Büyük bir aşık Frida... Ve çok büyük acılar çekmesine rağmen, en büyük ızdırabı aşkından gelen…

Ressam, komünist, aşık ve acıların kadını 'Frida Kahlo'

Yaşamı sağlık sorunlarıyla geçen Frida’nın ilk problemi bacağıyla olmuş. 6 yaşındayken geçirdiği çocuk felci sonucu bir bacağı diğerinden daha kısa ve güçsüz kalmış. Bu özrünü kapatabilmek için kendisine “Tahta Bacak Frida” diyenler dahil sürekli mücadele vermiş.

Meksikalı ünlü ressam, Macar Yahudisi fotoğrafçı bir baba ve Kızıldereli bir annenin 4 kızından biri. Doğum tarihi 6 Temmuz 1907 olsa da o hep 7 Temmuz 1910 olan Meksika Devrimi tarihini doğum günü olarak benimsemiş. Zira modern Meksika’nın doğuşuyla kendi doğuşu bir olsun istemiş.

Gençkızlık çağında doktor olmak isteyen ressam, dönemin en iyi tıp eğitimini veren Ulusal Hazırlık Okulu’nda okumuş; sanat,felsefe, edebiyat gibi alanlara yönlenmiş. Okulda anarşist bir edebiyat grubuna dahil olması ve ileride Meksika düşün yaşamının önemli isimleri olacak isimler ile okul arkadaşı olması güçlü kişiliğinin temellerini atmış.

17 Eylül 1925’te okuldan eve dönerken bindiği otobüse tramvay çarpması sonucu, çoğu kişinin öldüğü kazada, trenin demir çubuklarından birisi Frida’nın sol kalçasından girip leğen kemiğinden çıkmış. Kazadan sonra 32 kez ameliyat edilmesine rağmen tüm hayatı korseler, doktorlar arasında geçmiş, omurgası ve sağ bacağında dinmeyen bir acıyla yaşamış.

Ailesinin yaşadığı ekonomik sıkıntılar nedeniyle okulu bırakmak zorunda kalan Frida, bir süre sonra çalışmaya başlamış. Ve çalıştığı matbaada çizim yeteneğini keşfetmiş.

1927 yılı sonunda yürümeye başlayan Frida, sanat ve politika çevreleriyle yakınlaşmaya başlamış, dönemin sanatçılarının davetlerine ve sosyalistlerin tartışmalarına katılmaya başlamış. 1929’da Meksika Komünist Partisi’ne üye olmuş.

Kazadan sonra 1 ay hastanede kalan Frida, ailesinin teşvikiyle, kendisini oyalamak için resim yapmaya başlamış. Annesinin yatağının tavanına astığı aynaya bakarak oto-portreler yapmış. Bitmek bilmeyen sağlık sorunları nedeniyle zamanının büyük bölümünü “gündüzlerin ve gecelerin celladı” olarak adlandırdığı aynasının karşısında geçiren Frida’nın tüm hayatı boyunca yaptığı 143 tablonun 55’i oto-portre imiş. Resimlerindeki ustalık, Pablo Picasso’ya bile “Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz” dedirtmiş.

Resimlerine bu zamanlar boyunca devam eden Frida, bir gün Meksikalı Michalangelo olarak anılan ünlü ressam Diego Rivera’yı görmeye ve resimlerini göstermeye gitmiş. Yakınlaşan iki sanatçı 21 Ağustos 1929’da evlenmişler. 1930’da eşiyle beraber Amerika’ya gitmiş, 1933’te işleri bitene kadar orada yaşamışlar.

Sık sık sağlığı bozulan Frida, dayanılmaz acılarla başa çıkmak için bütün gücüyle resim yapmış ve tüm dünyada sergiler açmış. 1938’de New York’ta açılan sergisi ona büyük ün getirmiş. Resimleri sürrealist olarak değerlendirse de, aslında acılarının gerçekliğini resmettiğini belirtmiş.

Fırtınalı evlilikleri boyunca sağlık sorunları nedeniyle bir çocuk aldıran ve iki düşün yapan Frida, eşinin sadakatsizlikleri nedeniyle 1939 yılında ondan ayrılmış. (Eşinin, Frida’nın kardeşiyle bile onu aldattığı bilinir. Frida da eşini birçok defa aldatmıştır.) Fakat 1 sene sonra tekrar evlenmişler.

1943’te sanat okulunda öğretim üyeliğine başlayan Frida, iyice kötüleşen sağlık durumuna rağmen ders vermeyi sürdürmüştür.

1950’de omurgasındaki sorunlar nedeniyle hastaneye kaldırılmış ve 9 ay hastanede kalmıştır. 1953 yılında sağ bacağı kesilmiştir.

13 Temmuz 1954’te akciğer embolisi teşhisiyle son nefesini verdiğinde,(çoğu kimse intihar ettiğini düşünür) arkasında bıraktığı son tablosu Yaşasın Yaşam isimli bir natürmorttur. Kahlo’nun hayatı “Frida” isimli bir film ile sinemaya aktarılmış ve filmde kendisini Salma Hayek canlandırmıştır.
OGÜNhaber