Hem iş yoğunluğu hem de büyük şehrin temposunun kendisi ve eşini çok yorduğunu belirten Yeniçeri, "İlk başlarda 'Yapamam.' diye düşünüyordum. Zaman içinde bu köyde yer bakarken bir arkadaşımızın evinde kalıyorduk. Bir sabah kahvaltı yaparken kitap okuyordum, o esnada geçen bir arının vızıltısına köyde yaşayabileceğime kanaat getirdim. Ertesi gün de şimdiki oturduğumuz evin yerini almaya karar verdik." dedi.
Yeniçeri, Adatepe'de günlerini kendileri gibi şehirden gelip yerleşen ailelerle muhabbet ederek, bahçe işleriyle uğraşarak geçirdiklerini anlattı.
Köyde çok mutlu olduklarını dile getiren Yeniçeri, şunları kaydetti:
"Şehirde zaman içinde oranın getirdiği hengame nedeniyle unutulan dostlukları, komşuluk ilişkilerini burada yaşıyoruz. Sabah kalkıyorsunuz, köyün meydanında insanlarla selamlaşıp sohbet edip çay içiyorsunuz. Günlerimiz burada çok güzel geçiyor. Kışın da evlerde toplanıyoruz, sinema gecelerimiz oluyor, pasta, börek yiyoruz. Çok eğlenceli oluyor. Kent yaşamı çok vahşi bir yaşam, insan dışarı çıkınca bunu daha iyi fark ediyor. Birçok insani özelliğimizi kaybediyoruz. İnsan kendi içinde hayatını sadeleştirmeyi kabul edebilirse böyle bir yaşantıya geçmek çok kolay ama kafanızda bunu oturtamazsanız böyle bir yere gelmek bir heves gibi olur."