Çevre kirliliğinin insanlık açısından taşıdığı tehlikeye dikkat çeken Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “Suyu, havayı ve toprağı kirleten insan, kendi elleriyle geleceğini yok etmektedir. Dahası, gelecek nesillere nefes alınamaz, yaşanılamaz bir dünya bırakarak insanlığın geleceğine kastetmektedir” dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: “Suyu, havayı ve toprağı kirleten insan, kendi elleriyle kendi geleceğini yok etmektedir”

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Din İşleri Yüksek Kurulunca düzenlenen "Arıtılmış Atıksuların Fıkhî Açıdan Değerlendirilmesi Çalıştayı"na katıldı.

Ankara Rıfat Börekçi Eğitim Merkezi’nde düzenlenen çalıştayın açış konuşmasını yapan Erbaş, insan hayatının önemli ihtiyaçlarından biri olan suyla ilgili ilmi bir toplantı düzenledikleri için Din İşleri Yüksek Kuruluna teşekkür ederek, “Su, çağın konularından birisidir. Su, dünyada savaşlara sebep olacak önemli bir konu haline gelmiştir. Su, dünyanın bir tarafında insanların estetik zevkleri için hoyratça kullanılırken, kirletilirken, bir tarafında da bir damla suya muhtaç milyonlarca, milyarlarca insanın yaşadığı bir dünyayı idrak ediyoruz” dedi.

Erbaş, bazı konuların etraflıca istişare edilmesi gerektirdiğini ifade ederek, “Atıksu konusunda da alan uzmanlarıyla beraber heyet halinde çalışılması gerektiği aşikârdır. Bu çerçevede bahse konu hususun bizzat pratik boyutuyla ilgilenen kişi ve kurumlarla meselenin teorik boyutu üzerine imal-i fikirde bulunanların ortak bir zeminde buluşmaları son derece önemlidir. Kurulumuz bunu gerçekleştirmektedir. İnşallah bu buluşmanın neticesinde insanlığımıza, milletimize faydalı bilgiler üretilir” diye konuştu.

“Ekolojinin bütün unsurları ile ilişki, insanın iman ve kulluk görevi içerisinde yer almaktadır”

Kur’an-ı Kerim’de insan için belirtilen halifelik misyonunun insanı yeryüzündeki her şeye karşı sorumlu kıldığına işaret eden Erbaş, “Su, hava, toprak, tabiat ve ekolojinin bütün unsurları ile ilişki, insanın iman ve kulluk görevi içerisinde yer almaktadır” ifadelerini kullandı.
Erbaş, İslam inancının ve düşüncesinin temeli olan tevhidin İslam’ın ekoloji doktrininin de merkez noktası olduğuna vurgu yaparak, “Gerçekten de bugün insan-çevre arasındaki dengenin bozulması, esasen insanın Rabbi ile arasındaki bağı zayıflatmasından kaynaklanmaktadır. Bu sebeple, onun yarattığı ve insanın hizmetine sunduğu şeyleri insanın dengeli bir şekilde kullanması gerekiyor” şeklinde konuştu.

“İnsanoğlu bu tamahkâr yaklaşımından vazgeçmezse birçok sıkıntıyla karşılaşacağımız aşikârdır”

Sosyal bir varlık olan insanın dış dünya ile iki boyutlu bir ilişkisi olduğuna dikkat çeken Erbaş, konuşmasına şöyle devam etti:
“Birincisi, sosyal çevre ve toplumla ilişkiler, ikincisi ise ekolojik çevre ve diğer varlıklarla ilişkilerdir. İslam’a göre sosyal çevre ile ekolojik çevrenin müminlere yüklediği ahlaki ve hukuki sorumluluklar aynıdır. Bunlar da insanın çevreyle ilişkisini belirleyen sorumluluk, emanet, güzel ahlak ve salih amel gibi değerler etrafında şekillenmektedir. Fakat ne yazık ki günümüzde çevreye yönelik, yarınları düşünmeden, umarsız ve hoyratça bir yaklaşımı müşahede etmekteyiz. Eğer insanoğlu bu tamahkâr yaklaşımından vazgeçip, çevreyle ilişkisini makul ve ölçülü bir denge ekseninde düzenlemezse, mikro ve makro planda birçok sıkıntıyla karşılaşacağımız aşikârdır.”

Günümüzde bütün insanlığın karşı karşıya kaldığı ve yarınlarını mahvedecek en vahim tablolardan birisinin de çevre kirliliği olduğunun altını çizen Erbaş, “Bu noktada açıkça ifade etmeliyim ki çevreyi ihmal eden, suyu, havayı ve toprağı kirleten insan, kendi elleriyle kendi geleceğini yok etmektedir. Allah’ın yeryüzündeki merhamet nişanesi canlı türlerini ve en büyük nimeti bitki çeşitliliğini yok etmektedir. Dahası, gelecek nesillere nefes alınamaz, yaşanılamaz bir dünya bırakarak bütün insanlığın geleceğine kastetmektedir” ifadelerini kullandı.

“Günde 6 milyon ekmeği çöpe atar bir duruma gelmişiz”

“Kullanmaktan vazgeçtiği her şeyi çöp olarak algılayıp gelişigüzel şekilde çevreye bırakan bir yaklaşım, bilinçsiz tüketimin somut tezahürü olarak öne çıkmaktadır” diyen Erbaş, şöyle konuştu:
“Bu milletin en büyük nimet olarak ifade ettiği ekmeği çöpe atar bir duruma gelmişiz. Günde 6 milyon ekmeği çöpe atar bir duruma gelmişiz, ne kadar acı bir durum. Günde 6 milyon ekmeği açlıktan ölen insanlara ulaştırsak o gün karınlarını doyuracaklar. Bu bağlamda insanlığın bir daha düşünmesi gerekiyor. Oysa daha dikkatli bir yaklaşımla bunları yeryüzü sakinlerinin istifadesine sunmak, en azından geri dönüşüm ile tekrar kullanıma kazandırmak ve milli sermayeye katkıda bulunmak mümkündür. Çabalar esasında bunun içindir. O halde kuşanılması gereken ahlaki tutum, farkında olduğumuz, olmadığımız nimetlere zarar vermeden, bütüncül bir yaklaşımı ve bunları bize sunan Rabbimizin belirlediği ilkeleri hayata hâkim kılmaktır.”

Erbaş, yapılan bilimsel araştırmalara göre insanlığın son yüzyıldaki çevreye etkisinin bu zamana kadar yeryüzünde yaşamış insanların meydana getirdiği toplam etkinin iki katından daha fazla olduğunu dile getirerek, “Dünya nüfusunun hızlı bir şekilde çoğalması ve buna bağlı olarak yerleşim alanlarının ve sanayi tesislerinin sayısının artmasıyla evsel ve endüstriyel atıklar ile sızıntı, yağış suları ve yüzeysel sular birbirine karışmıştır. Bu karışım suların kirlenmesine; bu kirlilik de canlı ve insan yaşamı ile çevreyi tehdit eden bir ortamın oluşmasına sebebiyet vermiştir. Bu zararlı durumun izale edilmesi, atıksuların arıtılmasını zorunlu hale getirmiştir” dedi.

“Arıtılmış atıksular, ibadet hayatı açısından da önem arz etmeye başlamış ve araştırma konusu olmuştur”

Arıtılmış atıksuların gündelik hayatın içerisinde kullanım alanlarının her geçen gün arttığını ifade eden Erbaş, “Arıtılmış atıksular, Müslümanlar’ın ibadet hayatı açısından da önem arz etmeye başlamış ve bu suların dinen de temiz olup olmadığı hususu araştırma konusu olmuştur. Sorular içerisinde bolca yer almaya başlamıştır. Bu meyanda hem korumamız gereken çevreye karşı sorumluluğumuzun bir gereği hem de yüce Allah’ın gökyüzünden tertemiz bir şekilde indirdiği suların muhafazası için yapılan bu arıtma işleminin hükmünün ele alınmasının son derece isabetli olduğunu bu vesileyle bir kez daha vurgulamak istiyorum” şeklinde konuştu.

Çalıştaya akademisyenler ve alan uzmanları katılıyor

Arıtılmış atıksuların ibadet hayatı, tarım, hayvan yetiştiriciliği gibi alanlarda kullanılmasıyla ilgili sorulara cevap üretme ve görüş oluşturmanın amaçlandığı çalıştaya Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Dr. Ekrem Keleş, kurul üye ve uzmanlarının yanı sıra Sağlık Bilimleri Üniversitesi Çevre Mühendisliği, İnşaat, Su Bilimleri, Fen Bilimleri, İlahiyat Fakültelerinden akademisyenler ile Tarım ve Orman Bakanlığı ve çeşitli belediyelerden yetkililer katılıyor. İki oturumdan oluşan ve gün boyu devam edecek olan çalıştayda “Günümüzde Önemli Bir Çevre Sorunu Olarak Su Kirliliğinin Boyutları”, “Atıksu Çeşitleri ve Arıtma Yöntemleri”, “Arıtılmış Atıksu Standartları ve Kullanım Alanları”, “Sağlık Açısından Arıtılmış Atıksu”, “Sularda Ortaya Çıkan Yeni Tehditler; "Biyotoksinler" ve “Arıtılmış Atıksuların Fıkhî Açıdan Değerlendirilmesi” başlıkları ele alınıyor.
OGÜNhaber