İSTANBUL - Yeni tip koronavirüs olarak geçen ay adını dünyaya duyuran salgın, Çin'deki ticari aktiviteyi bazı şehirlerde minimum seviyeye indirirken, ülkede azalan talep emtia fiyatlarındaki oynaklığı artırdı.
Talep bazlı endişelerle satış baskısı altında kalan Brent petrolün varil fiyatı 53,88 dolarla Aralık 2018'den bu yana en düşük seviyeye inerken, bakırın libresi de son iki haftada yaklaşık yüzde 10 değer kaybetti.
Analistler, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin'de derinleşecek bir aktivite yavaşlamanın küresel büyümeyi ciddi ölçüde etkileyebileceğini belirtti.
Çin'in büyük bir pazar olması sebebiyle talep yönlü zayıflamanın özellikle Asya ve Avro Bölgesi ekonomilerini olumsuz etkilemesinin öngörüldüğünü ifade eden analistler, salgının süresinin uzaması durumunda ise 2020'ye yönelik olumlu beklentilerin de revize edilebileceğini dile getirdi.
Güvenli liman varlıklara talep arttıAnalistler, finansal piyasaların salgının çıktığı günden bugüne dalgalı bir seyir izlediğini, yatırımcıların görece riskli varlık olan pay piyasalarından ziyade altın ve tahvil gibi güvenli liman varlıklara yöneldiğini söyledi.
Artan risk algısıyla ABD 10 yıllık tahvil getirileri yüzde 1,5030 ile Eylül 2019'dan bu yana en düşük seviyeye gerilerken, S&P 500 endeksi geçen cuma yüzde 1,77'le Ekim 2019'dan bu yana en hızlı günlük düşüşünü gerçekleştirdi.
ABD ile İran arasındaki gerilim sebebiyle yıl başında 1.600 doları aşarak yaklaşık son 7 yılın en yüksek seviyesini gören altının ons fiyatı, iki ülke arasındaki tansiyonun düşmesiyle 1.536 dolara kadar gerilemişti. Salgın haberinin duyulması üzerine yukarı yönlü bir grafik çizen altının ons fiyatı son iki haftada 1.575-1.590 dolar bandında işlem görüyor.
Analistler, Çin'de devam eden durumun ekonomik yansımalarının gelecek dönemde daha net anlaşılacağını ve beklentilerden kötü bir tablo ile karşılaşılması durumunda güvenli liman varlıklara yönelimin devam edebileceğini kaydetti.
"Küresel ekonomiyi doğrudan etkileyecek bir küçülme yaşanabilir"İstanbul Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kadir Tuna, AA muhabirine konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede, yine 2003'te Çin'de ortaya Sars virüsü çıktığını ancak o günden bugüne küresel ekonomide çok şeylerin değiştiğini söyledi.
Çin ekonomisinin dünyanın üretim merkezi haline geldiğini ve ülke ekonomisinin daha açık durumda olmasının olayın önemini daha da artırdığını belirten Tuna, Çin'de alınan önlemler kapsamında birçok şehirde üretimin neredeyse durma noktasına geldiğini dile getirdi.
Tuna, yeni siparişler gelmediği gibi birçok ülkenin Çin'deki mağaza ve operasyon merkezlerini kapattığına dikkati çekti.
Sars virüsünün ardından Çin ekonomisinin yüzde 1, küresel ekonominin ise yüzde 0,3 küçüldüğünü anımsatan Tuna, "Çin, şu anda daha büyük bir krizle karşı karşıya. Önlem alınmaması ve belirsizliğin devam etmesi durumda 2020'de sadece üretim değil aynı zamanda başta turizm sektörü olmak üzere küresel ekonomiyi de doğrudan etkileyecek bir küçülme yaşanabilir." diye konuştu.
Tuna, Çin ile ABD arasında yapılan birinci faz anlaşmanın da tehlikeye girebileceği değerlendirmesinde bulundu.
Anlaşamaya göre gelecek iki yılda Çin'in piyasalarını ABD'ye açması ve bu ülkeden 200 milyar dolarlık alım yapmasının kararlaştırıldığını hatırlatan Tuna, ancak mevcut gelişmelerin bu taahhütlerin ertelemesine neden olabileceğini ve böyle bir durumda ABD'nin vereceği tepkinin son derece önemli olacağını kaydetti.
Tuna, Çin'deki virüs tehlikesinin şu ana kadar en net etkisinin petrol fiyatlarında görüldüğünü, Çin ekonomisindeki yavaşlamanın devam etmesi durumunda petrol fiyatlarının hızlı düşüşleri beraberinde getirebileceğini isöyledi.
Çin'in üretim merkezi olmasının tartışmaya açılacağını belirten Tuna, "Çin'in son yıllarda dünyanın üretim merkezi haline gelmiş olması ve birçok ülkenin ve markanın Çin'e olan bağımlılığı başlı başına risk oluşturuyor. Birçok markanın üretimini sadece Çin'e yoğunlaştırması ne kadar doğru? Bugünden sonra bu konu daha fazla tartışılacak." şeklinde konuştu.
"Salgının küresel bir daralmayı tetikleme potansiyeli mevcut"Marmara Üniversitesi İngilizce Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Çağdaş Üngör Sunar da konunun Çin ekonomisine halihazırda zarar verdiğini vurgulayarak, "Bu kriz, Çin mallarına yönelik büyük oranda yersiz ama tüketiciler üzerinde oldukça etkili olan bir korku ve endişe ortamı yarattı." dedi.
ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarının üzerine koronavirüs krizinin gelmesinin Çinli üreticileri olumsuz etkileyeceğini belirten Sunar, bu durumun Çinli şirketlerin dış pazar bulmalarını daha da zorlaştıracak bir faktör olabileceğini bildirdi.
Sunar, Çin'in otuz yılı aşkın bir süredir dünyanın belli başlı şirketlerin üretim ağlarına ev sahipliği yaptığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Şu anda fabrikaları kapanan, sigorta maliyetleri artan, karantina nedeniyle faaliyetleri duran birçok uluslararası şirket, bu süreçten olumsuz etkilenecek. Ancak alınan tedbirler uyarınca salgın beklenenden daha kısa süre içinde bertaraf edilebilir. Çok karamsar olmak için henüz erken. Asya ekonomileri bu durumdan en çok etkilenecek ülkelerin başında geliyor. Japonya, en hassas ülke konumunda bulunuyor. İki ülke arasındaki turizm potansiyelinde önemli oranda bir daralma yaşanabilir. Salgın, Tayvan, Güney Kore ile Güneydoğu Asya ülkeleri üzerinde halihazırda büyük bir etki oluşturdu."
Sunar, şu anda Çin'deki yıllık ekonomik büyüme rakamlarının 2003'ün çok gerisinde olduğunu ve Koronavirüs salgınının kısa vadede bastırılamaması durumunda, Çin'in büyümesi üzerinde olumsuz etkisi olacağını söyledi.
Çin Komünist Partisi'nin 2008 küresel krizindeki gibi olağanüstü önlemler almasının söz konusu olduğunu ifade eden Sunar, "Ekonomide devlet güdümünün hala önemli bir faktör olduğunu hatırlamak gerekiyor. Teşvik paketleriyle zararın asgariye çekilmesi de mümkün. Bu konuda tahmin yürütmek henüz çok erken. Büyük bir sanayi şehri olması sebebiyle Vuhan'daki karantinanın şehir ekonomisi başta olmak üzere, Hubei eyaletinde ve Çin'de ulusal düzeyde etkileri hissedilecek. Durumun uzun sürmesi halinde salgının küresel bir daralmayı tetikleme potansiyeli de mevcut." değerlendirmelerinde bulundu.