Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, din eğitiminin, bir dünya tasavvuru kazandırması gerektiğini ifade ederek, “Yaşadığı dünyaya kayıtsız, çağına duyarsız, olan bitenden habersiz nesiller tarihin akışına müdahale edemezler. Dahası, çağının farkında olmayanlar, küresel müdahalelere ve algı operasyonlarına açık hale gelirler” dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: “Çağının farkında olmayanlar, küresel müdahalelere ve algı operasyonlarına açık hale gelirler”

26. İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Toplantısı Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın katılımıyla Gaziantep’te başladı. İl Buluşmaları kapsamında Gaziantep’e giden Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Gaziantep Üniversitesi Rektörü Ali Gür’ü ziyaret etti. Erbaş, daha sonra Gaziantep Üniversitesi ev sahipliğinde Mavera Kongre ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen 26. İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Toplantısı’nın açılışına katıldı.
Erbaş, açılışta yaptığı konuşmada toplantının hayırlı kararların alınmasına vesile olması temennisinde bulunarak İslam medeniyetinin ilim, irfan, bilgi ve hikmet medeniyeti olduğunu söyledi.
Müslüman alimlerin 7. yüzyıldan Rönesans’a kadar 7 asır boyunca ilmin bütün alanlarında insanlığın inkişafına öncülük ettiklerini hatırlatan Erbaş, “İlim tarihine baktığımız zaman bunu Müslüman alimlerin nasıl başardıklarını görürüz. Tabi zaman zaman İslam dünyası zirveye ulaştığı gibi bazen de gerilediği zamanlar olmuştur. Bugün de kendi medeniyeti ve kaynakları ile ünsiyet kurmakta zorlanan, çağını anlamakta sürekli geç kalan bir İslam dünyası ile karşı karşıyayız” dedi.
Erbaş, bilgiyi üretmeyenlerin üretilen bilginin takipçisi hatta mahkumu oldukları değerlendirmesinde bulunarak, “İslam dünyası bugün bilim, teknik, tıp, sosyal bilimler, dahası ilahiyat alanında bilgi üretme, bilgiyi güncelleyip değere dönüştürme ve hayata kılavuz yapma konusunda istediğimiz noktada bulunmamaktadır” ifadelerini kullandı.
26.’sı düzenlenen Dekanlar Toplantısının bilgi üretme ve hayata kılavuz yapma noktasında daha iyisini arama çabası olduğunu dile getiren Erbaş, toplantının sağlıklı düşünmeyi, sorunları tespit etmeyi ve çözüm üretme imkanını da sağlaması temennisinde bulundu.
Erbaş, insanlığın ufkunu İslam’ın ilkeleriyle aydınlatma sorumluluğun, İslam’ın doğru anlaşılması, doğru anlatılması ve yaşanması olmak üzere üç boyutu olduğunu kaydetti.

“Din istismarı ile mücadelemizi ara vermeden devam ettirmek zorundayız”
İslam’ın doğru anlaşılması konusunda sahih bilginin topluma ulaştırılmasının hayati öneme sahip olduğuna vurgu yapan Başkan Erbaş, şöyle devam etti:
“Bugün, İslam toplumlarında yaşanan terör, tefrika, etnik ve mezhebi farklılıkların soruna dönüşmesi gibi meselelerde, dini kavramların tahrif ve istismar edilmesinin ve yanlış din algısının da etkili olduğu bir gerçektir. İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerimizden de istifade ederek bir buçuk yıl öncesinden itibaren Diyanet İşleri Başkanlığı olarak başlattığımız din istismarı ile mücadele seferberliğimiz devam etmektir. Bizler sahih dini bilgiyi üreten ve topluma ulaştırması gereken kurumlar olarak eğer o alanı boş bırakırsak istismarcılar derhal dolduruyorlar. Bu seferberliğimizi hiç ara vermeden devam ettirmek zorundayız. Dinin bilgisizliğe ya da sağlam temellere dayanmayan yaklaşımlara terkedilmesinin ağır faturasını ve doğru şekilde karşılanmayan her ihtiyacın nasıl istismar edildiğini, bugün daha yakından görmekteyiz. Çünkü bir FETÖ istismarı yaşadık. Sadece dini istismarla kalmadılar, dış güçlerle yardımlaşarak ülkeyi işgal etme teşebbüsünde bulundular. Sonra bir DEAŞ terör örgütü var. DEAŞ, vekalet savaşları yapmak için dini istismar ederek yine birilerinin kurduğu ve sürekli desteklediği bir terör örgütü. İfade ettiğimiz özellikle doğru dini bilgiyi, sahih dini bilgiyi topluma hızlı bir şekilde ulaştırmamızın ne kadar önemli olduğunu ifade etmek için bu örnekleri verdim ama daha belki onlarca din istismarı yapan şahıslar, gruplar var, bunların da farkında olmak zorundayız.”

“Salt bilgi sahibi olmayı vitrine koyan anlayış, İslam’ın bilgi anlayışı ve ahlakından çok uzaktır”
“Bugün, din eğitimi ve öğretimi meselemizi özellikle üç açıdan ele almamız gerektiği kanaatindeyim” diyen Başkan Erbaş, şunları söyledi:
“Birincisi; din eğitimi hayatla iç içe olmak zorundadır. Yaşanan hayatı, sorunları, sosyal gerçeklikleri dikkate almayan bir din anlayışı doğal olarak kabul görmemekte hatta marjinal alanlar oluşmasına neden olmaktadır. Din eğitimi veren okullardaki gençlerimizin durumlarını; toplumun gündemi, değerleri, ihtiyaç ve beklentileri, din hizmeti ve manevi rehberliğin gerekleri gibi açılardan ele almak; din eğitimi ve öğretimini, hayatı imar eden boyutunun işlevselliği açısından müzakere etmek durumundayız. Bu itibarla, sadece bilgiyi edinmekle yetinmeyip onu bilince dönüştürerek hayata tatbik eden, üretilen bilgiyi insanlığın hizmetine sunan asil bir anlayışı güçlendirmekle mükellef olduğumuzun altını çizmek istiyorum. Aksi takdirde, salt bilgi sahibi olmayı vitrine koyan, öğrenilen bilgiyi toplumun hizmetine sunamayan, hayata tatbik edilmediği için bilginin hikmet boyutunu kavrayamayan ve nihayetinde insanda bir şuur ve farkındalık oluşturamayan bir yaklaşımın İslam’ın bilgi anlayışı ve ahlakından çok uzak olduğu her türlü izahtan varestedir.”

“Çağının farkında olmayanlar, küresel müdahalelere ve algı operasyonlarına açık hale gelirler”
Başkan Erbaş, İslam’ın bütün yeryüzüne huzur ve güvenlik vaat eden evrensel bir nizam olduğuna vurgu yaparak, şöyle konuştu:
“Din eğitimi, aynı zamanda bir dünya tasavvuru ve küresel farkındalık kazandırmak durumundadır. Yaşadığı dünyaya kayıtsız, çağına duyarsız, olan bitenden habersiz nesiller tarihin akışına müdahale edemezler. Dahası, çağının farkında olmayanlar, küresel müdahalelere ve algı operasyonlarına açık hale gelirler. Bu sebeple din eğitimi, bireysel dindarlık ve toplumsal duyarlılık yanında, küresel farkındalık da kazandırarak hem bugün hem de gelecek kuşaklar için ilim, irfan, bilgi, hikmet ve marifetle bezenmiş bir dünya kurma idealini de canlı tutmak durumundadır. Dolayısıyla, her türlü olumsuzluğu bir kenara bırakıp artık kendimize yeni hedefler koymalı ve çalışmalarımıza odaklanmalıyız. Zira zaman hızla geçiyor ve bizim bu doğrultuda kaybedecek tek bir dakikamız dahi yoktur. Tüm bunlar için, İlahiyat/İslami İlimler fakülteleri, İmam-Hatip Liseleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı olarak işbirliği içinde, eğitim felsefemizi, bilgi üretim metodumuzu ve müfredatımızı, insan yetiştirme model ve mekanizmalarımızı, eğitimci kadromuzu, din hizmeti çalışmalarımızı ve irşat stratejilerimizi her daim gözden geçirmek ve geliştirmek durumundayız.”

“İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerinde ‘Manevi Rehberlik’ bölümlerinin açılmasını arzu ediyoruz”
Başkan Erbaş, üniversitelerde okul öncesi din eğitimi için öğretmen yetiştiren bölümlerin açılmasını arzu ettiklerini belirterek, “Bu personelin yetiştirileceği yerler ve müfredat oluşturma gibi alanlarda çalışacak olan İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerimizden bu desteği bekliyoruz. Sosyo-kültürel içerikli din hizmetleri bizim yeni alanımız. Şu an itibariyle 1000 kadar manevi rehberimizi, hastanelerde, hapishanelerde Yükseköğretim öğrenci yurtlarında istihdam ettik. Bunlar için de manevi rehberlik bölümlerinin özellikle açılmasını arzu ediyoruz. Yükseköğretim Kuruluna da talebimizi ilettik” şeklinde konuştu.
Programa, Gaziantep Üniversitesi Rektörü Ali Gür, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Selim Argun, Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Kadir Dinç ile İnsan Kaynakları Genel Müdürü Akif Pusmaz, Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz, Gaziantep İl Müftüsü Ahmet Çelik, çeşitli üniversitelerden rektörler ile İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanları katıldı.
OGÜNhaber