasının da kulun hakkına tecavüz olduğunu kaydetti.
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Allah tarafından konulan sınırların yerinin değiştirilmemesinin son derece önem arz ettiğini ve zaman zaman bu konuda itidalden uzak iki farklı yaklaşımla karşı karşıya kalındığını ifade ederek şunları aktardı:
"Birincisi ifrat yani geçmişte söylenmiş her sözü muhkem bir nas gibi kabul edip harama giden yolların kapanması adına, helal olan şeyleri de yasaklayan hatta bunu fetva marifetiyle gerçekleştiren bir anlayış. İkincisi ise tefrit yani, herhangi bir usul ve yönteme başvurmadan her bir olay için farklı bir yaklaşım ve kabulle kendi doğruları için zorlama deliller arayan bir zihniyet. Bu iki aşırı tutumun neticesinde de zanlar, şüpheler hatta vehimler düşünce ve davranışlara yön vermektedir. İşte bu noktada, ilhamı doğrudan doğruya naslardan alarak doğru bir metodolojiyle asrın idrakine uygun çözüm üretme misyonunu kuşanan Müslüman ilim adamlarına oldukça önemli sorumlulukların düştüğü inkar edilemez bir gerçektir."
"Fetva konusunda güncel bir dil ve üsluba şiddetle ihtiyaç duyduğumuzu belirtmek istiyorum"
Fetvanın, barındırdıkları ortak vasıflar sebebiyle içtihatla bir arada düşünülmesinin önemli olduğunu söyleyen Erbaş, fetva kavramına içtihat perspektifinden bakılmadığı takdirde, fetva alanının donuklaşacağı, gerçekliğini ve canlılığını kaybedeceğine dikkat çekti.
Bunun için yeni karşılaşılan meseleler hakkında hem dinin özüne ve esasına uygun, hem de vakıayı iyi gözlemleyen içtihatlara ve bu doğrultuda ortaya konacak bir fetva konseptine şiddetle ihtiyaç duyulduğunu belirten Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Neticede dinin özüne uygun olmayan; insanı, toplumu ve vakıayı okuyamayan fetvalar uygulanabilir nitelikte olmadığından, zamanın ve hayatın gerisinde kalmaktadır. Özetle, bugünkü şartlar muvacehesinde özgün, müdellel bir fetva konseptine, üzerinde ittifak edilen bir fetva usulüne ve belki de en önemlisi, güncel bir dil ve üsluba şiddetle ihtiyaç duyduğumuzu belirtmek istiyorum. Bu çerçevede, tüm dünyaya İslami ilimler alanında müfredat üretecek, uluslararası ölçekte alanında uzman; bilgi, idrak, söylem ve din dili konusunda yetkin ilim adamları yetiştirecek, dini istismar eden DEAŞ, FETÖ, Boko Haram, Şebab gibi örgütlerle fikri düzeyde mücadele edecek, ihtilaflara çözüm üretecek uluslararası akademilerin kurulmasının önemini bir kez daha ifade etmek istiyorum."