Ebuzer Bekar, özel ekipman ile girilebilen mağaranın girişinin 15 dakika, çıkışının ise 1.5 saat sürdüğünü belirterek, “Mağaraya belli bir yere kadar araçla gidiliyor. Ondan sonra biz tüm yük malzemelerimizi alarak, sırtımızda taşıyarak 1.5 kilometre kadar dikey yamaçtan yürüyerek ancak mağaraya ulaşabildik. Mağara aslında yıllardır Doğanşarlılar tarafından biliniyormuş. Yalnız mağaraya giriş dikey olduğu için şimdiye kadar giren ve çalışma yapan olmamış. Biz mağaranın içinde kafa lambalarımız ile yürüyerek zar zor dolaşabildik. Çünkü bataklık alanlar var, çamur, küçük su birikintileri gibi alanlar var. Dağın yamacındaki mağaranın oldukça dikey bir girişi var. Kazara birkaç adım attığınızda direkt kayıp mağaranın içerisine düşme tehlikesi var. Oraya düşen birisinin de tekrar çıkma şansı yok” dedi.
Bekar, mağaranın içerisinde kuş yuvaları ve kuşlarla karşılaştıklarını ifade ederek, “Mağaranın içerisinde gezdiğimiz zaman mağara yüzeylerinde kuş yuvaları ve kuşlar gördük. İçeriyi kolaçan ettikçe orada su akıntıları ile oluşan travertenler tespit ettik. Muhtemel suyun da kireçli ve kimyasal yapısından dolayı onların çökelmesiyle oluşan küçük havuzlar, su birikintileri var. Farklı ortamlara gittiğinizde daha farklı ortamlarla karşılaşıyorsunuz. Sarkıtların, dikitlerin olduğu alanlar, çevreyi gezdikçe çok ilginç sarkıt dikitlere rastladık. Kaya şekillerinin değişmesi ile birlikte akıntılar ile birlikte her noktasında farklı güzellikler vardı” dedi.