Kiğılı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı, 60 senede bir marka meydana getirdiklerini belirterek, "Ben mağazayı babamdan devraldığımda ufak, 100 metrekare, çalışan sayısı da 5'ti. Bugün Türkiye'de 180 mağaza, 1900 kişiyi idare ediyorum." dedi.

Kiğılı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı, şirketlerinin 60 senelik öyküsünü AA’ ya anlattı

İSTANBUL (AA) - İnşaat mühendisi olma hayali kurarken, babasının hastalığı nedeniyle ticarete yönelip çalışmak zorunda kalan ve Kiğılı markasını yükselten Kiğılı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı, şirketlerinin kuruluşunu, erkek giyim moda perakende markası olma yolunda yaptıkları çalışmaları, kendi hayatını, Türkiye'de hazır giyim sektörünün oluşmasında ve gelişmesinde oynadıkları rolü AA muhabirine anlattı.

Kuruluş hikayesi 1938'e dayanan Kiğılı'nın marka olma yolundaki sürecini anlatan Kiğılı, İstanbul Erkek Lisesini bitirdikten sonra üniversite sınavına hazırlık yaptığı dönemde inşaat mühendisi olma hayali kurarken, babasının Sultanhamam'da kumaş ticareti yaptığını ve bir mağazası olduğunu ifade etti.

Daha sonra babasının kansere yakalandığını belirten Kiğılı, en son doktora götürdüklerinde babasının 6 aylık ömrü kaldığını öğrendiklerini, doktorların, ameliyat olursa 15 gün sonra hayatını kaybetme riski olduğunu söylediklerini aktardı.

Kiğılı, "Ciddi ağrılar hissediyor babam. İğne yapılıyor. Sıkıntılı bir duruma girdi birdenbire. Bütün vücudunu kaplamış kanser. Ben imtihanlara hazırlanıyorum, abim eczacılık fakültesinde okuyor, ablam enstitüye gidiyor ve ben de üniversiteye hazırlanırken birdenbire babamın bu hastalığı beni otomatik olarak imtihanlardan mağazaya yöneltti. Çünkü mağazada kimse yok bu sefer. Kim açacak kim kapatacak mağazayı? Babam da gidemiyor. Ailenin kararıyla ben liseyi bitirdim ve maalesef üniversiteyi okuyamadan geldim, iş hayatına atıldım sene 1965." ifadesini kullandı.

Bazı insanlara çalışmanın ağır geldiğini dile getiren Kiğılı, kendisine ise o dönem okuyamamanın çok ağır geldiğini anlattı.

Kiğılı, duygularını şöyle dile getirdi:

"Ama bugün geldiğim noktaya baktığınızda Türkiye'de 60 senede marka yarattık. Ülkenin çok önemli lider erkek giyim markası oldu. Ben mağazayı babamdan devraldığımda ufak, 100 metrekare, çalışan sayısı da 5'ti. Bugün Türkiye'de 180 mağaza, 1900 kişiyi idare ediyorum. Rahmetli babam mağazayı kendi açmış, anahtarı kendinde. Akşam kendi kapatıyor, kasanın anahtarı kendisinde. Şimdi 180 mağazanın kasa anahtarı kimde ben onu da bilmiyorum. Parayı kim yatırıyor, kim nasıl oluyor? Ama sistem yürüyor. Onun için bugünkü halimden memnun muyum? Çok memnunum. Tahminlerin üzerinde muvaffak da oldum. Belli bir yere geldik. Bu arada hem iş dünyasında çalışırken hem de son 30 yılımda spor dünyasında çok önemli hizmetler yaptım."

Bir dönem, yaklaşık 5 yıl Anavatan Partisine katılarak siyaset yaptığını hatırlatan Kiğılı, hayatının her döneminde hem siyasette hem de sporda hizmetler yaptığının altını çizdi.

Ticarete atıldığı yıllardaki ortamla dijital pazarlama ve küreselleşmenin yaşandığı ticaret ortamını kıyaslayan Kiğılı, 1965'te Türkiye'de konfeksiyon, hazır giyim olmadığını söyledi.

Türkiye'nin hemen hemen her yerinde 1960'lı yıllarda genellikle kumaş mağazaları olduğunu belirten Kiğılı, vatandaşların terziler aracılığıyla kıyafet diktirebildiğini ifade etti. Kiğılı, "O günün şartlarında bugünkü gibi hazır ceket, pantolon, hiçbir şey yok. Gömleğin yakaları kola yapılırdı. Kolacılar vardı. Kola dediğin nedir biliyor musun? Nişasta ham maddesi, yakayı sertleştiriyor. Bugünkü gibi yakanın içinde tela yok. Bozulmaması için kolacıya gidiyor, kola sertleştiriyor 2- 3 gün öyle giyiniyorsun. Gömlekte 3 tane renk var beyaz, mavi, krem. Başka bir renk yok. Yani yokların olduğu bir yerde ben işe başladım. Onun için hazır giyim denilince çok büyük hizmetler yaptım. O günün şartlarında ben gömlekle işe başladım, sonra yavaş yavaş işi büyüterek geldim." diye konuştu.

Altınyıldız'ın sahibi Osman Boyner'in 1971 yılında kendisini çağırdığını, kurmuş olduğu Türkiye'nin ilk konfeksiyon fabrikası olan Beymen Konfeksiyon Fabrikası'nın ürünlerini satacak kişi arandığını söyleyen Kiğılı, kendisinin tavsiye edildiğini belirtti.

Osman Boyner ile anlaştıklarını dile getiren Kiğılı, o günü şöyle anlattı:

"Osman abiyle bir saat konuştum. Karşılıklı el sıkışıp anlaştık. Beyoğlu'ndaki mağazamda Beymen takım elbiselerini satmaya başladım. 1973'te de Osman abi, bana ortaklık teklif ediyor. Beymen mağazasını ilk ben açıyorum ortak olarak ve takım elbiseleri satmaya başlıyoruz. Onun için benim Abdullah Kiğılı denilince karşılığım hep takım elbiseci."

"Atatürk o kadar güzel giyiniyor ki yani imrenmemek mümkün değil"

Türk milletinin giyimini beğendiğinin altını çizen Kiğılı, Avrupalıların Türkler kadar güzel giyinemediğini, aynı zamanda modaya da öncülük yapıldığını ifade etti.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün giyiminden söz eden Kiğılı, "Mesela geriye dönüp baktığın zaman hala ki biz göremedik, hala dönüp baktığım vakit Türkiye'ye yeniliği getiren Mustafa Kemal Atatürk. Atatürk o kadar güzel giyiniyor ki yani imrenmemek mümkün değil. Giydiği paltolar, takım elbiseler, yelekli takım elbiseleri giyiyor. Frag giyiyor, smokin giyiyor. Baktığın vakit yani Türkiye'ye o günün şartlarını da düşün ki biz yetişemedik, görmedik de. 1930-1935'lerde Türkiye bu yenilikleri, giyimi getiren Mustafa Kemal Atatürk. Hala bugün resimlerini görüyorsun. 100 yıl evvel nasıl giyiniliyor, insanlara ve cemiyete öğretiyor giyim hususunda." değerlendirmesinde bulundu.

"Takım elbiseden kurtulma devri başladı"

"Bugün 25 yaşında bir genç olsanız nasıl giyinirdiniz?" sorusuna karşılık Kiğılı, "Vallahi ben 25 yaşında bir genç olsam senede bir defa takım elbise giyerim. Spor kıyafet giyerim. Mesela bizim son bir sloganımız var bütün televizyonlarda 'Kiğılı'dasın rahatsın.' Hızlı bir şekilde dönüşüm başladı. İnsanlar artık takım elbise yerine rahat ceketler, spor kıyafetler, tişörtler, montlar, spor pantolonlar, bluejean altına lastik ayakkabı giymeye başladı. Yavaş yavaş takım elbiseden kurtulma devri başladı. Zaten Türkiye'de de çok ciddi bir genç var. Bizim baktığımız vakit takım elbiseden daha fazla spor kıyafetler, inanılmaz derecede rağbet görüyor ve satışlarda rekor kırıyor." dedi.

Kiğılı'yı ailenin üçüncü kuşağının idare ettiğini söyleyen Abdullah Kiğılı, 35 yaşındaki torununun şirketin başında olduğunu belirtti.

1943 doğumlu Abdullah Kiğılı, 1980'li yıllara gelene kadar sağ-sol çatışmalarının yaşandığını, o dönemler mağazasını korkudan 16.00 gibi kapattığını söyledi.

"Bir daha siyasete dönmedim"

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın göreve geldiğinde Türk Parasını Koruma Kanunu'nu kaldırdığını dile getiren Kiğılı, bu durumun insanlarda rahatlık sağladığını, Türkiye'nin önünü açtığını ifade etti.

Kendileri de Malatyalı olduğu için Özal ile hemşehri olduklarını belirten Kiğılı, siyasete girmesiyle ilgili şunları söyledi:

"Ailece tanışıyoruz, biliyoruz. Beni de zorla siyasetin içine koydu ve ben Anavatan Partisinde 5 yıl boyunca çalıştım. 1989'da ayrıldım 'yeter' dedim, noktayı koydum. Bir daha siyasete dönmedim."

"Kendimi spor hayatına adadım"

"Ne devlete mal sattım ne devletten mal aldım. Kendi işimi kendim kurdum." diyen Kiğılı, şöyle devam etti:

"Bir çeşit kendi imparatorluğumu kendim aldım, kurdum, yönettim. Benden sual sorulduğu vakit fikrimi, sorulduğu vakit çıktım bunun cevabını verdim. Çok teklifler yapıldı siyasetin içine girmem için. Bu burjuvanın içine girmem için hiçbirini kabul etmedim ve çıktım. Ben kendimi spor hayatına adadım. Herkes siyasetle uğraşırken ben de Türk sporuna hizmet etmekle vaktimi geçirdim. Futbol Federasyonu'na yıllarımı verdim. Okuduğum okulun takımı İstanbul Erkek Lisesi İstanbulspor'da büyük hizmetler yaptık. Daha sonra Fenerbahçe'ye çok ciddi hizmetlerde bulunduk. Spor mağazacılığını, Fenerium'ları şaha kaldırdık. Büyük hizmetler yaptım. Dolayısıyla o siyasetin içinde hiç bulunmadım. Bugün geldiğim noktaya baktığım vakit bunun içinde bulunanlar 30 sene evvel bir sürü isim vardı bugün yok. Bugün saydığımız isimleri de bir 30 yıl sonra yaşayıp görürsek bunları da göremeyeceğiz. Böyle bir fırtına geliyor, geçiyor."

"Her 10 günde bir yeni mağaza açıyorduk"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 22 senelik kesintisiz iktidarını değerlendiren Kiğılı, şöyle dedi:

"Tayyip Erdoğan Türkiye'sinde ilk 5 yıl muazzam başarılıydı. Yani Türkiye o kadar hızlı büyüdü ki biz mağazacılığa başladık. 2006-2007 yıllarında çok iyi hatırlıyorum her 10 günde bir mağaza açıyorduk. Bugün Türkiye'nin 60-70 vilayetinde hizmet yapıyoruz. Yani Tayyip Bey'in ilk 10 yılında Türkiye o kadar dev gibi büyüdü. Hızlı büyüdü. Sonra bir duraklama devrine girdi. Daha sonra sistem değişti. Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, seçimler, daha sonraki devrede tamamen idare değişti. Ben inanıyorum Türkiye dün de vardı, bugün de var, yarın daha büyük var olacak. Türkiye'nin geleceği çok parlak. Hiç kimse Türkiye'yi durduramaz."

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in güzel tedbirler aldığını belirten Kiğılı, "Eski haline döndüğümüz vakit Türkiye'yi dünyada hiç kimse durduramaz. Ne Avrupa'sı ne Amerika'sı ne Çin'i. Biz çok büyük milletiz ve çok yapalım, yani bütün ilkleri biz yapıyoruz. Geleceğimiz çok parlak. Bu gençlerden hiçbirisi sıkıntıya girmesin. Çalışmaya devam edelim. Hep beraber Türkiye'nin yakın bir zamanda, yakın bir gelecekte ne kadar kalkındığını hepimiz gözlerimizle göreceğiz." diye konuştu.

"Türk markalarının gideceği yerleri iyi tespit edersen müthiş işler var"

Yurt dışındaki hazır giyimi değerlendiren Kiğılı, şirketlerinin yurt dışında aynı başarıyı yakalayamadığını belirterek şunları ifade etti:

"Şu an itibarıyla geçici olarak fiyatlarımız pahalı, yükseldi. Maliyetler pahalı. Maliyetler pahalı olunca dışarıyla rekabet etme şansımız yok. Bugün bütün Asya Pasifik ülkeleri, burada çalışanların aylık ortalama 350-400 dolarlar civarında. Yanı başımızda Mısır, 250-300 dolarlarda. Fas'ı, Tunus'u öyle. Dolayısıyla bizdeki durum pahalı. Maliyetler pahalı olunca ihracatta belli bir sıkıntı geçiriyoruz şu an itibarıyla ama bunların geçici olduğuna inanıyorum. Yavaş yavaş, yani en fazla şurada 2026'da sistem doğru bir şekilde oturduğu zaman Türkiye'yi çok güzel günler bekleyeceğini hep beraber göreceğiz inanıyorum yani.

Avrupa'da bütün Balkan ülkelerine gelebiliriz. Bütün pazarlar açık. Neresidir? Sırbistan'dan başlar Bosna'yı Sırbistan'ı, Hırvatistan'ı Kazakistan'ı, yani nereyi istiyorsan gir. Romanya'ya gir, Macaristan'a gir, sonra girebilecek kendini doğu tarafına çevir. Azerbaycan'dan başla Özbekistan, Kazakistan git. Aşağıda in Bağdat'a in, Süleymaniye bütün bu saydığım yerlerin hepsinde at koştururuz. Nitekim de bütün Türk markaları buralarda ciddi yatırımları var her birinin ve büyük işler elde ediyorlar. Kiğılı olarak biz de bugün Balkan ülkelerindeyiz. Azerbaycan'da 6 mağazamız var ve her geçen gün iş büyüyor. Özbekistan'da 3 mağazaya çıktık. Türkmenistan öyle. Yani buralarda çok ciddi pazar var. Her geçen gün büyüyoruz. Bağdat'a indik, Bağdat'ta müthiş işler yapmaya başladık. Onun için Türk markalarının gideceği yerleri iyi tespit edersen müthiş işler var."

Kiğılı, 60 yıllık ticaret hayatında en fazla kazancı Özal ve Erdoğan döneminde elde ettiğini dile getirdi.

"Hata yapmam, çünkü bildiğim işi yapıyorum"

E-ticaretin hızlı büyüdüğüne işaret eden Kiğılı, e-ticaret satışlarının yıllık cirosunun yüzde 10'una yaklaştığını söyledi.

Ticarette yapılan hatalara ilişkin bilgi veren Kiğılı, "Bu da bu büyük ticaretin içinde yapılan bu hata hiçbir şey. Çünkü bildiğim işi yapıyorum. Şimdi Türkiye'deki sıkıntı şu, Türkiye'de herkes oturuyor akşamları yemek masalarında insanlar bir araya geliyor, konuşuluyor, yemek masalarında ortaklıklar kuruluyor. Yemek masalarında hiç anlamadığı işlere giriliyor ve ertesi günü yeni bir işe giriyorsun. Parayı yatırıyorsun. Yatırdığın parayı işi de öğrenmeye başlıyorsun. Dolayısıyla bu yemek masalarında kurulan ortaklıkların hepsinde büyük, ciddi zararlar olduğunu herkes gördü. Ben hayatım boyunca hep bildiğim işi yaptım. Ne enerji işine girdim ne inşaat işine girdim. Çok para kazanılan yerler vardı. Herkesin hücum ettiği yerden ben uzak durdum. Hep kendi işimi büyüttüm, büyüttüm, büyüttüm ve babamdan devraldığım zaman 4-5 kişiyle devraldım. Bugün 1900 kişiyi idare ediyoruz. Yurt dışında 250 kişi çalışıyor ve hep bildiğim işi yaptım. Şimdi sen bana sorsan, ben hata yapmam, çünkü bildiğim işi yapıyorum. Onun için benim keşkelerle işim olmaz." dedi.

"7 yıl boyunca rekor elde ettik"

Kiğılı, hayatının en büyük rol modelinin Fenerbahçe olduğunu belirterek şunları anlattı:

"Hayatımı verdim Fenerbahçe'ye. Fenerium'larda büyük başarı kaydettik. 2009 senesiydi, hiç unutmuyorum. Sayın Aziz Yıldırım benim yakın dostum, arkadaşım yeni bir yönetim kuruyor. Beni çağırdı, dedi ki 'Biz hiç anlamıyoruz bu Fenerium'ları kurduk. Sıkıntılı bir dönem. Bu işten anlayan kimse de yok. Sen de bu işin içinde en iyi bilenlerden birisin. Gel dedi bu işin başına geç. Bu işi idare et.' Ben ona 'Bir tane şartım var. İşime karışmayacaksın' dedim. 'Niye karışayım, al götür' dedi. Peki dedik. 2009'da soyunduk.

Feneriumların cirosu 23-24 milyon civarındaydı ve hep etrafa bayilik dağıtılmış. Fenerbahçe'ye yakın olan futbolcular, çeşit çeşit bayilik, Fenerium mağazaları açılmış. 2009'da işin başına geldim oturdum bayilik sistemini kaldırdım. Kendi mağazalarımızı, Fenerium mağazalarını açmaya başladım. 65 tane mağaza da geldi. 100 milyon ciroya geldim. Rekor cirolar. Fenerium'ların içinde, her çeşit içine spor kıyafetlerini koyduk, pantolonu koyduk, ceketini koyduk, gömleğini koyduk. Yeni doğan bebek için doğar doğmaz giyeceği eşyasını koyduk. Aşağı yukarı 2016'da 7 yıl boyunca rekor elde ettik. Sistemi oturttuk. Daha sonra ben de kendi işime baktım ki buraya kendi işim gerilemeye başladı. Aziz Yıldırım'dan müsaade istedim. Döndüm işime. Ondan sonra hızla gece-gündüz bu tarafta çalışmaya başladık ve bir yenilik getirdik. Trabzonspor'a yardım ettim. Beşiktaş'a yardımcı oldum bu işlerin olması için. Fener, yani Fenerbahçe değil ilklerin kulübü, mağazacılığı da Türkiye'ye getirip öğreten odur."

Milli basketbolcu ve futbolcu Can Bartu ile bir anısını anlatan Kiğılı, "Hiç unutmuyorum bir gün Fenerbahçeliyim ama Can Bartu'yu hayranlıkla izliyoruz. Daha sonra dost olduk, arkadaş olduk. O günü hiç unutmam öğleden sonraydı. Dolmabahçe, Mithat Paşa şu anda o stadın ismi değişti galiba Beşiktaş'ın bu stadının ismi, İnönü Stadı oldu. Bu statta bir maçımız var Can Bartu öğleden sonra böyle ışıklar yok o zaman saat 2'de maç oynanıyor . Beşiktaş'ta maçımız var. Can Bartu takımda oynuyor. Maçtayım. Beşiktaş'ı 2-1 yeniyoruz Can Bartu bu gollerden bir tanesini atıyor. Akşam Can Bartu dediğimiz büyük oyuncu Fenerbahçe'nin Galatasaray ile basket maçı var soyunuyor, basket oynuyor Can Bartu ve Galatasaray'ı yeniyoruz. Ben hayatımda bundan daha büyük zevk aldığımı hiç unutmuyorum." dedi.

"Çok çalışacaksın, az harcayacaksın"

Kiğılı, gençlere şu tavsiyede bulundu:

"Benim bir tek tavsiyem var; gençlerin, gençler diyor ki 'Ben çok çalışmayayım, az çalışayım ve kısa zamanda zengin' olayım. Az çalışacaksın, çok kazanacaksın, çok keyif yapacaksın, böyle bir sistem yok dünyada. Çok çalışacaksın, çok çalışacaksın, az kazanacaksın ve az harcayacaksın. Devre bu devre. Ben bir deha değilim. Yüksekokul mezunu değilim. Pür yabancı dil konuşma kabiliyetim yok. Şimdi dışarıdan bakan beni nasıl görüyorsa, her yerden teklif geliyor. Konuşmacı olarak hemen hemen bütün üniversitelerin birçoğundan teklif alıyorum. Birçok şirketlerin gençlerine hayatımı anlatır oldum. YouTube'da 4,5 milyon kişi izlemiş beni. Yani gençler, şu anda muvaffak olmuş, iş yapmış bir yere gelmiş insanları dinlemeyi çok seviyorlar ve öğrenmek istiyorlar.

İyi bir aile hayatım var, iyi bir düzenim var, çocuklarım var, torunlarım var. Onlarla beraber hasbihal ediyoruz. Hayatımı geçiriyorum. Mutlu bir kişiliğim var, mutlu bir evliliğim var. Yaklaşık 60 sene de bir evlilik hayatım var. Çocuklarım, torunlarımla beraber mutlu bir aile yuvasıyım. Dolayısıyla çok mutlu, güzel, keyifli günler onlarla beraber, her pazar torunlarımla kahvaltı yapıyorum. Aile birliği toplanıyor. Bundan daha güzel bir şey var mı? Yani yudum yudum, yaşıyorum, yani en güzel taraflarını."


Muhabir: Muhammet Fatih Kabasakal,Furkan Gençoğlu

OGÜNhaber