Panelde sanatın önemine değinen A. Celal Binzet, “Sanat, toplumları daha iyiye daha ileriye götürmenin ortamını hazırlar. Bir resmi çok güzel yapmak, bir şarkıyı söylemek sanat olabilir ama sanat yapıtından haz alabiliyorsanız, sanat yapıtının hangi anlamlar içerdiğini bilebiliyorsanız ancak o zaman kendimizi o sanata katılmış sayabiliriz.” dedi. Kentlerin kendine has sembolleri olması gerektiğini söyleyen Kadir Şişginoğlu da, “Kentlerde insanlar gibidir. Hem bedeni hem de ruhu vardır. Kentlerin bedenini oluşturan farklı dönemlere ilişkin ayakta kalmayı başarmış mimari yapılardır. Kentlerin ruhu ise o kenti kuranların, yaşatanların o kente bıraktığı iz, kente değer katanların o kente üflediği nefestir” diye konuştu.
Bünyamin Balamir ise özellikle Anadolu insanının sanata olan düşkünlüğüne de değindi. Balamir, “Anadolu’nun birçok yerine gittim. Anadolu’daki halkın, hiç okuma yazması dahi olmayan o kadınlarımızın ne kadar sanatı sevdiğini, sanatla iç içe olduğunu, sanata ne kadar düşkün ve ilgili olduğunu gördüm. Her aydının görevi onlara gitmek ve bu sevgiyi açığa çıkarmaktır.” ifadelerini kullandı.