15 Temmuz 2016 hain darbe teşebbüsü sırasında Adalet Bakanı olan Bekir Bozdağ, o gece yaşanan ve kamuoyu tarafından bilinmeyen bir olayı açıkladı. Bozdağ, 15 Temmuz’da yargı camiasının büyük bir başarıya imza attığını belirterek “Yargı, adalet kılıcı ile darbeye karşı dik duruş göstermiştir. Adalet Bakanlığı ve HSK olarak o gece bir kriz merkezi kurduk. Müsteşarımız Kenan İpek başkanlığında bir ekip Ankara Dikmen’deki Hakimevinde çalışmaları sürdürdüler. Herkes silahını alarak gelmişti” dedi.

Bozdağ o gece yaşananları anlattı: "Hakimevine herkes silahını alarak gelmişti"

Bozdağ, TBMM Genel Kurulu’nda 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşananları da anlatırken “Meclis Genel Kurul salonuna geldik. İsmail Kahraman Bey Meclis’i açmıştı. Bazı milletvekili arkadaşlarımız var. Konuşmamın bir kısmında kaçıncı dakikada bilmiyorum ama bir bomba atıldı. Çok gürültülü bir ses oldu ve Genel Kurul salonunda müthiş yankılandı. Avizeler sallandı. Ama ben konuşmamı kesmedim. Aradan ne kadar geçti bilmiyorum ama bu sefer ikinci bomba aynı konuşma içinde atıldı ikinci bomba yanı başımıza düşmüş gibi tesir yaptı. O arada gürültüler milletvekilleri arasında yükselmeye başladı. Sığınağa inelim diyenler vardı. Bu konuşmaları duyunca arkaya giderek. ’Sayın Başkanım her yeri bombalıyorlar. Burayı kapatıp aşağıya gidersek bu millet meydana gelmez, bu millet ’Meclis korktu’ der. Bizim burada yapacağımız şey burada ölmektir’ dedim. O gece Meclis’te bulunanların hepsi bu duruşu göstermişlerdir. O duruş gece Meclis’i bombalayıp yok etmek isteyenlere en büyük cevap olmuştur. Ben darbenin başarılı olacağına hiç inanmadım" diye konuştu.

DARBENİN SEYRİNİ DEĞİŞTİREN OLAY
Bozdağ, “Darbenin seyrini değiştiren olay Cumhurbaşkanımızın konuşmasıdır. Cumhurbaşkanımızın konuşmasını duyduktan sonra Allah’a şükrettim. Cumhurbaşkanımız konuşana kadar sokağa çıkan da oldu. Ama sayısı çok azdı. Ne zaman ki Cumhurbaşkanımızın halk sesini duydu, yüzünü gördü, çağrısını duydu o zaman herkes gözü hiçbir şey görmeden meydanlara çıktı. O çağrı atom bombası etkisi yapmıştır” ifadesini kullandı.

SİLAHLARIYLA GELDİLER
15 Temmuz 2016 gecesi ve devamında yargının büyük bir başarıya imza atığını belirten Bozdağ, “O gece yargı camiası büyük bir başarıya imza atmıştır. Yargı, adalet kılıcı ile darbeye karşı dik duruş göstermiştir. Adalet Bakanlığı ve HSK olarak o gece bir kriz merkezi kurduk. Müsteşarımız Kenan İpek başkanlığında bir ekip Ankara Dikmen’deki Hakimevinde çalışmaları sürdürdüler. Herkes silahını alarak gelmişti. HSYK üyelerimiz, Müsteşarımız, Müsteşar Yardımcımız, Başsavcımız, Başsavcıvekilimiz, bakanlığın üst düzey bürokratlarının tamamı masa etrafında çalışırken, o masanın etrafındakiler herkes ölene dek mücadele düşüncesiyle gelmişti. Ben Adalet Bakanı olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili İrfan Fidan başta olmak üzere birçok başsavcı ile görüştüm. Bütün savcılıkların bu sürece ilişkin adli soruşturmaları başlatmaları ve darbe teşebbüsüne kalkışan herkesin yakalanması, gereken adli işlemlerin yapılması istedik. Savcılıklar harekete geçince Bursa Başsavcılığı’nın yakaladığı bir kişide bütün illerin sıkıyönetim komutanlarının listesi, üst düzey atamaları gösteren darbecilerin listesi ve sıkıyönetim mahkemelerinin listesi çıktı. Biz bu listeleri hemen Emniyet ve bütün başsavcılara, ilgili kurumlara iletilince listede olan kişilerin üzerine hemen gidildi. Dolayısıyla darbeyi kanla gerçekleştirmeye çalışanlar Anadolu’nun diğer illerinde daha sevk ve idareyi ele geçirmeden gözaltı ve yakalamayla muhatap oldular. Dolayısıyla zincirin Anadolu halkasını koparmış olduk” şeklinde konuştu.

"ERDOĞAN’A NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ VERİLMELİ"
Bozdağ, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Nobel ödülü verilmesi gerektiğini belirterek “Bu milletin bir özelliği var; eğer kendi önünden ölümüne koşan bir lider görürse onun peşinden ölümüne koşar. Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk ile beraber yürüyüşü bunun en somut göstergesidir. O gece halk da lideri de ölüme koştu. Amerika’da, Avrupa’da başka yerde darbe yapanlara ölümüne karşı koyan, hukuka demokrasiye, milli iradeye ölümüne sahip çıkan böylesi bir halk olmuş olsa durum çok farklı olurdu. Nobel ödüllerini bunlara vermeyi teklif ederlerdi. Pek çok uluslararası örgüt bu mücadeleyi yapanları iltifata, ödüle boğardı. Bu Avrupa’nın ikiyüzlülüğünün somut göstergelerinden bir tanesi" diye konuştu.
(Engin Yağcı /İHA)
OGÜNhaber