Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, bu medeniyette ikiliğe, kavgalara ve benliğe yer olmadığını belirterek, 'Bu medeniyette tefrika yoktur, birlik vardır, vahdet, dirlik ve dostluk vardır' dedi.

Bu medeniyette tefrika yoktur

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Konya Büyükşehir Belediyesi Spor ve Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen, Hazreti Mevlana'nın 745'inci Vuslat Yıl Dönümü Şeb-i Arus Programı'nda yaptığı konuşmada, gönülleri buluşturan, kalpleri sevgi hamuruyla yoğuran, hikmetli öğütleri ile birliği, beraberliği ve kardeşliği yeşerten Mevlana'yı rahmetle andığını söyledi.

Hazreti Mevlana'nın ilim, irfan, bilgi ve hikmet ile asırlardır insanlığın yolunu aydınlattığını belirten Ali Erbaş, "Anadolu'nun hikmet ve muhabbet yurdu haline gelmesinde, millet ve ümmet olma bilincinin yerleşmesinde, bu coğrafyanın mukaddes değerlerle mayalanmasında şüphesiz Mevlana Hazretlerinin çok büyük katkısı ve payı vardır. Bizler Yunus Emrelerin, Hacı Bayram-ı Velilerin, Hacı Bektaş-ı Velilerin, Ahmet Yesevilerin, Mevlanaların muhabbet ikliminde, kardeşliği, sevgiyi, barışı en üst değer olarak bilmiş ve yaşamış bir milletin ve medeniyetin mensuplarıyız." ifadelerini kullandı.

"Bu medeniyette tefrika yoktur"

Erbaş, bu medeniyette ikiliğe, kavgalara ve benliğe yer olmadığını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Bu medeniyette tefrika yoktur, birlik vardır, kavga yok, benlik yok, vahdet, dirlik ve dostluk vardır. Bu medeniyette haset ve kibir yoktur, gıpta ve tevazu vardır. Bu medeniyette kula kulluk yok, Allah'a kulluk vardır. Mevlana her şeyden önce bir İslam mütefekkiridir. İlhamını Kur'an'dan, sünnetten, İslam'ın evrensel ilkelerinden, insan tasavvurundan, sevgi ve barış ufkundan almıştır."

Mevlana'nın "Tende canım olduğu müddetçe ben Kur'an'ın sadık bir bendesiyim. Ben o seçilmiş Muhammed'in ayağının tozuyum. Bu sıfatla, yani Peygamber'in ayağının tozu olarak bir şeref kazandım." sözlerini hatırlatan Ali Erbaş, "Mevlana'ya göre tasavvuf; tembellik, miskinlik değil, çalışma, gayret, kazanma, paylaşma, cömertlik ve infaktır. Sadece ibadet ve zikir değil, emr-i bil maruf ve nehy-i ani'l münker yolunda iyiliğin hakim olması için gayret göstermektir." diye konuştu.

Dünyanın fani oluşunu ve insanın dünya ile ilişkisindeki dengeyi anlatan en güzel örneklerin Mevlana'nın eserlerinde bulunabileceğine dikkati çeken Erbaş, Mevlana'ya göre insanların Allah'a kulluk yapmadıkları takdirde altın, gümüş ve paranın esiri olacaklarını ifade etti.

"O'na göre, biz aşkın ümmetiyiz"

"Hırstan kurtuluşun tek yolu aşktır." diyen Ali Erbaş, şöyle devam etti:
"Aşkın menbaı ise Allah, rehberi de Peygamber Efendimizdir. O'na göre, biz aşkın ümmetiyiz. Hasret, vuslat, ümit, sevinç, keder hepsi bu aşkla var olmuştur. Gayesiz kimseleri tuzağına düşüren, adeta kuş avlamak için ağzını açmış bir timsahı andıran bu dünyada mal ve mülk, kişinin hırsını artırır ve insana yüktür. 8 asırdır insanlığın gönül serüvenine rehberlik eden eserleriyle tüm dünyada ilim, sanat ve fikir çevrelerinin takip ettiği Mevlana'ya göre toplumun ahlaki seviyesinin yükselmesinin yolu, herkesin kendi kusurlarını görmesi ve düzeltmeye çalışmasından geçer. Güzel ahlak, dürüstlük, cömertlik, alçak gönüllülük, sabır, iyilik, başkalarının iyiliğini istemek, doğru sözlü olmak, helal lokma yemek, Hakk'a şükretmek gibi bugün insanlığın muhtaç olduğu pek çok erdemi sürekli ele alıp, bu faziletlerin eğitimini verir."

"Bugüne ışık tuttuğu gerçeği apaçık görülmektedir"

Erbaş, Mevlana'nın zihin ve gönül dünyasına girebilmek için 3 aşamanın önemli olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:
"Birincisi ilim, yani bizleri insan, eşya, tabiat ve kainatı öğrenmeye, son raddede ise Rabb'imizi bilmeye ve nihayetinde bilişmeye sevk eden değer. Bu, Mevlana düşüncesinin tevhit boyutunu ifade etmektedir. İkincisi idrak, yani söz konusu bilgiyi bilinç düzeyine çıkarıp anlamlandırarak iman, kulluk ve ahlak ekseninde yaşanır hale getirmek. Üçüncüsü ise ihsas, yani bahsettiğimiz idrak merhalesini düşünce, söz, tavır ve ibadetlerimizle çevremize olduğu gibi yansıtmak. Bu da Mevlana düşüncesinin vahdet boyutudur. Bu 3 hususun muhtevasında, Mevlana'nın, imanın içselleştirilerek tahkiki seviyeye çıkarılması, ibadet ve dindarlığın bilgiyi, ihlası, samimiyeti, etik, estetik ve takvayı merkeze alması ve ahlakın ideal boyutta yaşanması noktasında çağlar öncesinden bugüne ışık tuttuğu gerçeği apaçık görülmektedir. Bu itibarla, maddeye yönelimin arttığı, 'biz' şuurunun azaldığı, anlamın kaybolmaya yüz tuttuğu, insanlığın eşya ve hadiseye mekanik perspektiften yaklaştığı günümüzde, Hakk aşığı Mevlana'nın evrensel öğretisine her zamankinden daha çok muhtaç olduğumuzun altını özellikle çizmek istiyorum."

Mevlana'nın Türkiye için önemli bir değer olduğunu da vurgulayan Ali Erbaş, "Tarih boyunca millet olarak bizler bütün zorluklarımızı, Mevlana'da somutlaşan bahse konu inanç ve değerlerle aşmışız. Tefrikaları bu muhabbetle çözmüşüz. Onun için bugün özellikle gençlerimizi ve nesillerimizi, medeniyetimizin öncüleri ve değerleri ile tanıştırma, inancı ile buluşturma, köklerine kavuşturma yolunda çalışmayı bir seferberlik ve en önemli sorumluluk olarak görüyor, dünya ve ukba mutluluğumuzun bu yolla elde edileceğine yürekten inanıyoruz." şeklinde konuştu.
OGÜNhaber