Adalet Bakanlığı tarafından, sözde 'Ermeni Soykırımı'nın gerçekleri 'Hukuksal Açıdan Soykırım' başlığı altında yayınlanan bir mesajla gün yüzüne çıkarıldı.
Adalet Bakanlığı tarafından “Soykırım Nedir?”, ”Bir fiilin soykırım olduğuna kim karar verir?” “Mevzuatımızda soykırım suçu var mıdır?”, “1915 olaylarını soykırım olarak niteleyen görevli ve yetkili bir mahkeme kararı var mı, olabilir mi?”, “1915 olaylarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargılayabilir mi?”, “1915 olaylarını soykırım olarak kabul etmemek cezalandırılabilir mi?”, “ABD Başkanı’nın açıklamalarının hukuki temeli var mı?” gibi sözde 'Ermeni Soykırımı'nı ele alan soru başlıklarının hukuki açıdan açıklandığı bir mesaj yayınlandı.
Adalet Bakanlığı tarafından, soykırım, “Hukukun tanımladığı ve çerçevesini belirlediği uluslararası topluma karşı bir suç tipidir. Bu suç uluslararası düzeyde ilk defa 1948 BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi ile tanımlanmış bulunmaktadır” şeklinde açıklandı.
Mesaja göre, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne taraf olup olmadığı sorusu, “Türkiye 1950'den bu yana, yani ilk yıllardan itibaren, bu sözleşmeye taraftır. 149 devletin taraf olduğu sözleşme doğrultusunda ülkeler iç hukuklarında da soykırım suçunu düzenlemiştir” ifadeleriyle cevaplandı.
Mesaja göre, “Mevzuatımızda soykırım suçu var mıdır?” sorusu, “1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 76. maddede soykırım suçunu, 77. maddede insanlığa karşı suçları uluslararası belgelerde ortaya konulan çerçeveye uygun şekilde düzenlemiştir. Üstelik bu suçlarda zamanaşımının işlemeyeceği de hüküm altına alınmıştır. Zamanaşımının işlememesi kuralı 1 Haziran 2005'ten sonra işlenen suçlar için geçerlidir” diye cevaplandı.
“1915’te yaşanan olaylarda soykırım suçunun oluştuğu sonucuna varabilmek mümkün değildir”
Adalet Bakanlığı tarafından sözde 'Ermeni Soykırımı'nın yalanlarının ve gerçeklerinin gün yüzüne çıkarıldığı mesajda, “Suçun unsurları nedir?” sorusu, “Öncelikle özel bir kasıtla hareket edilmesi gerekir. Burada özel kasıt şudur: Milli, etnik, ırki veya dini bir grubu, sırf bu niteliği nedeniyle, kısmen veya tamamen yok etmek amacıyla hareket edilmiş olmalıdır. Bu saikle belli bir gruba yönelen öldürme, yaralama gibi yok etmeye yönelik fiiller soykırım suçuna neden olun Bu unsurlar çerçevesinde, 1915 Tehcir Kanunu uygulamasında ve o süreçte yaşanan olaylarda soykırım suçunun oluştuğu sonucuna varabilmek mümkün değildir” şeklinde açıklandı.
“1915 olaylarından kaynaklı herhangi bir hak iddiası AİHM nezdinde ileri sürülemeyecektir”
Adalet Bakanlığınca yayınlanan mesajda “Bir fiilin soykırım olduğuna kim karar verir?” ve “Dünya tarihinde soykırım suçu olduğu sonucuna varılmış yargı kararları var mı?” soruları şeklinde cevaplandı:
“Bir fiilin soykırım olduğuna kim karar verir?; Soykırımın siyaset, sosyoloji ve tarih gibi çeşitli disiplinlerin ilgi alanına girdiğine şüphe yoktur. Ama hukuken bir fiilin soykırım suçunu oluşturabilmesi için ya iddia olunan eylemlerin gerçekleştiği ülke yargısının ya da yargılama yetkisine sahip bulunan uluslararası bir yargısal mekanizmanın (Uluslararası Ceza Mahkemeleri ya da Uluslararası Adalet Divanı) bu konuda karar vermesi gerekmektedir (BM Sözleşmesi m. 6). Ayrıca suçlanan kişilerin hayatta olması da kovuşturma şartlarından biridir. Dünya tarihinde soykırım suçu olduğu sonucuna varılmış yargı kararları var mı?; 1945 tarihli Nürnberg Mahkemesi, Almanya'nın savaş suçlarını ve insanlığa karşı suçlarını yargılamıştır. Teknik anlamda soykırımı ele almayan bu mahkeme uluslararası statü ile kurulmuştu. 1954'ten itibaren Almanya kendi çıkardığı kanunlarla Yahudi soykırımı faillerini yargılamaya başlamıştır. 1965 yılında o kanunu değiştirerek, zamanaşımını kaldırmış ve bunu aleyhe biçimde geçmişe yürütmüştür. Uluslararası düzeyde ise 1993'te Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi, 1994'te Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi kurularak insanlığa karşı suçlar yargılanmış, soykırım tespiti yapılmıştır. 1998 Ruanda kararı dünya tarihinde bir uluslararası mahkeme tarafından soykırım kararı verilen ilk karardır. Uluslararası Adalet Divanı 2007 'de Bosna'da bir soykırım olduğunu kabul etmiştir. Dolayısıyla, Almanya, Bosna ve Ruanda'daki olaylara 'soykırım' demenin hukuki bir temeli vardır.”
Mesaja göre, 1915 olaylarını soykırım olarak niteleyen görevli ve yetkili bir mahkeme kararının olup olmadığı veya olabileceği ihtimali sorusuna, ”Bu konuda bir yargı kararı yoktur. Esasen ve usulen de mümkün değildir. BM Sözleşmesi ve Uluslararası Adalet Divanı kararlarında ortaya konulan çerçeve karşısında yargısal bir mekanizmanın harekete geçmesi söz konusu olamaz. Kaldı ki, UCM ya da herhangi bir ad hoc mahkeme, ancak hayatta olan failleri yargılayabilir. İddia olunan failler hayatta değilse tüm ceza yargılamalarında olduğu gibi burada da kovuşturma olanağı bulunmamaktadır” ifadeleri ile cevap verildi.
Adalet Bakanlığınca, “1915 olaylarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargılayabilir mi?” sorusu, “AİHM, Perinçek/İsviçre ile Mercan ve diğerleri/İsviçre kararlarında; 1915'te Osmanlı Devleti zamanında Ermenilerin yaşadığı olaylar ve tehcirin uluslararası hukuk anlamında "soykırım" olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği konusunda Soykırım Sözleşmesi bağlamında Uluslararası Ceza Mahkemesi ya da Uluslararası Adalet Divanının aksine bağlayıcı karar alma yetkisinin bulunmadığını ifade etmiştir. Dolayısıyla 1915 olaylarından kaynaklı herhangi bir hak iddiası AİHM nezdinde ileri sürülemeyecektir” diye cevaplandı.
“1915 olaylarını soykırım olarak kabul etmemek cezalandırılabilir mi?” sorusunun cevaplandığı mesajda şunlar kaydedildi:
“Bu konu yukarıda anılan davalarla AİHM önüne taşınmıştır. Bu davalarda, Ermeni soykırım iddialarını reddetmeyi suç olarak düzenleyen İsviçre hukuku AİHM'den ihlal kararı almıştır. Konu ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmiştir. Kararda, tarihsel olaylar hakkındaki görüş açıklamalarını cezai yaptırıma bağlamanın Avrupa insan Hakları Sözleşmesi ile öngörülen ifade özgürlüğünü koruma yükümlülüğü ile bağdaşmayacağı vurgulanmıştır.”
“Mesnetsiz iddialar bu milletin şanlı tarihine çamur atma arayışından başka bir anlama gelmemektedir”
Mesaja göre, ABD Başkanı Joe Biden’ın açıklamalarının hukuki temelinin olup olmadığı şu ifadelerle cevaplandı:
“Ülkemizin de taraf olduğu Soykırım Sözleşmesi ve bu Sözleşmeyi yorumlayan UAD içtihatları dikkate alındığında ABD Devlet Başkanı'nın açıklamalarının hukuki bir karşılığı yoktur. Bireylerin olduğu gibi devletlerin de lekelenmeme hakkı vardır. Tamamen siyasi saiklerle ortaya atılan mesnetsiz iddialar, asırlar boyunca adalet ve hukukla yaşamış bir milletin şanlı tarihine çamur atma arayışından başka bir anlama gelmemektedir.”