Kıymete Bindi

VERSO Araştırma şirketinin sahibi Göksel, küresel sermayenin en önemli aktörü olan Amerika'nın hâlâ yaşanan durgunluğu ötelemeye çalıştığını belirtiyor. ABD'nin kozunun, kısa dönemdeki Amerikan Merkez Bankası'nın faiz politikası olduğunu belirten Göksel'in şu tespiti geçerliliğini koruyor: ''Giderek artan faiz indirimi yapan Amerika, aldığı kararla faizleri çok aşağıya düşürdü. Bütün Avrupa ve Asya sallanırken, ABD yeni direnç sağladı.''


Yaklaşık bir yıl önce OGÜN'e yaptığı ''Ekonomilerde ABD kaynaklı tsunami olacak'' açıklaması gözleri VERSO patronu Erhan Göksel'e çevirdi

Erhan Göksel, bütün dünyayı kasıp kavuran ekonomik krizi çok önceden tespit etmiş ve gazetenizde ''Şom iddia'' başlığı ile çıkan demecinde, bugün yaşananları tek tek sıralamıştı. Göksel'in bu tespitine birçok kişi o günlerde gülüp geçmişti.

Dünya ekonomik finansal krizle çalkalanıyor. Borsalar bir bir tarihlerinin en büyük kayıplarını yaşarken, gelişmiş ülke ekonomileri bile krizin etkilerinden kurtulamıyor. Başta ABD ve Avrupa olmak üzere birçok ülke zengin mevduatlarına rağmen büyük bankalarını milyarlarca dolarlık fonlarla kurtarmaya çalışıyor. Gazeteniz OGÜN, 27 Ocak-02 Şubat tarihinde sürmanşetinden bugün yaşananları haber vermişti. Gazeteniz OGÜN, ''Şom iddia'' başlığı altında araştırma şirketi VERSO'nun patronu Erhan Göksel'in ''ABD kaynaklı kriz yüzünden konomilerde tsunami olacak'' sözlerine yer vererek, krizin daha da derinleşeceğini yazmıştı. Türkiye'de bir süredir hissedilen ekonomik krizin ardında İMKB'de işlem yapan büyük yabancı yatırımların etkisinin olduğu öne sürülüyor. Yabancı yatırımcının özellikle ABD dolarının bir ara 1.75'ler seviyesine çıkmasını fırsat bilerek, borsadan çıkıp dolara yöneldiğini uzmanlar sıkça dile getiriyor. Bu yaşanan gelişme çok önceden Erhan Göksel tarafından da dile getirilmişti.Göksel, ''İç ve dış borcu 450 milyar dolara yaklaşan, yıllık gayri safi milli hasılasının üzerinde borcu olan bir ülkenin, küresel ekonominin yaratacağı bir kriz dalgasından tsunami gibi etkileneceğinden kuşku yoktur. Kriz derinleştikçe sermaye güvendiği ortama döner, yani anavatanına. Türkiye gibi üretmeyen bir ekonomi, hizmet sektörü ve alıp-satma ticareti dışında bir projesi olmayan bir ülke, 2001 krizinden daha ağır bir krize gebe olabilir. Bunun sonucunda Türkiye'nin sermaye ve borç yapısı değişir. 2005'de 27 milyar olan özel sektörün dış borcu bugün çok daha fazla olmuştur. Dileriz bir krize düşmeyiz, yoksa bir gecede bütün şirketlerimiz yabancıların eline geçebilir'' demişti.

KREDİLERDE BATIK ALARMI
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz Durmuş, hazinenin dolar sıtoğunun krizde en büyük güvencelerden biri olduğunu ekranlardan açıkladı. Bu bir noktada Türkiye'nin güvencesinin buna bağlı olduğu gerçeğini ortaya koydu. Ama öte yandan bankaların BDDK'nın tüm uyarılarına rağmen kredi verme yarışına girmesi büyük bir risk oluşturuyor. Nitekim yine Erhan Göksel, bu kredi sorununa dikkat çekmiş ve gazetenize şu açıklamayı yapmıştı: ''Türkiye'de asıl dolar bolluğunun nedeni Türk işadamlarının dışarıdan aldığı ipotek karşılığı tabii ki, kredilerdir. Dışarıdan yüzde 4-5 faizle aldıkları parayı Türkiye'ye getirip sonra da bunları yüzde 17-20 ile devlete satmalarıdır. Bir şey daha söyleyeyim. Bir devletin borcunu ödemediği zaman eninde sonunda bunu kendisine ödetirler.''


Türkiye İçin Kemer Sıkma Zamanı Geldi
Gazeteniz OGÜN'ün aylar öncesinden duyurduğu ‘Tsunami' haberinin ardından gerçekten de dünya ekonomileri sonu bilinmez bir çöküntüye girdi. Türkiye de bu krizden her ne kadar hükümetin zamanında aldığı kararlarla şimdilik durumu kotarsa da her an yeni bir kriz dalgasıyla karşı karşıyabulunuyor.

Nitekim dünyanın en büyük şirketlerinden olan Coca Cola'nın üst yöneticisi (CEO) Muhtar Kent bile, Türkiye'nin cari açığının çok fazla olduğunu söyledi. Kent, ülkemizin kemer sıkma politikası uygulaması gerektiğini açıkça vurguladı. Daralan ekonomilerin risk faktörünün yüksek olduğuna dikkati çeken Coca cola CEO'su muhtar kent, krizin daha uzun süre gündemde olacağını ve 2009'u da etkileyeceğini söyledi.


 

 


TE-OGÜN/02-08.Kasım.2008/Sayı:97/Sayfa:04