Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, bir müminin elindeki bütün imkanları Allah’ın rızasını kazanmak için seferber etmesi gerektiğini belirterek, "Makam ve mevki, şöhret ve zenginliği ne olursa olsun kendini diğer insanlardan farklı bir konumda görmez. Hayatımızın her alanında tevazu kuşanalım. Hiç kimseyi incitmeyelim. Fani dünyanın geçici heveslerine aldanarak birbirimizi üzmeyelim" dedi.

Erbaş: "Fani dünyanın geçici heveslerine aldanarak birbirimizi üzmeyelim"

Bir dizi temasta bulunmak üzere Mersin’e gelen Erbaş, Muğdat Camisi’nde cuma hutbesi verip, namaz kıldırdı. Hutbesine, "Rahman’ın has kulları o kimselerdir ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler" ayeti ve "Kim Allah için huşusundan dolayı tevazu gösterirse, Allah onu kıyamet gününde yüceltir. Her kim kibrinden dolayı böbürlenirse, Allah da onu kıyamet gününde alçaltır" hadisiyle başlayan Erbaş, tevazunun alçak gönüllülük olmak olduğunu söyledi. Kendini beğenmişlik ve böbürlenmekten uzak durulması gerektiğini kaydeden Erbaş, gurur ve kibirden arınmış bir hayatı benimsemek gerektiğine dikkat çekti. Yaratılmış her bir canlıya sevgi, şefkat ve merhamet göstermek, kibar davranmak gerektiğini vurgulayan Erbaş, müminlerin tevazuyu Hz. Muhammed’den öğrendiğini ifade etti. Peygamberi kendisine örnek alan bir müminin bütün nimetlerin asıl sahibinin Allah olduğunun bilincinde olacağını vurgulayarak hutbesine başlayan Erbaş, "Sahip olduğu her bir nimetin aynı zamanda kendisinin bir imtihanı olduğunun farkındadır. Mümin, elindeki bütün imkanları Allah’ın rızasını kazanmak için seferber eder. Makam ve mevki, şöhret ve zenginliği ne olursa olsun kendini diğer insanlardan farklı bir konumda görmez. Allah katında üstünlüğün ancak takvada olduğuna inanır. İslam, bir yandan müminin ruhuna alçak gönüllü olmayı nakşederken, diğer taraftan kibirden olabildiğince uzaklaşmasını hedefler. Çünkü kibir, Peygamberimizin ifadesiyle ’hakikati inkar etmek ve insanları küçük görmektir.’ Kibirli insan, dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneder. İnsanları küçümseyerek onlardan yüz çevirir. Oysa mümin, hangi sebeple olursa olsun hiç kimseyi hakir görmemelidir. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.s) bu konuda bizleri şöyle uyarmıştır. ’Allah bana, mütevazı olup birbirinize karşı övünmemenizi ve birbirinize karşı haddi aşan davranışlarda bulunmamanızı vahyetti" ifadelerini kullandı.

"Fani dünyanın geçici heveslerine aldanarak birbirimizi üzmeyelim"
Müminin her işinde olduğu gibi tevazuda da aşırıya kaçmaması gerektiğini belirten Erbaş, "Zira mümin, tevazu içinde bir hayat yaşamakla yükümlü olduğu kadar kendisinin ve Müslüman kardeşlerinin şeref ve haysiyetini korumakla da görevlidir. O, müminleri hakir görenlere karşı asil ve vakur duruşunu muhafaza eder. Müslümanların şeref ve izzetini korumak için var gücüyle çalışır. Yüce Rabbimizin ’Muhammed, Allah’ın Resûlü’dür. Onunla beraber olanlar, inkarcılara karşı kararlı ve tavizsiz, birbirlerine karşı da merhametlidirler’ buyruğuna gönülden bağlanır. Hayatımızın her alanında tevazu kuşanalım. Hiç kimseyi incitmeyelim. Fani dünyanın geçici heveslerine aldanarak birbirimizi üzmeyelim. Dünyamızı zindana, ahiretimizi cehenneme çevirecek olan kibirden, gururdan ve riyadan sakınalım. İnsanları küçümseyerek onlara surat asmayalım. Yeryüzünde böbürlenerek yürümeyelim. Unutmayalım ki Yüce Rabbimiz, kibirlenen ve kendisiyle övünen kimseleri sevmez" şeklinde konuştu.
Erbaş, hutbenin ardından cuma namazını kıldırdı.
OGÜNhaber