Adalet Bakanı Gül 'Adalet Akademisi'ni daha reforme ederek, daha da geliştirerek, fonksiyonunu artırarak inşallah çok gecikmeden tekrar hizmete açmayı planlıyoruz. Bu konuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz.' dedi.

Adalet Akademisi'ni reforme ederek tekrar hizmete açacağız

BOLU / AA - Bolu Adalet Sarayı'nın açılış töreninde konuşan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, tüm birimlerin bir arada toplandığı Adalet Sarayı ile vatandaşların artık daha güzel hizmete kavuşacağını belirterek, emeği geçen başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bakanlar ve diğer ilgililere teşekkür etti. Gerede Adliye binasını da yenileyeceklerini aktaran Gül, "Yine Bolu'da Adli Tıp Kurumumuzu da inşallah modern binaya kavuşturacağız. 2019 yılı projemize aldık. İnşallah Bolulu hemşehrilerimize bu hizmetleri sunmuş olacağız." diye konuştu. Bakan Gül, tüm reform çalışmalarını, güven veren ve erişilebilir bir adalet hizmeti yaklaşımıyla gerçekleştirmeye çalıştıklarını vurgulayarak, "Adaleti sağlamak ve hayatımıza bu erdemi hakim kılmak, değişmez çabamızdır. Altyapı çalışmalarımızın yanında insan kaynağımızı da her geçen gün artırıyoruz. Yaklaşık 20 bin hakim ve savcı yargı mensubuz var. Yine diğer çalışanlarımızla birlikte toplamda 150 bin adalet hizmetini sunan onurlu, şerefli, bu teşkilatın büyük bir ailesine sahibiz." ifadelerini kullandı.

"Aslolan millete hizmet etmektir" Adalet binalarının teknik kapasiteye ulaşması kadar niteliğinin de önemli olduğunun altını çizen Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: "Adalet saraylarını merdiven altından, yakın komşu esnaftan imkanlarını talep eden adliyelerden hamdolsun bugün Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde çok büyük imkanlara kavuşturduk. Elbette bu teknik kapasiteleri artırmak, bu binaları yapmak işin bir yönü ama asıl yönü içerisinde elbette eğitimli, nitelikli, kaliteli adalet hizmetlerini standardını artırarak vermek. Nitelik, elbette nicelikten daha önemlidir. Hakim, savcı eğitimi bu çerçevede çok önem kazanmaktadır ki 2019 yılını eğitim yılı olarak ilan ettik. Bu çerçevede tamamlayıcı hukuk eğitimi, sürdürülebilir hukuk eğitimi ve kişisel mesleki gelişim eğitimi olmak üzere üç temel alanda yoğunlaşacağız. Yine buradan bu vesileyle ifade etmek isterim ki Türkiye Adalet Akademisi'ni daha reforme ederek, daha da geliştirerek, fonksiyonunu artırarak inşallah çok gecikmeden tekrar hizmete açmayı planlıyoruz. Bu konuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz." Gül, hakiminden savcısına, zabıt katibinden mübaşirine kadar adalet teşkilatının büyük bir aile olduğunu ifade ederek, bu büyük ailenin tek amacının adaleti sağlamak olduğunu vurguladı. Adalet arayan, derdine derman arayan vatandaşın derdini çözmek istediklerini anlatan Gül, "Mazlumun göz yaşını silmek, hak edene hak ettiğini vermek, vicdanları adaletle teskin etmek hepimizin biricik vazifesidir. Hangi görev ve sıfatı üstlenirsek üstlenelim biliyoruz ki aslolan millete hizmet etmektir. Milletin hakimi olmak değil, milletin hadimi olarak görevlerimizi ifa etmemiz, bu milletin bizden beklediği bir görev bilincidir. Adliyenin kapısı adaletin kapısıdır. Bu kapıya gelen herkes, hakkına erişeceğini bilmelidir. Bu kapıyı çalan herkes, en saygın muameleyi görmelidir. Bu kapıdan ayrılan her vatandaşımız evine, iş yerine, asgari memnuniyetle dönmelidir. Bütün adalet teşkilatımız, bu duyguyla görevlerini ifa etmektedirler." diye konuştu.

Bakan Gül, adalet söz konusu olduğunda unvanların hiçbir anlamının olmadığını, önemli olanın adalet bayrağını yere düşürmeden taşımak olduğunu vurgulayarak, bunun için emek veren herkesin katkısının değerli olduğunu kaydetti. 'Yeni Zelanda hükümetinden gerekeni yapmasını bekliyoruz' Adalet Bakanı Gül, "Yeni Zelanda hükümetinden, İslam karşıtlığı bu saldırıyı büyük bir titizlikle takip ederek soruşturmayı etkin bir şekilde yürütmesini ve faillerinin bir an önce adalet önünde hak ettikleri cezayı almaları için gerekeni yapmasını bekliyoruz." diye konuştu. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "(Yeni Zelanda'daki camilere yönelik terör saldırısı) Bütün dünyanın, işlenen bu nefret suçunu maalesef cılız bir sesle dile getirdiğini üzülerek görmekteyiz. İslam karşıtlığı, Türk karşıtlığı, Türkiye karşıtlığı bu dünyada hiç kimseye fayda sağlamaz. Demokratik hiçbir toplum, hiçbir ülke, asla bunu kabul edemez. İnancımız odur ki hiçbir din asla ve asla terörle anılamaz. Terörün dini olmaz, dinin de terörü olmaz." şeklinde konuştu. Gül, bu konuda adalet teşkilatı mensuplarına güvendiklerini dile getirerek, "Geç gelen adalet, adalet değildir. Bu anlayış hepimiz için daha fazla özveri ve çalışmayı elbette perçinlemektedir. Bu çerçevede yapılan yeniliklerden biri de 1 Ocak tarihinde başlayan elektronik tebligat uygulamasıdır. Postadaki gecikmeler, farklı kişilere, ilgisiz kişilere yapılan tebligatların süreci geciktirmesi, uzatması, hak kayıplarına yol açması adalet hizmetlerini olumsuz etkiliyordu. O çerçevede yapılan bu düzenlemeyle vatandaşlarımızın işini kolaylaştırdık. Adalet hizmetlerinin kalitesini daha da arttırdık. Böylece 1 Ocak tarihinden itibaren bugüne kadar 1 milyon 977 bin adli tebligat elektronik ortamda muhataplarına ulaşmıştır. Bu çok büyük bir rakamdır. Elbette zaman geçtikçe bu tebligat oranları artacaktır. Böylece vatandaşımız, avukatlarımız, kurumlarımız anında tebligattan haberdar olabilmektedir. Bu sistemden avukatlarımızın yanında vatandaşlarımız da talep etmesi halinde yararlanabilecektir. Vatandaşlarımızın elektronik tebligat hizmetinden faydalanmasını, yargı hizmetlerini kolaylaştıracağı için tavsiye ediyorum." ifadelerini kullandı. "Kıyamete kadar ay yıldızlı bayrağımız özgürce, bağımsızca dalgalanacaktır"

Adalet Bakanı Gül, 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin yıl dönümünün idrak edildiği bugünlerde bütün dünyanın bir kez daha bu milletin hiçbir zaman esaret altına girmediğini gördüğüne işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Dünyada hiçbir toplumu, hiçbir kavmi, hiçbir milleti esareti altına almamış ve hiçbir zaman esaret altına girmemiş tek millet Türk milletidir ve kıyamete kadar da böyle kalacaktır. Çanakkale; Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve mili mücadele kahramanlarının işte bu destanı yazdığı çok büyük bir zafer ve kahramanlıktır. Kıyamete kadar bu ülke için bu millet için kim yan gözle bakarsa işte 18 Mart Çanakkale ruhu haykıracaktır; 'Çanakkale geçilmez, bu vatan geçilmez, Türkiye asla ve asla geçilmez. Bu toprakları sokakta bulmadığımızın, şehitlerimizin emaneti olduğunun 82 milyon bilincindedir. İçeride ve dışarıda farklı düşünen kim varsa da işte 18 Mart bu düşünceyi bertaraf eden bir destandır, şanlı tarihtir.

İşte bunu unutanlara, 15 Temmuz'da yedi düveli arkasına alarak bu ülkede bir darbe girişimi yapmak isteyenlere, FETÖ'nün hain darbe girişimine karşı da bu millet bir kez daha Çanakkale destanı gibi canla, başla mücadele etmiş ve bu hayasızca akını durdurmasını bilmiştir. Tıpkı Afrin'de olduğu gibi... 18 Mart, aynı zamanda Afrin destanının yıl dönümüdür. Bu ülkeye kim yan gözle bakarsa, bu ülkenin birliğine, dirliğine kim el uzatmaya çalışırsa bilsin ki 15 Temmuz'da olduğu gibi Afrin, Çanakkale destanında olduğu gibi bu millet asla ve asla boyun eğmez, Türkiye geçilmez ve kıyamete kadar ay yıldızlı bayrağımız özgürce, bağımsızca dalgalanacaktır." Dünyada ve Türkiye'de adaleti ayakta tutmak, adalet duygusunu korumak ve adalet bayrağını yere düşürmeden taşımakla mükellef olduklarını dile getiren Bakan Gül, "Ne özgürlükleri güvenliğimize ne güvenliğimizi hak ve özgürlüklerimize feda ederiz. Hak ve özgürlükleri korumayan bir düzen ve güvenlik perspektifi toplumda gerilemeye yol açar. Hem düzenimizi, dirlik ve birliğimizi hem de hak ve özgürlüklerimizi koruyacağız. İşte bu korumada, milletimizin bireysel hukukunu ve devletimizin kolektif hukukunu korumada yargı mensuplarımıza büyük bir görev düşmektedir. 15 Temmuz'da milletimiz demokrasi meydanlarında hain darbe girişimine karşı nasıl demokrasi nöbeti tuttuysa o günden itibaren ve hala demokrasi nöbetini adliyede koridorlarında koruyan, kollayan yargı mensuplarımıza, adalet teşkilatı mensuplarımıza milletim adına şükranlarımı, teşekkürlerimi sunuyorum. Sizler bu nöbeti tutmaya devam ediyorsunuz. Bu milletin hukukunu korumaya devam ediyorsunuz." değerlendirmesinde bulundu.

Bu nöbeti de hiçbir rehavet ve yılgınlığa maruz kalmadan sürdüreceklerini vurgulayan Gül, "Bu nöbeti başarıya ulaştırıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu mücadeleyi verirken şehit olan tüm kahramanlarımızı minnetle, rahmetle anıyoruz. Çanakkale ve tüm milli mücadele kahramanlarımızı, terörle mücadele verirken hayatını bu millet ve devlet için veren tüm şehitlerimizi, yine yargı mensubu olarak görevini ifa ederken şehit olan tüm şehit savcı, hakim, adalet teşkilatı mensuplarımızı rahmet, minnetle yad ediyorum." diye konuştu. "Hak eden hak ettiği cezayı bulacak" Bakan Gül, bu mücadeleyi verirken temel beklentilerinin adaletin tecellisi olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Hak eden hak ettiği cezayı bulacak. Bu millete, demokrasisine, anayasaya, hukuka kafa tutan bütün hainler adliyede bağımsız, tarafsız Türk yargısı tarafından hak ettiği cezayı çekecektir. Burada asla ve asla bir yılgınlık, rehavet kabul edilemez. Kim hak ediyorsa cezasını çekmelidir. Aksi takdirde şehitlerimizin yüzüne bakamayız. Bu millet, vatan için hayatını veren şehitlerimizin kanı yerde kalmasın diye bu yargılamalardaki titizliği izliyor. Milletimizin de bizden, hiçbir şekilde korkuya düşmeden kararlı bir şekilde bu FETÖ'cü hainler, ülkemize kasteden tüm suçluların hak ettiği cezayı alması yönünde beklentisi vardır. Elbette masumların da ayırt edilmesi, yine milletimizin beklentisidir. İşte yargı mensuplarımız, adliyelerimiz bunu yapmaktadır."

Bakan Gül, Yeni Zelanda'daki camilere yönelik terör saldırısını şiddetle ve nefretle bir kez daha telin ettiğini söyledi. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dileyen Gül, "Yeni Zelanda hükümetinden, İslam karşıtlığı bu saldırıyı büyük bir titizlikle takip ederek soruşturmayı etkin bir şekilde yürütmesini ve faillerinin bir an önce adalet önünde hak ettikleri cezayı almaları için gerekeni yapmasını bekliyoruz. Bütün dünyanın, işlenen bu nefret suçunu maalesef cılız bir sesle dile getirdiğini üzülerek görmekteyiz. İslam karşıtlığı, Türk karşıtlığı, Türkiye karşıtlığı bu dünyada hiç kimseye fayda sağlamaz. Demokratik hiçbir toplum, hiçbir ülke, asla bunu kabul edemez. İnancımız odur ki hiçbir din asla ve asla terörle anılamaz. Terörün dini olmaz, dinin de terörü olmaz. Terörün asla ırkı, milliyeti olmaz. Ama bu hususta maalesef dünyada 'iyi terör', 'kötü terör' ya da farklı birtakım terörü İslam'la özdeşleştirme yönünde bir dil kullanıldığını da görmekteyiz. İslam bir barış dinidir, asla terörle yan yana gelemez ve hiçbir din, ırkın da terörle yan yana gelmesi asla kabul edilemez." değerlendirmesini yaptı.
OGÜNhaber