- Sakarya Üniversitesi ve Balıkesir Üniversitesinden bilim insanları, iklim değişikliğinin Türkiye'deki zeytin üretimine olası etkisini 2050 ve 2070 yılları için hazırlanan 2 farklı senaryoda araştırdı - Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinin kıyılarında yoğunlaşan zeytin üretim alanlarının gelecekte kuzeye, Karadeniz ve daha yüksek rakımlara doğru kayacağı öngörüldü

İklim değişikliği Karadeniz'i zeytin üretimine elverişli hale getirebilir

İSTANBUL (AA) - GÜLSELİ KENARLI - İklim değişikliğinin 2050 ile 2070 yıllarında zeytin ağaçlarını nasıl etkileyeceğini 2 farklı senaryoyla inceleyen bilim insanları, Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinin kıyılarında yoğunlaşan üretim alanlarının kuzeye, Karadeniz ve daha yüksek rakımlara doğru kayacağını tahmin ediyor.

Sakarya Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beyza Ustaoğlu, Balıkesir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsa Cürebal ve Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Ana Bilim Dalı doktora öğrencisi Muhammed Mustafa Özdel, Türkiye'de zeytin tarımının iklim değişikliğinden nasıl etkileneceğini, 2050 ve 2070 yılları için "ılımlı" ve "kötümser" iki ayrı senaryoda inceledi.

2 yıl süren arazi ve modelleme çalışmaları kapsamında Türkiye’deki tüm alanlar, zeytin için "uygun olmayan", "çok az uygun olan", "uygun olan", "çok uygun olan" ve "son derece uygun olan" şeklinde 5 kategoriye ayrıldı ve küresel sıcaklık artışı, ılımlı senaryoda, yüzyıl sonunda 2 veya 3 derece, kötümser senaryoda ise 4 derece olarak baz alındı.

Türkiye'nin, küresel olarak zeytinyağının yaklaşık yüzde 15’ini ürettiği aktarılan araştırmaya göre, yağlık zeytin ağaçlarının yüzde 15'i İzmir, yüzde 14'ü Aydın, yüzde 13'ü Muğla ve yüzde 9'u Manisa'da bulunuyor. Sofralık zeytin ağaçlarının ise yüzde 28'i Manisa'da, yüzde 19'u Bursa'da, yüzde 10'u Mersin'de yer alıyor. Türkiye genelinde yaklaşık 320 bin ailenin zeytin üretimiyle geçindiği hesaplanıyor.

Senaryolar doğrultusunda yapılan projeksiyonlarda, Türkiye'de hem zeytinciliğe "uygun olmayan" hem de "son derece uygun olan" alanların küçüleceği, uygun olmayan alanların bir kısmının yerini "çok az uygun" alanların alacağı, "son derece uygun" ve "çok uygun" alanlardaki daralmanın ise zeytin ve zeytinyağı üretimini tehdit edebileceği öngörüldü.

- Ilımlı senaryo

Ilımlı senaryonun 2050 yılı çıktıları, halihazırda Akdeniz’de zeytincilik için "son derece uygun" alanlardaki elverişli iklim şartlarının yerini "çok uygun" şartlara bırakacağını, bu değişimin en belirgin olduğu bölgenin ise Mersin ve çevresi olduğunu gösterdi.

Ege Bölgesi’nde en belirgin değişimlerin Manisa’da görüleceği, zeytinciliğe "uygun" olan alanların, yerlerini, "çok az uygun" alanlara bırakacağı, Karadeniz kıyılarında ise özellikle Kırklareli’nden Trabzon’a uzanan kıyı hattı boyunca zeytinciliğe uygun sahaların artacağı tahmin ediliyor.

Ilımlı senaryonun 2070 yılı projeksiyonlarına göre, Marmara Bölgesi'nde Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Yalova ve Kocaeli, Karadeniz Bölgesi'nde ise Samsun, zeytin yetiştiriciliği açısından önemli potansiyel sahalara karşılık gelebilir. Ege ve Akdeniz bölgelerinin kıyı kesiminde yayılış gösteren yetiştiriciliğe uygun alanların potansiyellerini koruduğu senaryoya göre, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yetiştiricilik için düşük potansiyele sahip olabilecek "çok az uygun" alanların yayılış alanını genişletebileceği tahmin ediliyor.

- Kötümser senaryo

Kötümser senaryonun 2050 yılı modelleme çalışmasına göre Ege ve Akdeniz'de "son derece uygun" ve "çok uygun" potansiyele sahip alanlar daralabilir. Buna karşın senaryoda, Marmara Denizi çevresindeki alanların mevcut durumunu koruyacağı, Karadeniz kıyı kuşağı boyunca yeni uygun alanların ortaya çıkabileceği, sınırlı ekolojik şartlarda yetiştiriciliğin yapıldığı Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ise "çok az uygun" alanların genişleyebileceği öngörülüyor.

Kötümser senaryonun 2070 projeksiyonunda Mersin ve İzmir ile bu illerin çevreleri, en belirgin olumsuz değişimin beklendiği bölgeler oldu. Bu senaryonun gerçekleşmesi durumunda, Türkiye genelinde zeytin yetiştirmeye "son derece uygun" alanların neredeyse yok olacağı öngörülüyor. Bu koşullarda, 2070 yılına gelindiğinde yalnızca Çanakkale kıyılarındaki çok küçük bir alan, zeytin için en elverişli koşullara sahip olabilecek.

Karadeniz kıyı şeridinde kabaca 500 metre yükseltiye kadar olan kesimlerin değişimden etkileneceği öngörülürken bölgenin iç kesimlerindeki alçak vadi tabanları ve ovaların da zeytin yetiştirmeye uygun alanlara dönüşeceği tahmin ediliyor.

Zeytine elverişli alanlar kıyılardan iç kesimlere, daha engebeli ve yüksek alanlara doğru kayarken, yükseklere yayılan zeytinin daha yavaş büyümesi ve veriminin azalması, bu sahalarda zeytinciliğin ekonomik olarak sürdürülebilir olup olamayacağı sorusunu doğuruyor.

- "Sıcak hava dalgaları ve kuraklıklar, zeytin yetiştiriciliğini olumsuz etkileyecek"

AA muhabirine araştırmanın sonuçlarını değerlendiren Prof. Dr. Beyza Ustaoğlu, geleneksel olarak zeytin yetiştiriciliği yapılan alanlarda yıllık yağış miktarının ve yağışın mevsimlere düzenli dağılışının önemli olduğunu, bu nedenle sıcak hava dalgaları ile sıklığı ve şiddeti artan kuraklıkların zeytin yetiştiriciliğini olumsuz etkileyeceğini söyledi.

Zeytinin soğuklama ihtiyacı olan bir tür olduğunu belirten Ustaoğlu, soğuklama ihtiyacının karşılanamamasının, zeytin rekoltesini olumsuz etkilediği, değişen hava ve iklim koşulları nedeniyle fenolojik dönemlerde kaymalar ve soğuklamanın yetersiz gerçekleşmesinin ise hem verim hem de kalitede düşüşe neden olabileceği uyarısında bulundu.

Ustaoğlu, iklim değişikliğinin şiddetlenmesiyle zeytinciliğin sıcaklık, su stresi, hastalık, zararlılar ve aşırı hava olayları gibi tehditlerle karşı karşıya kalabileceğini ifade etti.

- Yeni habitat alanlarında dikkat edilmesi gerekenler

Prof. Dr. İsa Cürebal, zeytincilik yapılan sahaların değişmesi durumunda toprak yönetimi, toprak verimliliği ve doğru gübreleme gibi konuların önemli olduğuna dikkati çekerek toprağın fiziki ve kimyasal özelliklerinin belirlenip en uygun zeytin çeşidini saptamanın mümkün olduğunu bildirdi.

Cürebal, "Yeni habitat alanları söz konusu olduğunda, zararlıların tür üzerinde neden olabileceği olumsuzlukları tahmin etmek güç. Hastalık ve zararlılara karşı tedbirli olmak, biyolojik, kimyasal ve kültürel önlemler içeren kapsamlı bir strateji geliştirebilmek önemli. Tüm bu yönetim süreçlerine teknolojik unsurları entegre etmek, iklim değişikliğiyle birlikte belirsizliklerin arttığı sürecin daha iyi yönetilmesine, karlılığın artırılmasına katkı sunabilir." diye konuştu.

Var olan alanların korunması ve yeni yetiştirme bölgelerinin kurulması konusunun önemine vurgu yapan Cürebal, sözlerini şöyle tamamladı:

"Olumsuz etkileri sınırlandırmak için damla sulama veya yer altı damla sulama gibi sulama sistemleri benimsenmeli ve yaygınlaşmalı. Böylece suyu etkili ve verimli kullanarak tasarruf sağlamak mümkün olabilir. Yerel ortam şartlarına en iyi uyum sağlayacak çeşitlerin seçimi son derece önemli. Gerekli uyum stratejilerinin bir an önce hayata geçirilmemesi durumunda, değişen iklim şartları, zeytin üretimiyle geçimini sağlayan 300 binden fazla aileyi etkileyebilir, zeytin ve zeytinyağı fiyatlarının artmasına neden olabilir."

OGÜNhaber