CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 'Nasıl bir dönüşüm stratejisi benimsemeliyiz ki Türkiye'yi orta ve uzun vadede aydınlığa çıkarmış olalım. Birincisi, hukukun üstünlüğünü sağlamak zorundayız. Yani katılımcı demokrasiyi güçlendirmek zorundayız.' dedi.

Katılımcı demokrasiyi güçlendirmek zorundayız

İSTANBUL / AA - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Ekonomi Masası tarafından düzenlenen "Üreten, Çalışan, Hakça Paylaşan Türkiye" başlıklı toplantının kapanış konuşmasını yaptı. Türkiye'nin ekonomik kriz gerçeğiyle karşı karşıya olduğunu, bunu ilk gördükleri andan itibaren tüm kesimlerle görüştüklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, krizin topluma maliyetinin çok ağır olacağı gerekçesiyle 11 Ağustos 2018'de 13 maddeden oluşan bir açıklama yaptıklarını, iktidara hiçbir eleştiri getirmediklerini anlattı.

Kılıçdaroğlu, bu maddelerin başında "Devlete liyakat sistemini yeniden inşa etmemiz gerekir." dediklerini ifade ederek, devlette liyakatin çökertilmesi durumunda bürokrasinin siyasi otoriteye arzu ettiği veya beklediği hizmeti sunamayacağını kaydetti. Bürokrasinin hatayı siyasi otoritenin önüne koyamamasının, o devlette bir çürümenin başladığını gösterdiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, hukukun üstünlüğünün de bir ülke için önemli olduğunu, can ve mal güvenliği sağlanan bir ülkede yatırımların olacağını aktardı. Kılıçdaroğlu, Avrupa Birliği'nin (AB) dayatmalarını beklemeden, onların demokratik standartlarını parlamentodaki dört partinin müştereken çıkarmasını söylediklerini belirterek, "AK Parti hazırsa mesele yok. Cumhuriyet Halk Partisi zaten hazır. MHP hazırsa tamam, İYİ Parti hazırsa tamam. HDP hazırsa tamam. Hep beraber Avrupa Birliği'nin öngördüğü demokratik standartları gerçekleştirelim ve dönüp AB yetkililerine şunu söyleyelim; 'Siz ne diyorsunuz, bizim ülkemizde sizin öngördüğünüz bütün demokratik standartlar var.' diyelim. Ama buna iktidarda olan partinin yetkilileri yanaşmıyor. O nedenle biz hukukun üstünlüğünü kendi ülkemizde sağlamış değiliz." diye konuştu.

Hukukta bir reform yapılması, can ve mal güvenliği, yargı bağımsızlığı, düşünce ve medya özgürlüğünün sağlanması gerektiğini, hukuktaki temel yapısal reformların bunlar olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, bunların olmadığı yerde ekonomik krizin çözülemeyeceğini savundu. Kılıçdaroğlu, ekonomik krizin faturasını kimin ödeyeceğini söylediklerini, dolarla verilen ihalelerin Türk lirasına çevrilmesi gerektiğini ifade ettiklerini anlatarak, bunun tam tersinin yaşandığını öne sürdü.

Krizin sorumlusunun dış güçler olarak gösterildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Dış güçler, CHP, bir başkası, dediler. En sonunda manavdır, esnaftır, komisyoncuydu, hal esnafıydı, bunların tamamı krizin ana sorumluları arasında sayıldı. Daha da ileri gidilerek bunları biraz da terörist ilan ettiler. Krizin sorumlusu, ülkeyi 17 yıldır yönetendir. Kim yönetiyorsa, ortadaki krizin sebebi odur." ifadelerini kullandı. Dönüşüm stratejisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu 13 maddenin hayata geçirilmediğini belirterek, bunun için bir dönüşüm stratejisi sunmak istediğini anlattı.

Bunun kendisinin tarihsel sorumluluğu olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Daha krizin ortalarındayız. Reel kriz daha yeni başladı. Likidite kriziydi, kredi kriziydi, şimdi reel sektörde kriz başladı. İşsizlik daha da büyüyecek. Biz nasıl bir dönüşüm stratejisi benimsemeliyiz ki Türkiye'yi orta ve uzun vadede aydınlığa çıkarmış olalım. Sadece bölgesinde değil, dünyada da söz sahibi bir ülke haline getirmiş olalım. Birincisi, hukukun üstünlüğünü sağlamak zorundayız. Yani katılımcı demokrasiyi güçlendirmek zorundayız. Bu dünyada söz sahibi ve saygın olmanın birinci koşuludur. Demokrasi gelişmemiş hiçbir ülke büyümemiş ve kalkınmamıştır." Kılıçdaroğlu, demokrasilerde siyasal partilerin devlet olmak üzere değil, devleti yönetmek üzere geldiklerini belirterek, "Bugün Türkiye'nin yaşadığı temel sorunlardan birisi budur. Kişi kendisini devlet olarak görmeye başlarsa ekonomik kriz de olur, sosyal krizler de olur, günlük yaşamımızda pek çok sorunlarla karşı karşıya kalmış oluruz." dedi.

Dönüşüm stratejisindeki ikinci konunun ise üreten Türkiye olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye'nin üretmesi lazım. Türkiye üretim sürecinden büyük ölçüde koparıldı. En büyük sıkıntımız bu. İthalat olmadan üretim yapamaz noktaya geldik. Bu egemen güçlerin Türkiye üzerinde daha fazla söz sahibi olmalarına yol açıyor. Türkiye'de sanayide katma değeri yüksek ürün üretmemiz lazım. Sadece tarlada, fabrikada üretmek değil, sanat alanında da üniversitede de bilgi üretmemiz gerekiyor. Türkiye bilgi çağını yakalamak zorundadır. Bir ülkenin dengeli büyümesi için sosyal bilgi ekonomisini yakalaması lazım. Yani bilgiyi sosyalleştirmesi, toplumun her kesimine dağıtması lazım. İki temel dengesizliği yaşayan bir ülkeyiz. Gelir dağılımında dengesizlik var ve büyüyor. Bölgesel dengesizliğimiz var ve büyüyor. Dönüşüm stratejisinin ikinci ayağı üreten Türkiye'yi yeniden inşa etmemiz lazım. Biz bunu kapsayıcı büyüme olarak da tanımlıyoruz.

Yerel seçimlere hazırlık Kılıçdaroğlu, dünyadaki ekonomideki, sosyal yaşamdaki ve demokrasi kültüründeki değişimi yakından izleyerek, sürekli yenilenerek yola devam edilmesi gerektiğini söyledi. İktidarın Türkiye'yi krizden çıkaramayacağını öne süren Kılıçdaroğlu, ilerleyen günlerde Türkiye'nin daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağını savundu. Siyasal parti olarak ülkeye karşı sorumlulukları olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, yolu gösterdiklerini ve nasıl olması gerektiğini söylediklerini anlattı. Kılıçdaroğlu, yerel seçimlere hazırlandıklarını anımsatarak, adaylarının sadece projelerini anlatarak yola devam ettiklerini, hiç kimseyi ötekileştirmediklerini, CHP'ye oy versin veya vermesin, hatta oy vermeyen gecekondu bölgelerine pozitif ayrımcılık yaptıklarını söyledi. O vatandaşların da üst gelir gruplarının standardında yaşama hakkı olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bizler bu sorunların nasıl çözüleceğini biliyoruz. Bir stratejik dönüşüme Tükiye'nin ihtiyacı var. Bu dönüşümün parametrelerini, dört ayağını söyledim. Bunlar iç içe geçen kavramlardır. Dış politika bunun en önemli unsurlarından biridir." dedi. "Umutsuzluğa kapılma lüksümüz yok" Kılıçdaroğlu, bütün bunlar bir arada düşünüldüğünde asla ve asla mutsuz olmadığını söyleyerek, "Bu ülkenin birikimi var. Bu ülkenin bilgisi de var. Bu ülkenin üniversiteleri de var. Bu ülkede hukuk da var. Bu ülkede azımsanmayacak ölçüde yargı bağımsızlığına saygı gösteren ve davranan binlerce yargıç var. Dolayısıyla bizim umutsuzluğa kapılma gibi bir lüksümüz söz konusu değil. Güzel bir Türkiye'yi, yaşanabilir bir Türkiye'yi birlikte inşa etmeliyiz. Benim sorumluluğum var ama bu masanın etrafında oturan sizlerin de sorumluluğu var. Ekonomik krizden aklınızla, mantığınızla çıkacaksınız. Krizi yaratan gerekçeleri ortadan kaldıracak mekanizmaları devreye koyacaksınız." şeklinde konuştu.

Üçüncü ayak, güçlü bir sosyal devlet. Bir ülkede huzur mu, barış mı, her evde huzur ve barış mı olsun istiyorsunuz. Güçlü bir sosyal devlet olması lazım. Sosyal devletin bütün kurallarının Türkiye'de uygulanması lazım. 1974'te Türkiye Uluslararası Çalışma Örgütü'nün sosyal güvenliğin asgari normları sözleşmesini parlamentodan geçirdi. Aile yardımları sigortası niye uygulanmıyor. Aile yardımları sigortasının hayata geçmesi lazım. 1974'ten bu yana bizim gündemimizde. Keşke sendikaların, emekli derneklerinin, emeklilikte yaşa takılanların da gündeminde olsa. Nasıl geçinecek bu insanlar. Güçlü bir sosyal devlet, bir ülkede barışın ve huzurun temelidir. Bunu sağlamak gerekiyor. Yoksa ahlaki değerlerde müthiş bir yozlaşma olur." Kemal Kılıçdaroğlu, stratejik dönüşümün dördüncü ayağının ise sürdürülebilirlik olduğunu belirterek, "Demokrasinizi geliştirebilirsiniz. Üretimde önemli noktalara gelebilirsiniz, güçlü bir sosyal devlet olabilirsiniz ama bunun sürdürülebilirliği çok önemlidir. Dünyanın bu kadar hızlı geliştiği atmosferde Türkiye hala sanayide 1.0, 2.0, 4.0'ı tartışıyoruz. Üniversiteler bilgi üretemiyor. İktidar sahiplerinin bunlardan hiçbir haberi yok. Dünyadaki gelişmeleri bilmiyorlar. Neyin nasıl olması gerektiğini bilmiyorlar. Çünkü devlette liyakati çökerttiler. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı bir yapısal reformdur. Aile sigortasının olması, yargı bağımsızlığının sağlanması, tarımın geliştirilmesi, çiftçinin desteklenmesi bir yapısal reformdur." diye konuştu.
OGÜNhaber