Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, projeye karşı çıkanların tüm gayretlerine rağmen bir kez daha hedeflerine ulaşamadıklarını belirterek, "Fakat şehrimize ve milletimize yaklaşık 6 sene bu projede kaybettirdiler. Aynısını da AKM'de yaptılar. Orada da biz çok ciddi zaman kaybına uğradık. Ama isteseler de istemeseler de işte Atatürk Kültür Merkezi'nin temelini bir opera binası olarak attık. Şimdi de buranın temelini atıyoruz." diye konuştu.
Böyle bir zaman kaybıyla da olsa bu projenin bu aşamaya gelmesini son derece önemli gördüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Açıkçası bugünkü şu manzara, Türkiye'de yegane varlık gayesi, hizmet - yatırım düşmanlığı olan malum kesime verilmiş esaslı bir derstir. Bugün hep birlikte şahitlik ettiğimiz şu tablo Türkiye'de eser siyasetinin yeni bir zaferidir. Hep söylerim, Ziya Paşa'nın güzel bir beyiti vardır: 'Eşşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri'. Biz de bununla anılmak istiyoruz." ifadelerini kullandı.
"Bunların da ufku, kendi sığ dünya görüşlerinin ötesine geçmiyor"
Erdoğan, "Herkesin ufku denizi kadardır. Bunların da ufku, kendi sığ dünya görüşlerinin ötesine geçmiyor, geçemiyor. Bunlar engellemekten, yıkmaktan, yakmaktan, yasaklamaktan başka bir şey bilmiyor." diyerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bırakın asırlık, yarım, çeyrek asırlık projeler üretmeyi, yarına dair inanın hiçbir tasavvurları yok. Ne 2023'e dair kanaatleri, ne 2053'e dair hayalleri, ne de 2071'e dair vizyonları var. Yok. Türkiye'yi kalkındırmanın değil, günü kurtarmanın hesabındalar. Sadece rant muslukları kesilmesin, yolsuzluk düzenleri zarar görmesin, kafa konforları bozulmasın diye uğraşıyorlar. Milli irade karşısındaki tutumları da farklı değil. Seçim kazanmanın değil, seçim dönemlerini en az zararla atlatmanın hesabını yapıyorlar. 1994'ten önce İstanbul'da olan, burayı ziyaret eden, İstanbul'da yaşayan kardeşlerim Haliç'in eski halini gayet iyi hatırlarlar. Haliç'i adeta bir bataklık olarak teslim almıştık. Çünkü hayatım benim bu Haliç'in kenarlarında geçti. Haliç'in içindeki o bataklıkları iyi bilirim. Burada üç tane gemi hacizliydi. Ali İpar'a ait üç tane gemi, birbirlerine bağlıydı ve biz o gemilerin arasından sandalla Kasımpaşa'dan Fener'e gidip gelirdik. Zira benim okulum Fener'in üzerinde Çarşamba'daydı. Kasımpaşa'dan oraya gider gelirdik."